V.Bölüm

1.1K 56 15
                                    

Yamanlar karşılarında Fekeliyi görmenin şokunu yaşıyorlardı.
Kanan: Delirmiş bu adam nasıl gelir buraya! diye söyleniyordu.
Hünkar ne yapacağını,ne hissedeceğini bilmiyordu geçen gün hissettiği sızı tekrar gösteriyordu kendini. Bu sefer çoğalarak bütün bedenine yayılıyordu. Ali Rahmet'e büyülenmiş gibi bakıyordu ne kadar istese de ondan uzaklaştıramıyordu bakışlarını.
Saniye Ali Rahmet'i içeriye buyur ederken Kenan Hünkar'ın halini fark edip onu kendine getirmek adına yavaşça sarstı "Iyi misin?" diye sordu Kenan.
Hünkar: Iyiyim. dedi ve içeriye doğru hareketlendi. Kenan onu durdurup "Ben öğrenirim derdini." diyerek önüne geçti Hünkar'ın.
Hünkar sert ve net bir tavırla "Hayır! Sen karışma ben konuşacağım." dedi ve içeriye geçti.
Kenan öfkesine engel olamıyordu. Suzan Kenan'ın haline hem anlam veremiyor,hemde korkuyordu. Abisini en son ne zaman böyle gördüğünü hatırlayınca olabileceklerden çekindi. Sakince yaklaştı abisine;
"Bırak konuşsun. Doğru söylüyor onun meselesi bu. En doğrusu ikisinin..
Kenan Suzan'ın lafını kesip "Hayır!" diye bağırdı.
K: Buna izin vermeyeceğim,bir kez daha olmaz!" diyerek hızlı adımlarla içeriye girdi.
Suzan abisinin gözlerinde ki nefretten bir kez daha korktu ama yapacağı bir şey yoktu. Her zaman ki gibi sessizce izlemek zorundaydı.
--
Fekeli salona geçmişti Hünkar'ı beklerken etrafını incelemeye başlamıştı gözü sıra sıra asılı çerçevelere kaydı. Yaman ailesinin fertleri tüm kibirleri ile dolduruyordu ahşap çerçeveleri. Gözlerini kaçırdı onlardan sonra vitrinde ki kenarları işlemeleri küçük,uzun çerçevede tanıdık bir sima ile karşılaştı. Hünkar, Ali Rahmet'in Hünkar'ı... Siyah beyaz fotoğraf karesinden parlayan zümrüt gözleri, o derin bakışları Ali Rahmet'in içine akıyordu. Yaklaştı vitrine uzun uzun baktı "Gülüşlerimizi ne için feda ettin be Yaman Hanım.." diye sitem etti fotoğraf karesine. Fekeli kırgındı, yirmi sene boyunca içinde taşıdığı sevdayı kırgınlığı ile bezemişti. Sevdası ile birlikte büyüttü kırgınlığını. Ama şimdi Hünkar'ın salon kapısından girmesini büyük bir özlemle bekliyordu,kalbinin sesini susturamıyordu. Biliyordu kendine anlattığı masalların Çukurova'ya yenileceğini.. O sırada Saniye girdi salona Fekeliyi geçmişin ve duygularının bataklığından çıkardı.
S: Büyük Hanım'a haber verdik misafirleri vardı hemen inemedi birazdan gelir.
F: Mühim değil beklerim ben.
S: Ne içersiniz?
F: Bir şey almayayım sağol.
Saniye başını peki anlamında sallayıp salondan çıkınca Fekeli'nin kalbi ile mücadelesi bir kez daha başladı.
--
Hünkar merdivenlerden inerken uzun zaman önce küstürdüğü kalbinin sesini yeniden duymaya başladı. "Tek bir bakış nasıl yaşadığını hissettirir ki insana. Bile bile uçuruma yürüyorum ama neden, neden bu gözlerimde ki sevinç.." diye düşündü.
Hünkar salona yaklaştığında Kenan Hünkar'ın kolundan sertçe kendine çekti. Kenan'ın öfkesinin ateşi Hünkar'ın gözlerinde ki ışığı gördükçe harlanıyordu adeta.
K: Yukarı çık Hünkar! diye bağırdı.
Hünkar kendini geriye çekti;
"Yaman adına güvenip karşımda duruyorsun ya şimdi,güvenme! Senin gölgesine sığındığın o ad ben varım diye var."
Hünkar bir hışımla Kenan'ın yanından salona geçmişti. Salona girince içeriye bakmadan kapıyı örttü. Kenan'ın tavırlarına alışıktı Hünkar. Hiçbir zaman ciddiye almamıştı onu ama bu gece ihtiyacı vardı bu öfkeye. Ali Rahmet'in varlığı bile yaşadığını hissettirirken ona bakınca yeniden inanmaktan korkuyordu. Inandığı yerden kırılmıştı Hünkar kırk sene evvel. Şimdi kendisi ile savaşı en çok bu yüzdendi. Ali Rahmet'i görünce gardını indireceğini hissediyordu o yüzden bu öfkeyi kendine zırh yaptı ve nihayet Ali Rahmet ile yüz yüze geldi. Kırk yıl önce tek bir ruha sahiptiler. Birlikte yeşerttikleri sevdaları ayrıldıkları gün iki ayrı parçaya bölünmüştü şimdi ise birleşmek için çatlaklar arıyordu. Iki ayrı umutsuz bedene hapsolmuştu sevdaları. Ikiside çok zorlanıyorlardı,göz göze gelmekten kaçıyorlardı. Hünkar bu kaçışın bir sonu olmadığına karar vermişti soğuk bir tavırla lafa girdi.
H: Ne işin var evimde?
Fekeli zamana yenilmeyen duygularına karşı koymakta zorlanıyordu bir kaçış arıyordu. O sırada Hünkar'ın arkasında ki duvarda duran fotoğrafa takıldı gözü.
F: Yamanlar,koskoca Yamanlar ne gündü değil mi?
Hünkar anlamsız bakışlarla Fekeliye bakıyordu. Fekeli başı ile fotoğrafı işaret etti.
F: Düğünü diyorum. Çukurova'nın gördüğü en görkemli düğündü. Tam Yamanlara yakışan bir düğündü..
Fekeli hüznünü öfkesinin içine katmıştı şimdi daha rahat bakıyordu Hünkar'ın gözlerine. Hünkar bu sohbetin ikisini de yaraladığını farkındaydı o yüzden konuyu geçiştirip lafa girdi;
H: Bunları söylemek için gelmedin herhalde nedir bu ziyaretin sebebi?
Bir an duraksadı sonra tebessüm ederek devam etti;
H: Yoksa bizi uğrattığın mağlubiyeti mi konuşacağız?
Fekeli Hünkar'ın bu hamlesine gülümseyerek karşılık veriyordu. Birbirine meydan okuduğunu zanneden iki çaresiz beden aslında birbirlerinin gülüşlerinde yeniden doğuyorlardı.
--
Kenan içerdeki sessizlikten oldukça huzursuzdu. Daha fazla dayanamadı ve içeriye girdi. Kenan'ın girişi ile değişen yüzler, hisler ikisini de olmaları gereken insanlara döndürmüştü.
K: Sabah arazide, şimdi de konakta tesadüf etmemiz çok tuhaf değil mi Fekeli?! Sanki eski günlerdeyiz. Adnan'ın dostu olduğun günlerde, ona ihanet etmediğin günlerde.
Son kısmı Hünkar'a bakarak söylemişti. Hünkar'ın bu sözden sonra bakışları değişmişti. Her koşulda yara alacağı bir muharebeye girmek istemiyordu,hazır değildi buna. Fekeliye döndü;
H: Demir gelir birazdan seni burada görmesin. Madem bir zafer kazandın tadını çıkar bu ilk ve sondu.
F: Yamanlar ve onların bitmeyen kibri.. Meseleniz hâkimiyetinize delik açtım diyeyse bilin ki geri adım atmayacağım!
Hünkar ile Fekeli arasında esen soğuk rüzgarlar Kenan'ın öfkesini alıp götürmüştü.
F: Ben buraya oğlunun merakını gidermeye geldim. Her delikte bizi arıyormuş. Sen bilirsin arkadan iş çevirmek Yamanlara yakışır..
H: Fekeli! Sen buraya kendini göstermeye gelmişsin. Söyledin söyleyeceğini şimdi çık git evimden!
Hünkar'ın bu sert tavrı ile Fekeli daha fazla yıpranmaktan kaçarcasına çıktı konaktan.
Kenan olayları keyifle izliyordu Hünkar'a döndü;
K: Haklıymışsın! Kim olduğunu unutmamışsın. Hünkar Yaman... diyerek Hünkar'ın ellerine uzandı.
Hünkar gecenin kırgınlığı ile ateş saçıyordu hızla elini çekti.
H: Bir kere söyleyeceğim sana benden uzak duracaksın! Benim meselelerime burnunu sokmayacaksın daha fazla yorma beni git buradan!
Kenan bu ani değişimin şoku ile yukarı çıkıp Suzan'ı aldı ve çıktı konaktan.
Hünkar yalnız kaldığında az önceki karşılaşmanın yorgunluğu ile baş edemeyeceğini anladı. O sıra da Demir girdi salona, annesini saçlarından öptü.
Demir: Hünkar Sultan beni mi bekledin sen?
Hünkar Demir'i duymuyordu. Kendini arafta hissediyordu; bedeni konaktaydı ruhu ise geçmiş ile hakikatlar arasında sıkışmıştı çok canı yanıyordu.
Demire bakmadan belli belirsiz bir sesle "Yorgunum ben uyuyacağım." diyerek kalktı koltuktan.
Demir annesinin bu haline anlam veremedi endişeli bir sesle lafa girdi.
Demir: Anne iyi misin sen?
Hünkar Demirin endişelendiğini görünce toparlamaya çalıştı kendini. Olanları Demire anlatıp bir daha yaşamaya gücü yoktu, daha fazla yara almadan konuyu bitirmek istiyordu.
Hünkar: Yok bir şeyim oğlum. Kenanla Suzan buradaydılar az önce gittiler. Biliyorsun Suzan susmayı beceremez vır vır vır bütün gece kafam şişti. Çıkıp dinleneyim.
Hünkar Demir'i öperek odasına çıktı. Hiçbir şey düşünmek istemiyordu, yirmi sene önce olduğu gibi kendinden kaçıyordu..
--
Fekeli şöminenin başında yaşadıklarını düşünüyordu. Buraya dönerken Hünkar'ın varlığının ona böylesine ağır geleceğini tahmin etmemişti. Hünkar'ın gözlerine baktığında yeniden doğduğunu hissederdi, o zümrüt gözlerde kendini bulurdu yalnızca ona ait olduklarını hissederdi ve bu his ona nefes olurdu ama şimdi o zümrüt gözlerde öldüğünü görüyordu. Fekeli'nin cenneti de cehennemi de o gözlerde saklıydı. Hangisi daha zor diye düşündü. Aşk mı, nefret mi?
--
Ertesi sabah Yaman konağına sessizlik hakimdi. Hünkar odasından çıkmamıştı. Demir bir şeyler olduğunu tahmin ediyor ama annesinin üstüne gitmek istemiyordu. Zaten ihale meselesi yüzünden yeteri kadar sinirleri bozuktu annesine sıçratmak istemiyordu öfkesini. Demir bir şeyler atıştırıp çıktı konaktan.
--
Kenan bütün gece ne yapacağını,nasıl yol alacağını düşünmüştü. Hünkar'ın tavrı korkutuyordu onu. Yaman olmaktan vazgeçmeyeceğine emin olmak istiyordu. Kaybetmekten korkuyordu. Saati kontrol etti henüz erkendi geç kalmaktan iyidir diye düşünüp konağa doğru yola çıktı.
--
Demir holdinge geldiğinde kendisine tuhaf bakışların eşlik ettiğini fark etmişti ama üstüne düşmedi. Odasına çıktı. Sabiha Hanım karşıladı onu.
Sabiha Hanım: Günaydın efendim.
Demir: Günaydın. Bugünkü programları öğlene kadar ayarlayın Sabiha Hanım erkenden eve gideceğim.
Demir talimatlarını verip odasına geçiyordu ki Sabiha Hanım huzursuzca seslendi tekrar.
Sabiha Hanım: Şey efendim.. Bir misafiriniz var.
Demir: Niye daha önce söylemiyorsunuz Sabiha Hanım. Kimmiş?
Sabiha Hanım huzursuzca gözlerini kaçırıyordu.
Demir sert bir tavırla: Söylesenize Sabiha Hanım!
Sabiha Hanım lafı gevelerken odanın kapısı yavaşça aralandı.
Demir Fekeliyi karşısında görünce uzun süre önce maziye gömdüğü günahlarının yeniden uyandıklarını hissetti. Ama yıllar evvel annesine söz vermişti bu meselenin hesabını sormayacaktı sakinleşmeye çalıştı ve söze girdi.
Demir: Ne işin var senin burada?!
Fekeli: Sen çağırdın beni Demir Yaman. Gelmese miydim?
Demir: Ne saçmalıyorsun sen..
Fekeli: Ihaleyi alanı merak ediyormuşsun, görmek,tanışmak istiyormuşsun. Geldim işte bak karşındayım!
Fekeli'nin dik duruşuna tahammül edemiyordu Demir. Babasını çalan adamın böylesine güçlü karşısında durması tahammül edebileceği bir şey değildi. Üstelik geldiği gibi ilk hamleyi oynayıp yoluna taş koymuştu. Öfkesini daha fazla saklayamadı.
Demir: Demek sendin.. Arkadan vurmayı en iyi sen bilirsin!
Fekeli içinde tutmaya çalıştığı öfkesini zapt etmeye çalışıyordu.
Demir: Bir zamanlar babamı nasıl kalleşçe arkasından..
Fekeli sinirle lafını böldü:
"Sen kalleş kelimesinin anlamını biliyor musun?!"
Demir: Ben gayet iyi biliyorum.
Fekeli: Bilirsin tabi doğru senden iyi kim bilecek!
Demir kendini daha fazla tutamıyordu Fekeli'nin üstüne yürüyordu ki Kenan önüne geçip onu durdurdu.
Kenan: Demir ne yapıyorsun kendine gel, sakin ol!
Demir: Yaptıkları yetmedi birde ihaleyi almış.!
Fekeli: Bırak Kenan. Bırakta görelim ne yapacak Yamanın Demir..
Kenan Demir'i hafifçe geriye itip Fekeliye döndü.
Kenan: Seni hiç böyle bilmezdim, hapishane sana yaramamış Fekeli! Dün gece konakta bu sabah şirkette gövde gösterisi yaptığın yetmedi mi?!
Demir: Ne konağı? Konağa mı geldin sen?
Kenan: Geldi tabi.. Annene de gösterdi varlığını. Burada olduğunu bütün yamanlara ilan etti. Güç budalası olmuşsun sen Fekeli!
Fekeli'nin bastırmaya çalıştığı öfkesi Kenan'ın söyledikleri ile taşmıştı. Kenan'ın yakasına yapıştı.
Fekeli: Ne diyorsun lan sen!
Kenan: Dün evine gelip gövde gösterisi yaptığın kadın şu an hastahane de müsade edersen oğlunu alacağım diyorum..
Demir anlamaz gözlerle Kenan' a baktı.
Fekeli de Demirden farksız değildi. Bir dakika önce öfkelerinin kölesi olmuş bu iki adam aynı acıya sürükleniyordu. Aynı yerden vurulmuşlardı.
Demir bir hışımla çıktı odadan.
Kenan Fekeliye verdiği zararın farkındaydı zevk alıyordu bu durumdan gözlerinin içine bakıp devam etti:
"Hünkar varlığına dayanamadı olan bu. Amacın Yamanlardan intikam almak belli daha ilk günden ihale işi ile zafer kazanmıştın. Şimdi bunu da kutla Hünkar Yaman'ı yıktım geçtim diye.."
Kenan asıl zaferi kendisinin kazandığını belli eden bir bakış atarak çıktı odadan.
Fekeli yalnız kaldığında arkasında duran koltuğa bıraktı kendini. Çok ağırdı bu yük. Hünkar'a zarar vermek kendi canı pahasına bile yapmazdı bunu, yapamazdı. Kıyamazdı Hünkar'a hem bilirdi Hünkar onun kalbiydi, bile isteye nasıl zarar verirdi kalbine.. Git gide büyüyordu içinde bu yük. Aklında tek bir şey vardı; Hünkar'ı görmek. Hızla çıktı şirketten ve hastahanenin yolunu tuttu.

Zümrüd-ü AnkaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin