Tebrikleşmeler sona erdiğinde Kenan yavaş adımlarla gülümsemeye çalışarak onlara yaklaştı. Hiçbir şey söylemeden cebinden çıkarttığı uzun kutuyla Hünkar'ın önünde durduğunda Ali Rahmet meraklı gözlerle ikisini izliyordu.
Kenan:Yeni evli çifte nikah hediyesi... Adettendir...
Kutuyu açıp içindeki gümüş işlemeli bilekliği eline aldığında Hünkar da alyansının takılı olduğu elini uzatarak bilekliği takması için uzattı.
Suzan:Ay çok güzelmiş bu!
Hünkar:Sağ ol Kenan sahiden çok zarifmiş.
Kenan:Gelin hanımın kendisi kadar değil.
Hünkar'ı iki yanağından öpüp geri çekilince elini Ali Rahmet'e uzatarak gülümsedi:Mutluluklar dilerim.
Ali Rahmet bir elini Hünkar'ın beline koyarken diğeriyle uzanıp Kenan'ın elini sıktı:Sağ ol. Bunun Demir'den gizli yapılmış bir evlilik olduğunu ve en doğrusunun annesinden duyması olduğunu söylememize lüzum yoktur inşallah.
Kenan:Elbette yok.
Cevabını bilmesine rağmen başka cevaplar almak umuduyla sordu:Şey...Sizin başka bir planınız yoksa hep beraber güzel bir yemek yiyelim.
Ali Rahmet:Sağ ol Kenan ama benim karıma bir sürprizim var.
Ayhan:Madem öyle sizi ben yemeğe davet edeyim.
Necdet:Gidelim o zaman güzel bir yerlere.
Hepsi salondan çıktıklarında Hünkar ve Ali Rahmet diğerleriyle vedalaşarak arabaya binip gözden kaybolduklarında Ayhan sorusunu yineledi. Kenan önüne eğdiği başını kaldırarak gülümsemeye çalıştı:Ben müsaadenizi isteyeyim ama istersen sen gidebilirsin Suzan.
Necdet:Yahu kavga çıkarmayacağım Kenan gel işte !
Kenan:Sağ ol Necdet ama şimdi değil.
Kenan da arabasıyla gözden uzaklaşınca Ayhan'ın yakınlarda dediği mekana yürüyerek gitme kararı almışlardı. Yolda bir müddet konuşmadan ilerlemişlerdi ki Suzan "Keşke çağırmasaydım" dedi pişmanlıkla.
Ayhan:Neden bu kadar üzüldü? Rahmetli Adnan'ın hatırası çiğnendiği için mi ?
Necdet:Adnan'ın hatırası da çok umurundaydı Kenan'ın! Adnan öldüğünde eminim en çok o sevinmiştir. Hoş hangimiz sevinmedik ki ? Ali Rahmet değilse bile bir başkası yapacaktı.
Ayhan öksürerek başıyla Suzan'ı gösterdiğinde Necdet yaptığı boşboğazlığı anlamış durumu toparlamaya çalışıyordu.
---
Hünkar arabanın camını indirip gülümseyerek şoför koltuğunda oturan Ali Rahmet'e döndü yüzünü:Şu havaya bak! Kim der birkaç gün önce bardaktan boşalır gibi yağmur yağıyordu diye? Sanki bahar gelmiş gibi.
Ali Rahmet ilerlemeyen trafikten istifade ederek Hünkar'ın elini öperek gülümsedi: Benim kalbime geldiği gibi.
Hünkar: Nereye gidiyoruz?
Ali Rahmet: Sürpriz dedim ya Yaman Hanım adı üstünde sürpriz.
Hünkar homurdanarak başını dışarıya çevirdi:Uzun sürmese bari biliyorsun...
Ali Rahmet: Biliyorum biliyorum ben de öyle düşünüyorum.
Hünkar: Daha lafım bitmedi...
Ali Rahmet: Ben karımın bakışından anlarım ne diyeceğini hem aynı dertten muzdaribiz şu an.
Ali Rahmet çapkınca bakışlarını Hünkar'ın kızaran yüzüne sabitlemiş keyifle seyre dalmıştı. Hünkar utancından yerinde kıpırdanırken "Hareket ediyor arabalar hadi ilerlesene.." diye kem küm etti. Akan trafiğin içinde birbirlerine takılarak, bolca utanarak saatleri devirdiler..
----
Kenan yıllar önce denize karşı oturduğu ve hayatından Hünkar'ı çıkarıp yeni bir hayat ve aile kurma kararı aldığı bu banka şimdi "Aşk öyle haindir ki; nerede imkansız varsa gider onu sever" dizesini tecrübe ederek oturmuştu. Dolan gözlerini bir noktaya mıhlamış ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Ancak nafile olan bu çabası gözyaşlarına yenilince başını önüne eğip sessizce ağlarken geçmiş günler gözünün önüne geliyor ve Kenan nerede hata yaptığını anlamaya çalışıyordu. Belki de zamanında baba parası yiyen,onca kadının kalbini kırmış çapkın biri olarak intiba oluşturmuş olmasa Celal Bey'in seçiminin farklı olacağını düşünüyor,Hünkar'ın ona aşık olmasa bile kocasına ve çocuklarına düşkün bir eş olabileceği hayaliyle kendini avutuyordu. Kan revan pişmanlıklarla dolu bir geçmişten bu düğümleri çözmeden kurtulmak mümkün müydü ? Bu düğümün ucu Hünkar'a içtenlikle yolun açık olsun diyerek bu üç kelamı bir dua gibi söylemekte miydi? Yoksa onu bu evlilikten vazgeçirmek için verilecek başka uğraşlara açılan kapılardan geçmekte mi ?
------
Hünkar ile Ali Rahmet nihayet varacakları yere gelmişlerdi. Şile'nin sessizliği, kimsesizliği sanki koca dünyada yalnızca ikisi varmış izlenimi veriyordu. Denizin sonsuz maviliği, tatlı tatlı esen rüzgarın ağaçların yapraklarını okşamadı, martıların çığlıkları sanki onları başka bir dünyaya götürmüş gibiydi.. Arabadan inip kendini deniz kenarına atan Hünkar büyülenmiş gibi etrafını seyrederken Ali Rahmet arkasından yaklaşıp belinden sarıldı.
Hünkar huzurla gözlerini kapadı, denizin kokusunu çekti içine.
Hünkar: Keşke zaman dursa tam bu anda..
Ali Rahmet: Sözümüz bir tek zamana geçmiyor Yaman Hanım.. Ama artık o da karşımızda değil. Hem borcu var bize kırk yıllık borcu..
Hünkar, Ali Rahmet'in karnında birleştirdiği ellerinden sıkıca sarıldı.
Hünkar: Sanki hiç bitmeyecek gibi.. hiç..
Ali Rahmet kendini geri çekip, Hünkar'ı kendine doğru çevirdi.
Ali Rahmet: Böyle sözler söyleme! Elbette bitmeyecek inan artık bize.. Biz birbirimiz için varken kalbimizden sonra ellerimizi de kenetlemişken kimsenin gücü yetmez aksine!
Hünkar'ın yüzünün düştüğünü görünce yanağından severek şefkatle devam etti sözlerine "Biliyorum oğlunu düşünüyorsun için rahat değil onu da biliyorum. Ama biz yanlış bir şey yapmadık Demir anlayacak seni.. Sevda bu, insanın canı çıkıyorda canından çıkmıyor işte." Hünkar buruk bir gülümseme ile karşılık verince Ali Rahmet sıkıca sarıldı karısına.
Ali Rahmet: Sen acıktın mı yoksa? Şekerin düştü tabi ondan bu duygusallık..
Hünkar bu sefer gerçek bir gülümseme ile "Şekeri düşenin hisleri de mi değişiyormuş? Ilk defa duyuyorum." Ali Rahmet bilmiş bir tavırla "Bilirsin ben ihtisasımı kalp üzerine yaptım pek benim alanım değil bu şeker işleri ama anlıyorum tabii."
Hünkar: Peki madem öyle diyorsan.. Nerede yiyeceğiz yemeğimizi bu izbe yerde?
Ali Rahmet sahilin bitişinde tek başına duran evi gösterdi.
Ali Rahmet: Kocan her şeyi ayarladı gel bakalım.
Uzaktan terk edilmiş gibi duran eve yaklaştıklarında Hünkar akan yaşlarına karşı koyamadı. Rengarenk ışıklar ile süslenmiş bahçeye girdiklerinde bir kez daha anladı Ali Rahmet'in kendisine verdiği değeri, sevgiyi.. Rengarenk çiçekler, henüz yakılmayan etrafı süsleme işlevi gören mumlar Hünkar'a hayalini kurduğu mutluluktan çok daha fazlasını veriyordu. Bahçeyi inceledikçe yitip giden kırk senenin yalnız ikisine ait hatıralarını görüyordu. Öyle ince düşünülmüştü ki bu ambians söyleyecek söz bile bulamıyordu. Karşısında masallardan fırlamış gibi duran eve hayranlıkla bakıyordu. Arkasında onu izleyen kocasına gözyaşları ile sıkı sıkı sarıldı.
Ali Rahmet: Akıtma artık o inci tanesi gibi gözyaşlarını.
Hünkar: Insan kaç kere mutluluktan ağlar ki?
Ali Rahmet: Sen beni dinler miydin Yaman Hanım?
Hünkar kocasının yanağına küçük bir öpücük bıraktı "Dinlerim tabi kocam değil misin?"
Ali Rahmet Hünkar'a yaklaşıp belinden sardı "Ne dedin sen az evvel?"
Hünkar geri çekilip "Acıktım dedim, acıktım. Biliyorsun şekerim düşüyor sonra.." dedi, kurulu sofraya doğru ilerleyip oturdu.
Ali Rahmet homurdanarak "Açsın tabi doğru ömrümü yemeye açsın sen.."
Hünkar: Bir şey mi dedin?
Ali Rahmet: Yemeği diyorum beğenirsin umarım.
Hünkar: Kocam benim için uğraşmış o kadar beğenmez miyim?
Ali Rahmet de gülümseyerek masaya geçip oturdu. Başka bir alemdeymiş gibi umarsızca yaşadıkları mutlulukları, denizin sesi ile karışan kahkaları geceye kadar sürdü. Hava iyice kararıp kayan yıldızlara dileklerini de bağladıktan sonra Hünkar "Çok geç oldu ne yapacağız şimdi?"
Ali Rahmet: Yapılacak şey bellidir bu durumlarda...
Hünkar göz devirerek "Nerede kalacağız onu da düşünmüşsündür inşallah."
Ali Rahmet: Sevdam seni iyice kör etti Yaman Hanım arkandaki evi görmüyorsun.
Hünkar: Burada mı kalacağız?
Ali Rahmet: Birlikte ilk sabahımızda böyle bir manzaraya uyanmak istersin diye düşündüm. Hem bizden başka kimse de yok bu gördüğün ev, bahçe, deniz, gökyüzü yalnızca bize ait..
Hünkar: Bu ev bizim mi şimdi?
Ali Rahmet evet der gibi başını sallayıp gülümsedi "Gel hadi üşüdün zaten sıcacık yuvamıza girelim."
Içeriye geçtiklerinde Hünkar evin içini de çok sevdi. Bu evde Adanada birlikte hayal ettikleri evleri gibi onlardan izler taşıyordu. Ali Rahmet'in bu kadar zevkli olmasına şaşırsa da kendisini bu kadar iyi tanımasına da hoşnut olmuştu.
Ali Rahmet: Beğendin bakıyorum.
Hünkar: Çok beğendim.. Ee gezdirmeyecek misin?
Ali Rahmet: O zaman üstten başlayalım önden buyurun Hünkar Fekeli.
Ali Rahmet'in sinirini bozan ev gezisi Hünkar'ın eğlenmesine sebep oluyordu. Bilerek turu uzatan, lüzumsuz sorular soran Hünkar yatak odasına geldiklerinde susmuştu yalnızca. Üzerindeki ceketi çıkarıp yatağa oturduğunda Ali Rahmet de kendi ceketini çıkarmış yan taraftaki aynalı tuvaletin çekmecesini kurcalıyordu.
Hünkar meraklı gözlerle onu izlerken " Ne oldu, ne arıyorsun? " diye sordu.
Ali Rahmet elindeki kadife kutuyla yüzünü Hünkar'a döndü :Kenan efendi bile düşünmüş hediye almış,ben karıma hediye almayacak mıydım yani ?
Hünkar:Aşk olsun senden hediye bekleyen mi vardı?
Ali Rahmet yataktaki Hünkar'ın yanına otururken elindeki kutuyu uzattı. Hünkar kutuyu açmış içindeki zümrüt taşlı gerdanlığa bakarken Ali Rahmet çocuksu bir merakla onun vereceği tepkiyi bekliyordu. Onun bu merakına rağmen Hünkar hâlâ bir şey söylemiyor, yüzünde tek bir mimik oynamadan gerdanlığa bakmaya devam ediyordu. Ali Rahmet elini dizine koyarak "Beğenmedin mi yoksa ? " diye sormasa öyle durmaya devam edecek,sanki ömründe ilk defa bir hediye almış gibi uzun uzun gerdanlığı izleyecekti. Hünkar gözlerini gerdanlıktan çekmeden dizindeki eli tutup "Beğendim,çok beğendim. " dedikten sonra gülümseyerek başını kaldırıp Ali Rahmet'in yanağına bir öpücük kondurdu.
Hünkar:Söz seneye evlilik yıldönümümüzde ben de sana güzel bir hediye alacağım.
Ali Rahmet Hünkar'ı kendine çekerek sarıldığında sanki bir başkası duyacakmış gibi fısıltıyla konuşmaya başladı:Bunca yıl sonra senin benim karım olmuş olman bana en büyük hediye Hünkar. Dünya'nın bütün hediyelerini de serseler ayaklarımın altına sen olmadan hiçbirinin bir anlamı olmaz. Seni öyle çok seviyorum ki.
Hünkar da fısıldayarak "Biliyorum" dediğinde Ali Rahmet yüzündeki muzur gülümsemeyle Hünkar'a sardığı kollarını gevşeterek geriye çekildi: Seni seviyorum diyen kocaya biliyorum denmez Yaman Hanım, başka bir şey denir.
Hünkar gözlerini hâlâ kucağında duran gerdanlığa indirip taşlara dokunurken Ali Rahmet'e bakmadan cevap verdi:Zaten biliyorsun...
Ali Rahmet çapkınca gülümseyerek Hünkar'ın beline sarılırken alnını da Hünkar'ın şakağına dayadı:Biliyorum yavrum biliyorum da...
Hünkar başını çevirdiğinde Ali Rahmet de Hünkar'ın yüzünü ellerinin arasına aldı. Gözlerini Hünkar'ın dudaklarına dikmiş bakarken Hünkar da aldığı derin soluğu vermeden iki dudak arasında açılmış 40 yıllık uçurumun kapanmasını bekliyordu. Kavuşan dudakları ayrıldığında Hünkar gözlerini kaçırarak "Biliyorsun,biliyorsun da benim utanmam da hoşuna gidiyor" diye sahte bir kızgınlıkla Ali Rahmet'i azarladı. Ali Rahmet "Hem de nasıl" diyerek Hünkar'ın yanağına öpücük kondururken çalan kapının sesine aldırmadan diğer yanağına da bir öpücük konduruyordu. Hünkar beline sarılmış kolları iteleyerek "Kapı çalıyor" dediğinde Ali Rahmet gördüğü güzel bir rüyadan uyanır gibi kollarını gevşeterek ayağa kalktı. " Kapı çalıyor...O zaman ben bakayım kapıya" diyerek yatak odasından çıkıp kapıyı açtığında kızarmış gözleri, üstü başı dağılmış haliyle duvara yaslanmış Kenan'ı buldu karşısında.
Kenan Ali Rahmet'in varlığını yok sayar bir tavırla yüzüne bile bakmadan "Hünkar'ı çağır" dedi uşağına emreden bir efendi edasıyla.
Ali Rahmet:Hayrola?
Kenan:Ne bu sorgu sual? Karının başka bir erkekle konuşmasına bile izin yok mu bu saatten sonra?
Ali Rahmet derin bir nefes alarak tatsızlık çıkmaması için susarken Kenan haklı olduğunu düşündüğü varsayımlarını saymaya devam ediyordu:Daha ilk günden mi yasak koydun Hünkar'a? Ailesinden insanlarla konuşup görüşmesi de mi yasak?
Ali Rahmet:Sen misin Hünkar'ın ailesi?
Kenan: Hünkar şimdi karın oldu diye mazi silinip gitmiş olmuyor Fekeli! Bana Hünkar'ı çağır!
Gelen seslerin şiddetinin ve Ali Rahmet'in gidiş süresinin de artmasıyla Hünkar da yatak odasından çıkıp Ali Rahmet'in yanına gelmişti. Ancak Kenan'la ilk karşılaştığında şaşkın gözlerle ona bakan Ali Rahmet'in aksine korkulu gözlerle bakıyordu Kenan'a.
Hünkar:Kenan? Ne bu halin ? Birine bir şey mi oldu?
------
Hepinize merhabalar ❤ Bölümle ilgili görüşlerinizi lütfen yorumlarda belirtin iyi okumalar 🥳
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüd-ü Anka
Fiksi PenggemarAşkın varlığını yok sayan iki yorgun kalbin yeniden doğuşu. Birbiri için atan iki kalbin küllerinden doğup bir olma hikayesi..🕊