192 17 99
                                    

BaekHyun, gündüz vakti bilgisayarlarının başındayken BB hakkında bir rapor hazırlıyordu yetkililere. Sessiz bodrumunu klavyede gezinen parmaklarının tuşa basma sesi doldururken uzaktan da ara sıra acılı ıkınma sesleri duyuyordu. Bunu umursamıyordu ama. Ne de olsa küfür ederek arkadaşı onu sinirlendirmişti. Kendince hak ettiğini düşünüyordu günden güne halsizleşen arkadaşının.

-Senden nefret ediyorum.

Fısıltı ile söylenen sözleri duyduğu anda parmaklarını durdurup başını bilgisayarların ekranından çekmeden gözlerini sağ üst köşeye dikmişti. Sarf edilen sözler, onun içindeki duygu durumunu değiştirmiş miydi?

Hayır.

Bir süre sonra işittiği sözlere sinirlenmediğini anlayıp işine geri dönmüştü hiçbir şey duymamış gibi. Sanki bulunduğu yerde sadece o ve bilgisayarları varmış gibi kayıtsızdı ChanYeol'e karşı. Tabii bu durum ChanYeol için iyiydi çünkü birkaç saat önce, henüz daha gece iken şuan hareket dahi edemeyeceği şekilde becerilmişti. Üstüne becerilirken dayak da yemişti diye şuan sırtında morluklar ve kızarıklıklar vardı. Sırt üstü bile uzanamıyordu.

-Canım acıyor, lanet olsun.

Bacon, bu sefer gözlerini sol üst köşeye dikerek içsel durumunu gözden geçirdi. Canı acıyormuş... Kendin istedin bunu mankafa.

Dudaklarını yalayıp yazdığı raporu gönderdikten sonra sandalyesini geriye doğru itip otururken gerilme hareketi yaptı. Bilgisayarların birinde SeHun'un içi boş olan odasını, toplantı odasını ve iki açıdan gösterilen ekip ofisini gösteren kamera görüntülerine bakıp ayaklandığında yönü, ChanYeol'ün olduğu tarafa doğruydu.

-Gelme.

Kısık sesle verilen ikaza uymayıp kafesin kapısını açmış ve anahtarı kapının yanına bıraktıktan sonra ChanYeol'ün başının yanında yere oturmuştu. Yatağa yan uzanıp yüzünün yaslı olduğu kısıma doğru bakarken tekrar dudaklarını yalamıştı BaekHyun. Zeminin soğuk olduğunu düşünüyordu.

-Üşüyor musun?

Acı çektiğini gösteren büzülmüş dudaklara bakarken onun cansız ama yuvarlak olan gözlerine bakmamaya özen gösteriyordu. Bu haldeyken onun gözleri BaekHyun'un garip hissetmesine sebep oluyordu ve BaekHyun da bu yabancı histen olabildiğince kaçınmaya çalışıyordu.

-Sana kahvaltı getireceğim. Uslu ol ve sessizce beni bekle.

Kafesin kapısını açık bırakıp -anahtarı da yerde bırakmıştı- merdivenleri tırmanmış ve parmak izi güvenliği olan kapısını açmıştı. O an evde kimse olmadığını bildiği için bodrum kapısını da açık bırakmış ve mutfağa gidip sabah hazırlanmış olan kahvaltının aynısını küçük porsiyonlarla tepsiye koymaya başlamıştı.

(Y: dıdımtısss)

ChanYeol, açık bırakılan iki kapıya heyecan, endişe ve şaşkınlıkla bakarken ağrıyan her uzvuna rağmen kalçasının üzerine tam oturmadan doğruldu. Nefes nefese kafes kapısının yanına bırakılan anahtarı izlerken o anahtarın, şuan ayaklarını saran zincileri açabilip açamadığını düşünüyordu. Tam hatırlamıyordu ama sanki, BaekHyun, ChanYeol'ün banyo yapmasına yardım ettiği üç seferde de ellerini çözerken tekli bir anahtar kullanmıştı. Belki BaekHyun, farklı anahtarlar kullanmak yerine bütün kilitleri açabilen tek anahtar kullanıyordu? Belki de anahtarları bir arada bulundurmayı sevmediği için her bir anahtarı farklı yere koymuştu?

ChanYeol, ne yapacağını şaşırmış bir şekilde korkuyla ayaklarını kıpırdatıp -bunu yaparken keskin acılar vurmuştu bedenini- yatağın dışına çıktı. Titreye titreye çıplak vücudunu hareket ettirip bir iki adım attığında yaptığının yanlış olduğunu düşünüyordu. BaekHyun, ChanYeol böyle bir şeye girişti diye onun canını daha çok yakabilirdi. Muhtemelen de şuan yanına gitmeye çalıştığı anahtar da zincirleri açabilen bir anahtar değildi. Bu yüzden BaekHyun ona çok fena kızacaktı.

Düşünceleri yüzünden olduğu yerde bekledi bir süre. Kurtulma şansı var mıydı? Neredeki bir evin bodrumunda kalıyordu? Çevrede yardım edebilecek iş yeri veya ev var mıydı?

Evden dışarı çıkabilme ihtimali varsa bile sonrası hâlâ şansına bağlıydı. Bunu yapmaya değer miydi? Söz konusu ChanYeol'ün şansı olunca kendisi bile karamsardı.

Hızlı olmaya çalışarak, ama aslında yavaş adımlar atarak, ayağındaki zinciri yere sürte sürte kapıya doğru yürüdü. Daha yolun yarısındayken ayağındaki zincir gerilmiş ve adım atmasını engellemişti. Geriye dönüp bir ihtimal zincirin bir yere takıldığı için uzamadığını hayal etse de şans hiçbir zaman ondan yana olmadığı için bu hayali de yüzünde patlamıştı. Zincirin ulaştığı son noktadaydı...

Gözleri acıdan ve içinde bulunduğu durumdan dolayı gözyaşı ile dolduğunda önünü göremese bile yere doğru eğilmiş, vücudunun her bir yanındaki ağrıya ve hepsinden daha çok acıyan girişine rağmen soğuk zemine doğru uzanmıştı. Bir elini uzatarak gözleri önünde olan anahtara ulaşmaya çalışırken gözleri dolduğu için görüş açısı sürekli bulanıklaşıyordu. Öteki eliyle her ne kadar yüzünü sürekli siliyor olsa da can acısı feci bir boyutta olduğu için gözyaşları durmuyordu.

Pes ederek yüzünü yere yasladığında alçak masadaki kesici aletleri izliyordu. Göz yaşları ise burun kemerinde çizgi çizerek yere dökülüyordu.

Gözleri masadaki ucu görünen aletlerin üzerinde dolaştıktan sonra çeşit çeşit silahlarla dolu olan yanındaki dolaplara yöneldi. Biliyordu ki hem cam kapaklı hem de demir parmaklıklı kapaklar haricinde kapağı MDF kapaklı dolapların da içinde silahlar vardı. Böyle bir adamın yaşamaması gerekiyordu. Yürüyen Azrail'di o.

BaekHyun'un ölmesi gerektiğini düşünürken hırsla dolup taşmaya başladı birden.

Bu yüzden derin bir nefes alıp dişlerini sıka sıka tekrar anahtara ulaşmaya çalıştığında başarısız olacağını bildiği halde kendini zorluyordu sınır çizgisini genişleterek. Tam tamına beş santim uzaktaydı ulaşmak istediğ anahtar.

•••

Y:

Düzenlendiği tarih: 20.10.2021 18:33

BB (BaekYeol)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin