•10: Jeon Jungkook'un hikayesi Anarkali•

768 192 100
                                    

Zamanın acımasız olduğunu söyleyen bir yığın insan vardı. Zamanın insana bir şans vermeyeceğini, yaşanan her anın güzelliğinin, acısının yerinde yaşanması gerektiğini savunan bir yığın insan vardı.  Fakat eğer Taehyung onlara kendi yaşadıklarını anlatsa istisna olduğunu söyleyeceklerine emindi. İyimser bakmayı bırakırsa eğer, kesinlikle tımarhaneye kapatılacağına da emindi.

Derin bir nefes alıp odasının kapısını açtı.                                                                                              
Okuldan nasıl çıktığı, koştuğu silik birer görüntüydü zihninde. Kendini yurdun önünde bulmuştu. Odaya girip kapıyı kapattığı sırada, çalışma masasının üzerindeki kitapları ve onlarla uğraşan Yoongi'yi gördü. Kapıyı kapattığında oğlan arkaya dönüp kendisine bakmıştı.

"Selam." dedi bakışlarını ondan kaçırıp odaya bakarken. "Kendimi iyi hissetmediğim için erken geldim."

Söylediklerinin onun umurunda olmadığını biliyor olsa bile, yalnız kalmak için buraya kaçmış oğlana bir açıklama yapması gerektiğini düşünüyordu. Fakat Yoongi ilgisiz bakışlarını onun üzerinden çekmiş ve cevap verme gereği duymayarak kitaplarına geri dönmüştü. Nefesini bırakıp yatağına doğru adımlamış ve daha sonra oturmuştu. Yatağının hemen yanındaki komodinin üzerindeki fotoğrafa kaydı bakışları. Annesi, babası ve ablası ile olan fotoğraftı. Ailesini kaybettikten sonra ablasını suçlamış ve bu fotoğrafı parçalara ayırmıştı.

Ablasına kızmaya hakkı olmadığını biliyordu. Fakat o zamanlar acısı çok yeniydi, birisini suçlamaya ihtiyacı vardı ve o kişi hayatta kalan tek ailesi ablası olmuştu. Fakat gerçekler acıydı. Taehyung eşi ile kavga ettiği günlerden birinde onları aramış ve artık dayanamadığını, boşanacağını söylemişti. Ailesi onunla konuşmak, kararından vazgeçirmek için yola çıkmışlardı. O arabayı ablasının kullanıyor olması sorun değildi. Kazaydı, herkesin başına gelebilirdi. Fakat o yola çıkma sebepleri Taehyung'du.

Trafik kazasında kaybettiği ailesinin ölümünde ablasını suçlamış olsa bile en büyük hatanın kendisinde olduğunu biliyordu. Yapmaması gereken bir şeyi yapmıştı. Fakat bu kayıpta ablası kadar eşini de suçlamıştı Kim Taehyung. Eğer Jimin ile kavga etmeseydi ailesi yanına gelmez istemezdi. Eğer ablası onları uçakla göndermek yerine kendisi getirmek istemeseydi o kaza olmazdı. Ailesi olan iki kişiyi de suçlamıştı Taehyung. Dayanamamıştı ablası. Zaman onu tüm hatalarının olduğu yere geri getirmiş olsa bile, hala hatırlıyordu ablasının söyledikleri. Zihninde yankılanmayı asla bırakmamışlardı.

'Sen o kadar bencil insansın ki'..'demişti ablası. 'İşine gelen en kolay yolu seçiyorsun. Jimin'i ve beni suçladığın kadar kendi hatanı göremiyorsun. Senin aksine ben seni suçlamıyorum.' Jennie bağırdı. 'Birisini suçlayarak kolay yola kaçamazsın. Onlar benim de ailemdi. Anne ve babasını kaybeden sadece senmişsin gibi davranma artık. Ben de kaybettim onları ve yeteri kadar boğuluyorum. Senin ellerini boğazımda hissetmeme gerek yok.'

Kendi söyledikleri yankılandı daha sonra zihninde. Yıllardır içini paramparça eden kelimeleri.

'Senden nefret ediyorum.' demişti Taehyung. 'Keşke annem ve babam yerine ölen sen olsaydın.'

Bir hıçkırık duymuştu.                            

Daha sonra bir daha asla duyamayacağı ses kaybolmuştu.

Şimdi yıllardır onu her gün yok eden kelimeler yeniden aynı acı ile vuruyorlardı kalbini. Jimin'i suçlamayı bir yerden sonra bırakmıştı. Jimin dememişti ona git aileni ara diye. Ablasını suçlamayı da bırakmıştı zaman içinde. Fakat bir daha asla sesini duyamamıştı. Kendi hatası yüzünden kaybetmişti hayatta kalan tek ailesini. Ulaşamamıştı ona bir daha. Taşınmış ve numarasını değiştirmişti.

Young and in love||VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin