Gözlerini açtığı zaman gördüğü ilk şey yatağın boş olan tarafıydı. Altı yıl boyunca birlikte uyuduğu adam ile geçmişe döndükten sonra ilk kez yeniden uyumuştu. Jimin her zaman kendisinden önce uyanır ve küçük oğulları ile ilgilenirdi. Aklına gelen küçük çocuk ile sıkıntıyla nefesini bıraktı. Buna dair duygularını tarif edemeyeceğini biliyordu. Kim Taehyung her zaman yaptığını yaparak düşünmemeyi tercih etti. Han'ın gerçek anne ve babası yeniden karşılaşacak, bebekleri olacak ve bir kazada hayatlarını kaybedeceklerdi. Fakat tanrı biliyor ki, Taehyung onların nerede olduğunu biliyor olsaydı eğer, o küçük çocuğun tüm hayatını değiştirerek anne ve babasının yaşamasını sağlardı. Bunu Jimin'e ve küçük oğlana borçlu hissettiği için değil gerçekten istediği için yapardı.
Fakat zaman tamamen tüm şansı kendisine vermemişti ve Taehyung fazlası ile büyük bir hayal kırıklığının içinde bulmuştu kendisini.
Kendini yıllarca kandırılmış hissediyordu.
Yıllarca kandırılmıştı.
Min Yoongi hazırlık sınıfından itibaren onun Jeon Jungkook'a aşık olduğunu bilen ilk kişiydi. Bunu Hoseok ile final sınavları zamanı konuştuğunu hatırlıyordu. Hayatında Jimin vardı ve Taehyung o zamanlar odalarında ders çalıştıkları anda havadan, sudan konuşur gibi Jungkook'a aşık olduğunu Hoseok'a anlattığını hatırlıyordu. Bu arkadaşı için hem garip hem de soru dolu bir gerçeklik olmuştu. Hoseok ona nasıl arkadaşlarından hoşlanabildiğini sormuş ve daha sonra Jimin'i hatırlatmıştı.
'Başka birisine âşıksan eğer nasıl bir başkası ile sevgili olabiliyorsun? Aklındaki başkasıyken yanındaki nasıl başkası oluyor?'
Kim Taehyung bu sorulara cevap verebilmeyi dilerdi. Fakat kendisine bile cevap veremediklerini başka birisine anlatabilmek onun için zordu.
Jimin'i sevmişti,
Çok sevmişti belki de.
Fakat her şey gibi bu da tükenmişti zaman ile.
Jennie ona her zaman aşkın sevgiden daha önce tükendiğini söylese bile, Kim Taehyung'un aşkı değil sevgisi tükenmişti. Kabul ediyordu ki, aşkını içinde en derin noktada saklamayı başarmıştı. Fakat ondan hiçbir zaman kurtulamamıştı. Belki de diye düşünmüştü bazen, belki de onu sevdiğimi bilseydi gitmezdi. Fakat işler o kadar kolay değildi ve bunu geçmişe döndüğü zaman anlıyordu. Yıllarca görmezden geldiği her şey bir anda zihninde dolaşmaya başlamıştı.
Min Yoongi her zaman kaçıyordu Jeon Jungkook'un olduğu yerlerden, bazen odadan. Jeon Jungkook'un gözleri her zaman en yakın arkadaşını arıyor oluyordu. İkisinin birbirlerine olan tuhaf bakışları ve çekingenlikleri vardı. Diğerlerine bakmadıkları türde olanlardan.
Jeon Jungkook onun kendisini sevdiğini biliyordu, bunu görmezden gelmişti. Yıllar boyunca bu sevgiyi görmezden gelmişti. Onun umurunda olan tek şey Min Yoongi'nin aşkı, sevgisiydi. Kim Taehyung'u istemiyordu ve Taehyung bunu yıllar boyunca değil sadece geçmişe döndükleri zaman anlıyordu. Değiştirmek istediği geleceğinde Jungkook olmuştu. Fakat artık şimdi yoktu ve Taehyung tesadüfen öğrendiği gerçekler ile savrulduğunu hissediyordu.
Eğer tesadüfen öğrenmeyecek olsa bunu yeniden yıllar boyunca öğrenemeyeceğini biliyordu. Kendini bu yüzden kandırılmış ve ihanete uğramış hissediyordu.
"Selam."
Dün tanıştığı çocuğun sesini duyduğu zaman düşüncelerinden sıyrılarak gülümsemeyi denedi. Hyunjin elindeki kupayı çalışma masasına bırakıp gülümsedi.
"Üzgünüm çıkardığım sesler yüzünden uyanmış olmalısın."
"Ses duymadım." dedi yatakta doğrularak. Etrafa göz ucu ile baktığı zaman Jimin'i odada göremedi."Jimin nerede?" dedi nefesini bırakarak sınıf arkadaşına bakarken.