Susarım öpüşüne avunur da söylemem
Belki yalandır, oyundur derim ya
Yine de korku basar
Kim Taehyung mutlu uyandığı sabahı hatırladığı zaman şimdi yapabildiği tek şey derin bir nefes almak oluyordu. Her şeyin iyi olacağını düşünmüştü ve bunun sadece kendisi için değil diğerleri için de iyi geçeceğini düşünmüştü. Fakat doğrusu işler karmaşıktı ve Taehyung kendisini Jimin'e sarılıp evi özlerken bulmuştu. Her şey büyük bir karmaşanın içinde sürükleniyor gibiydi ve Kim Taehyung kendisini de sürüklenirken buluyordu. Sevdiği bir hayatı olacaktı fakat şu an yaşadığı hayata dair bir fikri yoktu. Yaşadığı her şey kendisinden bağımsız bir şekilde ilerliyor gibiydi.
"Sakinleş." dedi Jimin saçlarını okşayıp onun düşüncelerinden koparırken. "Ne olduğunu bilmiyorum ama bak buradayım."
Doğrusu Taehyung bundan pek emin sayılmazdı. Jimin buradaydı fakat aralarında uçurumdan mesafeler vardı. Ev gibiydi fakat ev değildi.
"Ben şeftalili al dedim sana. Beni dinleseydin şimdi—"
Taehyung aceleyle kendisinden uzaklaşan oğlana ve kapının önünde şaşkınlıkla ikisini izleyen arkadaşlarına baktı. İkisinin nereye gittiler ise bu kadar erken döneceklerini beklemediği açıktı. Gittikleri yerden okula geçebilirlerdi ve doğrusu Taehyung şu an bunun düşündüğü gibi olmasını isterdi. Kendisinden aceleyle uzaklaşan oğlana baktı göz ucu ile. Jimin bir şeyler söylemek istiyor gibi görünüyordu. Daha sonra oğlanın bakışları kendisini bulduğunda derin bir nefes aldı. Ya da kendisinin bir şeyler açıklamasını bekliyordu. Bunu yapması gereken kişinin kendisi olduğunu biliyordu. İşin doğrusu bir açıklama yapmak zorunda hissetmek ona aptalca geliyordu. Neden insan birisi ile sarılmasının nedenini açıklamak zorunda kalırdı ki?
Min Yoongi'nin bakışları ile karşılaştığı zaman pekâlâ bunun sebebini anlıyordu. Oğlanın bakışları bir cevap bekliyor gibi görünüyordu ve bunu bekleyenin sadece arkadaşının olmadığını da biliyordu. Jimin hala kendisine bakıyordu ve Hoseok bile şaşkınlıkla kendilerine baktığına emindi. Bir şeyleri her zaman ciddiye almayan Hoseok'u şaşırttığı için pek gururlu hissettiği söylenemezdi. Pekâlâ, eğer ikinci bir seçim şansı olsa zamanı durdurmayı ya da görünmez olmayı seçerdi. En azından bu durum için.
"Bir şeyleri bölmüş gibi görünüyoruz." dedi Hoseok odada olan sessizliği yok ederek. "Geleceğini bilmiyorduk."
Taehyung girişi yaptığı için ona teşekkür etmeyecekti elbette. Oğlanın kelimelerinin Jimin'in hoşuna gitmediğini çatılan kaşlarından anlayabiliyordu. Elbette kimse Jung Hoseok'un hey siz bir şeyler yaşıyor gibiydiniz anlamlı konuşmasından hoşlanamazdı. Kesinlikle bir açıklama yapması gerekiyordu ve Jimin'in gözünde aklını kaybetmiş bir deli olarak kalacağına da emindi.
"Size sürpriz yapmak istedim—"
"Kesinlikle yaptın." dedi Hoseok onun lafını bölerek sırıtırken. "Benim için büyük bir sürpriz yaptığını kabul ediyorum."
"Bence," Yoongi oğlanın koluna dokunarak Taehyung'a bakmaya devam etti. "Bazı şeyler her zaman göründükleri gibi değildirler. İmalarının arkadaşlarımızı rahatsız ettiğini düşünüyorum."
Oğlanın en azından Jimin'i rahatsız ediyor diye düşündüğüne emindi. Doğrusu bir şeyleri farklı anlamaları Taehyung için sorun değildi fakat Hoseok'un ima dolu bakışları ve gülüşlerini yakın bir zamanda görmüştü. Pek hoşuna gittiğini de söyleyemezdi.
"Evet." dedi derin bir nefes alarak. "Ben kendimi kötü hissediyordum ve Jimin senden not almak için gelmişti. Bana yardımcı olmaya çalışıyordu."