10.BİLİNMEYEN GİDİŞ

1.2K 37 6
                                    

Alkından

Duygular içinden çıkmaz bir hal aldığında sonu bilinmez bir sarmalın içine hapis eder miydi insanı? Çok sevdiğimiz birisi mutlu olduğunu düşündüğünüz bir anım içindeyken çok sevsenizde dillendirir miydiniz sevginizi? Bencil olup içinizdekileri onu mutsuz edeceğini bile bile söyler miydiniz? Yoksa benim gibi yeter ki mutlu olsun diye çok sevdiğiniz ülkenizi bile bırakıp yelken açar mıydınız bilmediğiniz limanlara?

Her şeyi söylemiştim susmakla yanan canımı konuşarak rahatlatmıştım. Ama ben rahatlayayım diye onun canımı yakmamıştım asla. Onunda bana karşı bir şeyler hissettiğini duymak dünyanın en güzel anıydı benim için. Silkelenip kendime gelmişti beni. Şu an sevdiğim kadına sıkıca sarılabiliyordum. Onun için yuva yaptığım yerde hep hayalım olan şeyi yapacaktım o tapılası güzellikte dudaklarına mühürleyecektim bugün olanları , ikimizinde bugünün gerçek olduğunu kanat getireceğimi küçük bir öpücük. Tam hayalimi gerçekleştirecekken telefonumun çalmasıyla Açelya irkilip geri çekildi. Kimdi bu allahın cezası diye içimden küfür ede ede telefonumu cebimden çıkarmıştım. Arayan ismi gördüğümde "bir kere yaralı parmağa işe ..." telefonu açıp kulağıma yasladım.

"Efendim , bil diye söylüyorum başımın belası benim en büyük düşmanım sensin kardeşim." Göz ucuyla Açelya'ya baktığımda yanakları kıpkırmızı olmuş , odanın için ürkek bir ceylan gibi geziniyordu. Gezmek değil sekiyordu resmen gelde bu kıza tutulma allahım.

"Kardeşim ben ne yapıyorum şu an biliyorsun di mi? Oyalamam gereken bir Güven var bunun da farkındasın di mi? Bana gürleyeceğine söylesene nerdesiniz? Güven yarın erkenden işe gidecem diyo daha oyalayamayorum onu!" Ses tonunda paniği almıştım. Sağ kolumu sıyırıp saate baktığım da saat 12 ye geldiğini görünce , Güven bu saatlerde eğer bir sonraki gün çalışacaksa çoktan evde olurdu. Ben durumun rehavetine varmaya çalışırken Ertuğrul taratmalı tüfek gibi konuşmaya devam ediyordu.

"Bir de en büyük düşmanım benmişim , oğlum sen benim bugün Güven'i oyalayana kadar kaç kez göbeğim çatladı biliyor musun? Konuşmadık mı biz sen mesaj atıp durumu belirtecektin bana , ama benim kardeşimin ne sesi çıktı ne soluğu, haber vermeyi geç saat 12 olmuş ben tuvalet köşelerinde annesinden gizli kırıştıran kızlar gibi fısır fısır seninle konuşuyorum." Of be Ertuğrul dur durağın hiç olmuyor seninde , es payı da vermez artık ölene kadar başıma kalkardı bu olayı.

"Tamam sus Ertuğrul kafamı ütüledin 20 dakika daha oyala da benden kızı eve bırakayım." Hala konuşmaya devam ediyordu. Allahın bana cezası mı yoksa lütfü mü bu çocuk anlamış değildim.

"Hala oyala diyosun adam çatladı sabahtan beri Açelya'yı da arayayım geçti mi eve diye tutturdu. Olmayan aşk acımı çekiyorum sabahtan beri , nerde bu kız bulup getireyimde artık bırak beni yarın sabah mahkemem var diye yalvarıyor içerde çocuk. Şu an seninle konuşurken kaçmadığı da belli değil haberin olsun." Kahkahayı basmıştım, desene Güven 4 gün iptaldı yarın davayı kazanması bile bir şanstı.

"Ya neye gülüyorsun kardeşim , acaba sınav olarak siz mi bana verildiniz? İnsan dostlarından sınanıyo..." artık dayanamamış telefonu yüzüne kapatmıştım. İlk haber verdiğinde kapatsa çoktan eve geçmiştik ama Ertuğrul durur mu hiç. Sabır çeke çeke arkamı döndüğümde Açelya'nın koltukta ayaklarını karnına çekmiş cenin pozisyonuna almış uyuyordu. Kanadı olmayan meleğim benim, usulca yaklaşıp yönünde diz çöktüm, yüzüne dökülmüştü saçlarında çocukluğumun portakal kokusunu alabilme umuduyla yaklaştırdım. Ama zaman herkesten bir şeyler alıp götürüyordu ondan portakal kokusunu alıp götürmüş ama bana kül kokusunu hediye etmişti. Benden de götüreceğine her gün daha fazla ekmişti içime Açelya'ya olan hislerimi , bazen korkmadım değil ona olan aşkımdan kalbimin patlamasından ama hiç bir zaman ondan vazgeçmek gelmedi aklımın ucuna bile.

YÜREK YANGINIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin