IV

2.9K 313 69
                                    

28.02.18

O günden sonra bir daha bulamamıştı Jeongin'i, Hyunjin.

Uzun süren geceden sonra ikiside yatıp kalmıştı, gerçi sabah yediye doğru anca uyumuşlardı ancak dokuz gibi uyandığında Jeongin yoktu.

Jeongin kimsenin dağılmış görüntüsüne şahit olmasını istemeyecek kadar kusursuz ve takıntılı bir kişilikti. İlk kez bu kadar uzun bir gece yaşamış ve bu kadar dağılmıştı. Sabah hızla toparlanarak oradan ayrılmış ve evine giderek kendini toparlamıştı.

Ve sonrasında bundan asla bahsetmemişti, Hyunjin'in de bahsedeceğini sanmıyordu. Hatırladığımdan emindi fakat o gece dehşet sarhoştu ve, belki geçiştirirdi.

Fakat pek öyle olmamıştı anlaşılan, Hyunjin okulda ne zaman Jeongin'i görse öyle bir bakıyordu ki aptal olan bile Jeongin'e olan bakışından anlam çıkarabilirdi. Ve Jeongin birine onunla geçirdiği geceden bahsetmiş olmasından deli gibi korkuyordu.

Yine bir gün, Jeongin'in Hyunjin'in arkadaşlarının yanına uğraması gerekiyordu.

Kapşonlusunun şapkasını indirerek, gülümsedi ve elindeki kağıtlar ile Soobin'in yanına adımladı.

Soobin, Jeongin'i görünce gülümseyerek ellerini saçlarına uzattı ve saçlarını karıştırdı. "Naber ufaklık?" dediğinde Jeongin tatlı bir şekilde gülümsemişti. Fakat Hyunjin sinirleniyordu. Aralarında bit şeyler mi vardı Soobin ile? Jeongin bu kadar kötü değildi değil mi? Hem onunla yatacak, hemde yakın arkadaşıyla flörtleşecek hâli yoktu.

"Hyung yapma şunu, saçlarım bugün güzel değil zaten." diyerek geri çekildi ve saçlarını düzeltti. Sonrasında önündeki kağıtları karıştırıp ona uzattı. "Sanırım bağış yaptığımız barınaklardan birini atlamışız, fakat onun için topladığımız parada açıkta. Belki yapmışızdır ama onlar farketmemiştir, hesap dekontlarına bakabilir misin?" dediğinde Soobin gözlerini büyüterek hızla kafasını aşağı yukarı salladı.

"Tanrım rezil olmuşuzdur şimdi, aish!" diyerek hızla telefonunu çıkartı ve dekontlarına girdi. Jeongin barınağın adını söylediğinde aramaya devam ediyordu.

Hyunjin ise hakışlarını biraz gevşetsese, hâlâ dilini ağzı içinde gezdirerek sinsi bir şekilde bakıyordu Jeongin'e. Jeongin ise sweatinin ipleriyle oynamayı bırakarak Hyunjin'e döndü. Bakışları onu sinir ediyorsu.

Gülümseyerek, "Bir sorun mu var hyung, neden öyle bakıyorsun?" dedi. Olabilecek en tatlı şekilde gülümsemişti fakat Hyunjin bu gülümsemenin anlamını biliyordu.

O da gülümseyerek kafasını iki yana salladı.

Soobin, "Buldum!" diyerek öne atıldığında Jeongin tüm ilgisini ona verdi.

"Ben yapmışım fakat gönderen olarak kendi adımı girmişim. O yüzden anlamamışlardır." dediğinde Jeongin, bu sefer sevinçle gülümsedi. Gözleri kısılmış ve parıldamıştı resmen.

"Tamamdır! O dekontu bana gönder hemen hyung, bende barınakla konuşayım." Diyerek el sallamış ve koşar adımlarla ilerlemeye başlamıştı. Hyunjin ise gözlerini açarak Soobin'e baktı.

"Bende tam yaptığı mama bağışı ile ilgili bir şey soracaktım o çocuğa, tüh ya!" diyerek arkasından koşmuştu.

Jeongin, Hyunjin'i umursamayarak boş olan kulüp odasına girdiğinde Hyunjin'de hızla arkasından girmişti. Kapıyı sertçe kapattığında, Jeongin şaşkınlıkla ona döndü.

"Ne yapıyorsun?" diye sinirle sorduğunda, az önceki sevimli çocuktan eser yoktu. Hyunjin bu duruma gülerek omuzlarını silkti.

"Bir şey yaptığım yok tatlı çocuk, sakin olsana." Tatlı çocuğa vurgu yapmıştı ki, ima yaptığı belli oluyordu yeterince. Jeongin kafasını sola savurarak önüne gelen saçlarını gözü önünden çekmişti.

"Hızlı ol." dedi. Ne diyeceğini az çok tahmin ediyordu, muhtemelen onu tehdit eder ve devamını isterdi.

"Bir kereliğe mahsus olsun istemiyorum." Fakat Hyunjin tam olarak aynısını sormamıştı. Jeongin ise sırıtarak dudaklarını yaladı.

"Neden? Çok mu hoşuna gitti?" Hyunjin de onun gibi güldü.

"Öyle." Jeongin gözlerini devirerek önündeki kağıtlara döndü.

"Senin gibilerle adımın anılmasını istemiyorum, buradan çıkarken görünme." dediğinde Hyunjin de gözlerini devirmişti.

"Benim seninle duyulmak isteyeceğimi nereden çıkarttın? Gökkuşağı sıçıyor gibisin, şuna bak." Diyerek arkasını dönmüştü. Hızlıca kolu indirip kulüp odasından çıktı.

Arkasında kalan Jeongin ise saçlarını egolu bir eda ile savurarak, "Hah!" demişti.

"Zaten gökkuşağı sıçıyorum!"

ghosting | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin