XV

2.3K 294 29
                                    

Jeongin göz yaşlarını silerek dişlediği dudağını serbest bıraktı.

Hyunjin'in annesinden hiçbir zaman haz etmediğini biliyordu. Ama aralarının, oğlundan çocuğunu sakınacak kadar kötü olduğunu düşünmemişti. Ve kendisininde bu oyuna kanacak kadar aptal olduğunu.

Taşlar ufak ufak yerine oturuyordu, ama Jeongin bundan bile nefret ediyordu.

Gerçi, Hyunjin hiç mi farketmemişti? Yeona'nın kimlikte babası olarak geçiyordu, soyadını taşıyordu. Ama Hyunjin bunu hiç mi görmemişti?

Anlaşılan o ki görmemişti.

Ellerini yanaklarından çekerek ayağa kalktı ve kabinin kilidini açarak aynadaki yansımasına baktı.

Henüz ilk pazartesiydi ve Jeongin şimdiden bitik bir hâldeydi. Kendini bitmiş ve yılmış hissediyordu. Yeona'ya bakmaya çalıştığı tüm süre boyunca böyle hissetmişti gerçi. Ama bu seferki farklıydı.

Derin bir nefes alarak önündeki musluğu açtı ve ellerini yıkadı. Yüzüne su çarpmak istiyordu fakat sabah birazcık sürdüğü kapatıcı ve farında akmış hâli onu memnun etmezdi.

Bir süre daha orada öylece bekledi ve aynadaki yansımasına baktı. Eline tekrar su alarak resmen yüzünü tokatladı. Bu onun suçu değildi ki? O neden vicdan azabı çekiyordu. En başında suçlu olan taraf Hyunjin ve ailesi değil miydi zaten? Öyleydi.

Jeongin sessizce mırıldanarak ellerini mermere yasladı ve son kez yüzüne baktı.

O sırada kapı açılmış ve lavabonun içerisine Hyunjin süzülmüştü.

Jeongin'i gördüğü andan itibaren içinde tuhaf bir heyecan vardı. Bu yüzden o lavaboya uğrayacağını belirttikten sonra, odasında olmasına rağmen gözleri sürekli onun odasında gezinip dönmesini beklemişti. En sonunda ise merakına yenik düşerek kendisi bakmaya karar vermişti.

Yavaşça o da musluğa ilerleyerek ellerini yıkamaya başlamıştı. Fakat gözleri Jeongin'in, her bir hareketini takip ediyordu.

Kendisine dürüst olduğu bir konu vardı ki, Jisung ona Jeongin'den söz ettiği saniye adını duymak onu işe almak istemesi için bir sebepti.

Daha sonra Chan, Jeongin ile konuşarak onu işe aldığındaysa, Hyunjin heyecandan uyuyamamıştı bile. Yıllardır çektiği bir özlem vardı. Belki de onu o gün son kez görememekti onu bu denli heyecana sürükleyen.

Jeongin ellerini mermerden çekerek peçete almak için makineye uzandığında, Hyunjin dayanamayarak sessizliği bozdu.

"İyi misin?" dediğinde Jeongin ürkerek ona dönmüştü. Kafasını aşağı yukarı sallayarak aynadaki görüntüsüne baktı. Olumlu yanıtının aksine yüzünün rengi solmuştu resmen. Bu yüzden hafifçe gülümsemeye çalıştı.

"Midem kötü biraz subnaem, sorduğum için sağ ol." diyerek elindeki peçeteyi çöp kovasına atmış ve hızlıca tuvalettten çıkmıştı.

Açıkça, Hyunjin'in beklediği şey bu değildi. Jeongin ona karşı asla iyi davranmazdı, fakat şimdi tanımıyor gibi davranıyordu.

Hyunjin de tıpkı, Jeongin gibi ellerini mermere yasladı.

Onu son kez aradığı günü hatırlıyordu, Jeongin bebeklerini aldırdığını söylemişti.

O gün ne hissettiğini bile hâlâ hissedecek durumdaydı. Onu yanıtladığı saniye yıkılmıştı.

Ona ilk kez aldırmasını söyleyenin o olduğunu biliyordu.Ama Hyunjin, Jeongin'e aşıktı. Daima onun iyi bir kalbi olduğunu düşünmüştü. O gerçekten melek gibi demişti. Onu belki de bu yüzden sevmişti, ama sonra Jeongin bebeklerini aldırdığında bütün düşünceleriyle birlikte yıkılmıştı.

ghosting | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin