X

2.3K 281 169
                                    

16.07.19

"Defol!"

"Baba!" gözyaşlarını hızlıca silerek üzerine atılan montu sıkıca tuttu.

"Sus! Senin gibi bir sürtüğe ihtiyacım yok!" Jeongin gözlerini kapatarak çaresizce babasının ona vurmasını bekliyordu.

Hiçbir şeye gücü kalmamıştı, bebeği sekiz aylık olmak üzereydi fakat bu sekiz ay sekiz yıldan farksızdı.

Geçen beş ay boyunca ailesine haber vermekten kaçmış, okulda sürekli bol şeyler giyerek insanların görmesinden sakınmıştı. Sürekli sancıları olmasına rağmen derslerini aksatmamak içinde ayrı bir çaba sarf ediyordu. Hem mental hem de fiziksel olarak neredeyse bitmişti.

Fakat eninde sonunda öğreneceklerini bildiğinden, ailesine artık söylemesi gerektiğini düşünerek busana gelmişti.

Fakat keşke gelmeseydi.

Belki bir yalan bulabilirdi falat kaç yıl saklayacaktı o çocuğu? Doğurmayı düşünürken babasını hesaba katmıştı elbette fakat bu kadarını beklemiyordı.

Babası yıllarca oğlunun başarıları ile gururla göğsünü kabarta kabarta gezmiş bir adamdı. Her zaman, ''benim oğlum en yüksek puanlı hukuk üniversitesine sıralamayla girdi! Oğlum derece yapıyor, ah o çok zeki!'' diyip dururdu.

Fakat şimdi oğlu ona hamile olduğunu söylediği sırada bir anda onu paçavra gibi kapının dışına atmış, bağırmaya başlamıştı.

Minho, Jeongin'in babasının kalkan elini sertçe tutarak kaşlarını çattı.

Çocukluklarından beri birlikte büyümüş ve birlikte yaşamışlardı. Bu yüzden Bay Yang, Minho'yu her zaman oğlu gibi görmüş, Minho onu babası gibi benimsemişti. Fakat şimdi Minho ondan iğreniyordu.

Çünkü Bay Yang aslında hep böyleydi. Jeongin çocukken dayak yediğinde ya da en yüksek notu alamadığında da böyle yapardı, "senin gibi ezik bir oğlum yok!" fakat işine geldiği an gururla oğlunun başarılarını dizerdi.

İşte Jeongin bu yüzden hata yapmamalıydı, daima kusursuz bir hayat için çabalamışken hiçbir şeyi mahvetmemeliydi. Ama olmuştu ya, geri dönüş yoktu ki. Jeongin bir kere hamile kalmıştı, bebeği karnında ve yanındaydı. Babası onu benimseyemesede o kızını çoktan benimsemişti.

Minho tuttuğu eli sinirle geriye savurdu,

"Babası da olsanız sınırı aşıyorsunuz Bay Yang, kendinize gelin. Hamile birine vurmayı düşünecek kadar düşmediniz herhalde." diye dişleri arasından tıslıyordu resmen. Karşısındaki adam gözünden düşen gözlüklerini düzelterek sinirle soludu. Sonra kapıyı bir hışımla çarptı.

"Bir daha buraya geri dönmeyi aklından bile geçirme Jeongin! Eşyalarını annen yollar, o çocukla ne halt yersen ye!"

Jeongin ise sinirle ayağa kalkmış suratına kapanan kapıya tekmeler geçiriyordu. "O çocuk dediğin benim bebeğim!" Minho kollarını tutarak onu uzaklaştırdığında göz yaşlarını sildi.

Berbat bir durumdaydı. Karnı büyüdükçe büyümüş olmasına rağmen babası, diğer babasının ortalıkta olmadığını öğrenince aldırması için çıkışmış, sonrasında evden yaka paça atmıştı.

Jeongin ağlayarak onu ikna etmeye çalışsa da, nafileydi. Ağlamaktan bir hâl olmuş gözleri kan çanağından farksızdı, dudakları kurumuş çatlamış, burnu kızarmıştı. Aynı zamanda vücudu titriyor ve sinirle her şeyi parçalamak istiyordu.

Minho sonunda Jeongin'i sakinleştirerek kaldırıma oturttu.

"Jeongin, sakin ol lütfen. Kızını da kötü etkiliyorsun böyle." Jeongin ise saçlarını çekiştirerek tekrar ayağa fırladı.

ghosting | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin