the neighbourhood - softcore
"Ve girdiğimde her yeri dağıtmıştı." diyerek hafifçe güldü Jeongin oturduğu zeminde kayarken.
Hyunjin'de tıpkı onun gibi gülerken yine biraz çekinerek konuştu. "İlk kelimesi neydi peki?" dediğinde, Jeongin gülümsedi.
Gece uzun geçiyordu. Çalışmaları gereken gecenin sabahında, hâlâ oldukları yerde yere çökmüş kahve içerek Yeona hakkında konuşuyorlardı.
Konuşma Hyunjin'in annesinin yaptıkları ile şiddetle başlamış, uzunca kavga etmişlerdi. Sonra ise Jeongin tekrar ağlayıp gitmek isterken Hyunjin durdurmuş ve yine sarılmıştı. Kısaca kavga ediyor, sonra ağlıyor ve barışıyorlardı. Fakat sonunda garip bir şekilde konuşma farklı şekillenmiş, Hyunjin, Jeongin'e Yeona ile ilgili sorular sormuş Jeongin cevaplamıştı. Kısaca işin sonunda Jeongin, Yeona ile yaşadığı saçma ama tatlı şeyleri anlatmaya başlamıştı.
"Baba dedi diye düşünüyorsundur muhtemelen.." diyerek iç çekti. Hyunjin gözlerini açarak ilgisini çeken cümle ile Jeongin'e dönmüştü. "Bende öyle düşünmüştüm."diyerek gülümsedi.
"Ama hyung dedi."Hyunjin kendini tutamayıp kahkahasını patlatırmen Jeongin'de kıkırdamış ve ona bakmıştı. "Nasıl oldu bu tam olarak?"
"Yeona'ya sürekli 'baba' demesi için ısrar esip duruyordum. Ben bir gün yine ısrar ederken Minho hyung benimle uğraşınca dönüp 'hyung' diye bağırdım.Yeona da bir anda benim gibi bağırdı Minho'ya. Aish cidden şu velet.." diyerek yalancı bir kızgınlık ile konuşurken Hyunjin tekrar gülmeye başlamıştı.
Çok tatlı görünüyordu. Özellikle sevdiği bir şeyi anlatırken, daha da tatlıydı.
Jeongin iç çekerek onun gülümsemesine baktı ve oturduğu yerde kayarak, Hyunjin'e yaklaştı. Daha sonra sakince kafasını omzuna koyduğunda Hyunjin bir anda bütün ilgisini ona vermişti. Oturduğu yerde kalçası yardımıyla kayarak daha da sokuldu yanındaki adama. Hyunjin ise kolunu omzuna sararak, rahat etmesini sağlamıştı.
Jeongin tatlı hareketlerinin aksine, "Sana ihtiyacımız vardı." demişti. Acımasızca bir cümleydi bu. Basit göründüğü kadar, iç yakan birkaç kelime topluluğuydu. Hyunjin'in içini yakıyor ve geçiyordu.
"Benim, sana ihtiyacım vardı." Dedi. Yüzünde ya da gözlerinde ufacık duygu yoktu. Hiçbir şey hissetmiyormuşçasına konuşuyordu. "Küçüktük." Demişti sadece, tek cevap buydu. "Bir eğlenceden fazlasıydık," dediğinde Jeongin güldü. Öyleler miydi? Yıllardır ağızlarında geveledikleri şu kelimeden fazlası mıydılar gerçekten? "Ama asla fazlasına cesaret etmedik ki," diyerek oturduğu yerde kaydı.
"Cidden.." kafasını omzundan çekerek ona dönmüştü. "Bizim hiç normal bir ilişki yaşayabileceğimizi düşündün mü? Diğerleri gibi." Hyunjin gözlerini ondan çekerek, tozlu raflardan birine odakladı. "Ben söyleyeyim, her zaman bizden olmayacağını düşündün." Hyunjin yutkundu. "Çünkü öyle olduğunu söyledin." diyerek kendini savunduğunda Jeongin gülümsemişti.
"Her şeyi mahvettim." demiş tekrar kafasını omzuna koymuştu. "Artık hiçbir şeye gücüm kalmadı. Eskisi gibi değilim." Elini çenesine getirek, yüzünü görme fırsatı edindi. Kızarık gözleri, ağlamaktan ve onca şeyden yorulmuştu.
"Üç yaşında," dedi Hyunjin. Üç yaşına kadar Jeongin küçük kız için onca şeyden feda etmiş, dişini tırnağına takmıştı. Yeona'yı kucağında uyutmaya çalışırken, ders çalıştığı günleri dün gibi hatırlıyordu. Hoş hiçbir şey değişmemişti çünkü, şimdi de evde çalışırken, küçük bebeğini kucağında uyutmaya çalışırken dilekçeleri yazar, dosyalarla ilgilenmeye uğraşırdı.
Ve tüm bunları yaparken daima yalnızdı. Yeona'yı güldürürken, onunla oynarken, onu uyuturken, yemek yerken ya da onunla birlikte dayanamayıp ağlarken. Hepsinde yapayalnızdı.
"Tek başınaydın." Jeongin yorgun gözlerini ondan çekti. Farkındaydı çünkü tek başına olduğunun. Yeona'yı erkenden uyuttuktan sonra, birasını alır ve tek başına düşünürdü. Yalnız kalınca hissediyordu. Düşünme fırsatı bulmak iyi gibi görünse de değildi.
Henüz genç yaşında, ufak bir eğlencenin eşiğinde birine aşık olmuştu. Sonrasında hamile ve yalnız kalmıştı. Minho ve annesi vardı fakat Hyunjin yoktu. Onun ihtiyacı olduğu kişi de Hyunjin'di zaten.
"Biliyorum." fısıldamıştı, çünkü yorgundu. Günün yorgunluğunun dışında, yılların yorgunluğu vardı. Tamamen yarım kalmış bir hikaye, orta da heba olmak üzere olan küçük bir hayat vardı. Kızını heba etmek istemiyordu. Yorulmuş, yıpranmıştı. Ancak yarım kalan hikayenin artık eskisi gibi olduğuna da emin değildi. Bir kere Jeongin nasıl yıprandıysa bu hikaye de yıpranmıştı. Üstünden yıllar geçmiş, bir köşede tozlanmıştı.
Jeongin asla unutmamıştı. Her şeyi dün gibi aklında tutuyordu. Çünlü Hyunjin'in aksine o Yeona ile birlikteydi. Yeona ona sürekli hatırlatıyordu. Jeongin'in bunun üzerine çok fazla düşünmesine neden oluyordu.
"Artık tek başına olmana gerek yok." Jeongin alayla güldü. Çünkü tüm bunlar saçmaydı, hepsi, tamamiyle saçmalıktı. Hyunjin bundan sonra Yeona ile birlikte olmalıydı. Bundan emindi. Çünkü o henüz büyümemişken, Hyunjin hayatına girerse tam anlamıyla tamamlanacaktı ailesi. Fakat bu Jeongin için geçerli değildi.
Elini, çenesini tutan ele getirdi. "Yeona'nın pedagogu ile konuşurum." Hyunjin'in çökmüş ve morarmış göz altlarına baktı. Yorgun gibiydi. "Benimle de konuşacak mısın, bizim hakkımızda?" Jeongin elini tamamiyle iterek çekildi. "Yeona'nın hayatında sana ihtiyacı var Hyunjin. Bir çocuğun varsa kendinden önce onu düşünmelisin, sonra konuşalım bunu." Hyunjin de onun gibi güldü. Saatlerdir kendileri ve Yeona gakkında kavga ediyorlardı, ve şimdi Jeongin iyice batırıyordu.
"Kendin iyi olmadan kızımıza iyi gelemezsin, şimdi konuşalım." Jeongin mızmız bir ses çıkararak, tekrar kafasını omzuna koymuştu.
"Yoruldum, bırak da dinleneyim biraz. Sonra konuşuruz işte." Gözlerini kısa bir sürelik kapatmıştı. "Jeongin," demesiyle umursamadan, "Ne?" diye cevap vermiş gözlerini dâhi açma zahmetine girmemişti. "Seni seviyorum." fakat Hyunjin iki kelimeyi ardı arkasına dizdiğinde, gözleri açılmasa bile kalbi hızlanmıştı. Tanıdık, özlemini çektiği duygu tekrar onu bulmuş gibiydi. Tamamlanmıştı sanki. Saatlerdir uyumamasına rağmen, her şeyi yapabilecek kadar enerjikti. Ama aksine yaşadığının farkındalığı vurduğundan yorgunluğunu fark etmişti. Çok yorgundu. Ama sanki tamamlanmıştı işte, kalbi öyle atıyor, midesi kasılıyor, içi huzurla kaplanıyordu.
Hiçbir cevap vermedi. Sandece ona sarıldı ve gözlerini kapattı, ki bu onu önceden bu yana yakından tanıyan Hyunjin için yeterli bir cevaptı.
***
cidden o kadar bekledikten sonra attığın bölümün amk diyebilirsiniz. Ama kabul edelim hepimizin böyle bir bölüme ihtiyacı vardı, artık bu kitabı yoluna sokma vakti geldi çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ghosting | hyunin
Fanfiction[ hyunin mpreg story. ] Ben bir tek seni sevdim, ama en çok sana kırgındım Hyunjin.