17.01.19
1 yıl olmak üzereydi.
Hyunjin ve Jeongin'in anlaşmasının üzerinden neredeyse bir yıl geçiyordu.
Bu süreçte her şey aynı ilerlemişti, sadece birbirlerine dokunmuş, ritimleri asla değişmemişti.
Birbirlerine karşı hâlâ en ufak şey hissetmiyorlardı, ya da ikisi de birbirini bu yönde kandırmıştı.
Yakın arkadaş falan değillerdi, hâlâ birbirlerini sinir ediyor her seferinde daha fazla canları yanıyordu. Fakat bu yakında sona ermek üzereydi.
Hyunjin son sınavlarını verecek, stajı için son ayalamaları yapacak ve yaz sonunda fakülteden mezun olacaktı.
Jeongin ise 4. sınıfa geçeceği için yarım dönem boyu staj yapacak, yazın o da 4. sınıfa geçmek için müdürün onayını bekleyecekti.
Her şey normal ilerliyordu, yakında birbirlerini bir daha görmemek üzere iletişimi keseceklerdi ve bu ikisininde umurunda değil gibi duruyordu. Sasece duruyordu.
Hyunjin, Jeongin'le bir konuşmasında aşktan bahsetmiş ve asla olmaması konusunda sertçe uyarmıştı. Jeongin ise asla aşık olmayacağını bastırmıştı. Çünkü aşık olmayı aptal işi görüyordu.
Aşık olursa olacak belliydi. Dersler yerine o kişiyi seçecek, hırslarının önünde tutacaktı. Ve bunu asla yapamazdı.
Hyunjin için ise olay basitti. Özgürlüğüne kepenk indirmek istemiyordu. Fakat ne kadar yanıldığını anlaması kısa sürecekti.
Mezun olduktan sonra, iyi bir hukuk bürosunda işi hazırdı. Bu tabiki de kendi başarısından değildi.
İkisi de Seoul'un en iyi hukuk fakültesinde bulunmasına, ve buraya girmek için her şeylerini ortaya koymalarına rağmen Hyunjin'in ailesine bu bile yetmemişti. Mezun olduktan sonra birçok mezuna göre iyi yerlerde iş bulacağına emindi, ama bu annesine yetmiyordu. Bu yüzden Hyunjin için farklı planlar yapmıştı.
Mezun olduktan sonra ailelrrin dostu olan bir ailenin kızını ve Hyunjin'in arasını yapacaktı. Hyunjin yakışıklıydı, ve kız uzun süredir Hyunjin'e ilgi duyuyordu. Bunu farkında olan kadın için işler kolaylaşıyordu. Hyunjin'in kızı kısa sürede tavlamasının ardından hızlıca nişanlayacak ve Hyunjin'i kızın ailesinin hukuk bürosuna sokacaktı.
Kısaca oğlunun ne kadar zeki ve başarılı olduğunu bilmesine rağmen, kendi başarıları yerine onu torpile zorlayarak iç güveysi yapıyordu.
Hyunjin ise bir yıldır kabullendiği bu plan yüzünden, üniversitesinin son senesi özgür olmak istemişti.
Özgürlükten kastı kimseyle sevgili olmamak ve istediği haltı yemekti.
Fakat yanıldığı noktalar vardı tabiki; özgürlük bu değildi.
Özgürlük tanımının içinde özgürce birini sevmekte olmalıydı. Ama Hyunjin bunu farkettiği sırada iş işten geçmişti.
Jeongin, Hyunjin'in çıplak göğsünden kalkarak yerdeki kıyafetlerine yöneldi. Aslında hiçbir zaman bir tur onlara yetmez ve sonuna kadar giderlerdi. Ancak bugün Jeong'un acelesi vardı.
O kıyafetlerini toparlarken, Hyunjin dirsekleri üzerinde durarak ona baktı.
Onun bir sahtekardan fazlası olmadığını düşünüp duruyordu. Ama bu da bir fiyaskoydu. Çünkü Jeongin bir sahtekardan fazlasıydı. O gerçekten kalbi temiz biriydi. İyiydi işte. Sadece çok hırslıydı, başarıdan başka bir şey istemiyordu. Buna rağmen iyilik yapmak ve çevresine iyi gelmekten de sakınmıyordu kendisini. Sadece bir aşk istemiyordu hayatında.
Ve Hyunjin'e olan davranışları da açıktı, Hyunjin diğerleri gibi değildi. Jeongin'e kırılacak değildi, bu yüzden ona karşı dikkatsiz davranmasına sakınca yoktu.
Üzerine kıyafetlerini geçirirken Hyunjin gözlerini ondan çekmiyordu. Az zamanı kaldığının farkındaydı bu yüzden şimdi bakışlarını bile esirgemiyordu, çünkü kısa süre zarfında onu göremeyecekti bile.
Beyaz ve pürüzsüz tenine uyan kıyafetlerini üzerine geçirdiğinde, Hyunjin her ayrıntısını inceliyordu.
Son zamanlarda çok zayıflamıştı, Hyunjin bunun kaynağını öylesine sorduğunda sadece canım istemiyor demişti ama nerdeyse bir deri bir kemikti.
İnce olan beli daha da incelmiş ve köprücük kemikleri daha da ortaya çıkmıştı.
Üzerini giyinip saçlarını düzeltmek için arkasını döndüğünde, Hyunjin de hızla altına iç çamaşırını ve pantolonu geçirdi.
Jeongin, saçlarının ve üzerinin düzgün olduğuna emin olduktan sonra gülümseyerek odanın kapısına doğru yöneldi.
"Jeongin-ah!" Hyunjin ise, artık her şeyi siktir etmişti. Kaybediyordu ve çaresi kalmamıştı.
Jeongin durarak arkasını döndü ve beklenti dolu gözlerini ona çevirdi.
Yanına adımlayarak elini beline atmıştı, fakat bu diğer dokunuşları gibi sert ya da hırçın değildi. Nazikçe onu kendine çekerek, diğer elini yüzüne çıkardı.
Yanağına getirdiği eli hareketsiz dururken bir anda başparmağı ile nazik dokunuşlarla yanağını okşamaya başlamıştı. Jeongin yaptığı harekete şaşırsa da, Hyunjin dokunuşları gibi usulca yüzüne yaklaşarak dudaklarını dudaklarına değdirdi.
Öpmüyor, Jeongin'in dudaklarını aralamasını bekliyordu. Jeongin şaşkınlığını atarak dudaklarını araladığında ise yavaşça öpmüştü onu. Karşısındaki zarif bedene karşı narin dokunuşlar sunmak istiyordu.
Jeongin'in proje ödevini teslim etmeye gittiğini bildiğinden, geri çekildiğinde gülümseyerek ona baktı.
"Bol şanslar." Jeongin ise genişçe gülümsemişti.
Yanında ilk kez böyle gülümsüyordu sanırım. Her zaman tek amaçları seks ve birbirlerini sinir etmekti. O yüzden asla içtenlikle ona bakıp gülümsediğini görmemişti. Şimdi ise yanakları tatlı bir şekilde gerilmiş ve gamzeleri ortaya çıkmıştı. Tilki gözlerindeki parıltılar ile bakıyordu Hyunjin'e. Ve bu Hyunjin'in onu ilk gördüğü zamanlardan beri beklediği gülümsemeydi.
Hızlıca ona eğilerek ufak bir buse kondurdu karşısındaki dolgun dudaklara Jeongin.
"Daha fazla şansa ihtiyacım olacak, benim için dua et!" diyerek hızlıca arkasını dönmüş ve koşar adımlarla odadan, evden çıkmıştı.
Hyunjin ise yumruklarını sıkmış ve yanındaki beyaz duvara geçirmişti,
"Geri zekalının tekisin Hwang!"
-*-
geriye dönüş olarka yazdığımdan her şey hızlı gelişiyor gibi gelebilir ama tarihlere dikkat edin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ghosting | hyunin
Fanfiction[ hyunin mpreg story. ] Ben bir tek seni sevdim, ama en çok sana kırgındım Hyunjin.