Masadan kalkarak yandaki çantasını aldı. Bu sırada Hyunjin'e bakmıştı. O ceketini giyiyor olduğu sırada, onu dikkatle izliyordu.
"Duruşmaya gidiyorum." dediğinde kafasını salladı. Çenesinin altında tuttuğu eli ve yayıldığı koltuk ile ona bakmaya devam ediyordu.
Çantasını açarak evraklarına baktı Jeongin, mahkemeye sunacaklarını. Az önce bir toplantı yapmışlardı ve bittiği gibi herkes işine dönerken, koca odada sadece ikili kalmıştı. Daha doğrusu Jeongin evraklarını toparlamaya uğraşırken Hyunjin onu bekliyordu.
Jeongin çantasının fermuarını çekerek Hyunjin'e baktı. "Telefonumu uzatır mısın?" Hyunjin yakınında duran telefona baktı. Eline aldığı gibi, hareket sensörü ile ekranı açılmış, ekran fotoğrafı çarpmıştı gözüne.
Uyurken çekilmiş, Yeona ve Hyunjin'in fotoğrafıydı. Küçük kızın üzerinde bir batataniye varken, kalan kısmı Hyunjin'i örtmeye yetmiyordu. Jeongin sürekli onlara dönüp düzeltse bile Hyunjin üstünü açıp durduğundan hep üstü açılmştı.
Kollarını yanında minik bedene sarmış, Yeona'nın başı yukarı doğru uzanmışken, Hyunjin aşağı eğilmişti. İkisininde yastığa yaptıkları baskıdan yanakları sıkışmış, dudakları büzülmüştü. Çok benziyorlardı ve bu benzerlik ortaya çıkabilecek en tatlı manzarayı sunmuştu. Bu yüzden Jeongin duramamış, kızının babası ile ilk fotoğrafını çekmişti.
İçinde itiraf ettiği gibi, bu fotoğraf onun içini ısıtıyor, gülümsemesini sağlıyordu. Kızının babası ile olan ilk anı olmasa da, bir baba kız gibi geçirilen ilk andan çekilen en tatlı fotoğraftı. Bu yüzden ekranına koymuştu. Ara sıra ekranındaki bildirimlere bakarken, bildirimleri umursamayarak siler ve fotoğrafı incelerdi.
Hyunjin gülümsedi. Jeongin ise ekrana baktığını fark ettiğinde hızlıca telefonu elinden kaparak koşturarak çıkmıştı. "Duruşmaya yetişmeliyim, hoşçakal!" O kaşarak çıkarken, keyfi yerine gelen Hyunjin arkasından kıkırdıyordu.
Fotoğrafa daha uzun bakmak istemişti. Bu sırada Yeona'yı özlediğini fark etti. Bir gündür onu görmüyordu. Hatta iki bile olabilirdi. Çünkü dün işi olduğundan erken çıkmış, Yeona'yı iş yerinde görememişti kısacası.
Derin bir nefes aldı ve kahve bardağını alarak odasına yürüdü. Jeongin hâlâ eski Jeongin gibiydi. Duygularını belli etmemek uğruna onca çaba sarf ediyor, belli olduğu an tatlı küçük hareketleriyle kaçıyordu.
Zaman geçmek bilmiyordu o yokken, aslında ikisi yokken. İşler sırtına bir yük gibi binmiş, sıkıntıyla iç çekmişti.
Karşısındaki saate baktı. Saat öğleden sonra dörde yaklaşmak üzereydi. Yeona birazdan burada olurdu. Bu yüzden odasından çıkarak danışmanın olduğu kısma yürüdü. Bu sırada otomatik kapıya görünmeye çalışan küçük kız çarpmıştı gözüne. Gülümsemesi tüm yüzüne yayıldı, tatlı bir hâl aldı önce. Sonrasında hızlı adımlarla yanına gitti. Kapı açıldığı gibi onu kucağına almış ve yanaklarına öpücükler kondurmuştu.
Onu rahatsız etmemek için öpücüklerini küçük buseler şeklinde tutuyordu. Kız kıkırdayarak kollarını doladı sarışın adama.
"Babam nerede?" dediğinde Hyunjin dudaklarını büzmüş, "Mahkemede hâlâ.." demişti. Kız da dudaklarını büzdü, onun gibi. "Birlikte jjamppong yiyeceğimize söz vermişti.. Çok acıktım!" Hyunjin kafasını yana eğerek düşünüyor gibi yapmış, "Hm.." gibi bir ses çıkarmıştı. "Eğer açsan biz jjamppong yemeye gidelim, baban da işi bitince gelir yanımıza. Olur mu?" Yeona gözlerini açtı. Acıkmıştı ve küçük bir çocuk olduğundan, duyularını saklamak zordu. Buna aklı pek ermiyordu. Bu yüzden kafasını sallamış. "Ama babam kızmaz değil mi?" demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ghosting | hyunin
Fanfiction[ hyunin mpreg story. ] Ben bir tek seni sevdim, ama en çok sana kırgındım Hyunjin.