XXII

2.3K 261 119
                                    

"Jeongin, hadi." Jeongin dudaklarını büzerek kafasını iki yana sallamıştı. Çok fazla yorgundu ve sadece uyumak istiyordu. "Burada uyuyamazsın." Dediğinde gözlerini biraz olsun açarak ona baktı.

"Pekala, odama çıkmama yardım et." Hyunjin üzerine eğilerek kafasını iki yana sallamıştı. Zaten tüm gece ayakta kalmış ve oldukça yorulmuştu. Üstüne gidip rahatsız koltukta uyursa diğer güne sağlam çıkamayacaktı. Eve gidip güzelce dinlenmesi gerekiyordu.

"Eve gitmelisin." Jeongin tekrar kafasını iki yana sallayarak yerinde kıpırdanmıştı. "Seni ben bırakırım hadi," dediğinde Jeongin yanına düşen iki kolunu ona doğru uzattı. Hyunjin üzerinden çekilmezken elini kollarının yukarısına getirerek kalkmasını sağladı.

Henüz mesai saati başlamamıştı, bu yüzden kimse onları bu hâlde göremezdi. Zaten Jeongin de bu yüzden ayağa kalkmış ve ona yaslanarak yürümeye başlamıştı. Eğer birileri görecek olsa, onunla görünmekten çekinir ve kendini düzeltirdi. Bazı şeyler hiçbir zaman değişmiyordu.

Hyunjin zor bela, Jeongin'i arabaya oturtmuş ve eşyalarını toplayarak geri dönmüştü. Güvenliğe arşiv anahtarını verdikten sonra arabanın içine girdi ve kontağı döndürdü.

"Yeona!" Jeongin gözlerini açarak hızlıca telefonunu yoklamak için ceplerine bakınmıştı. "Bir şey mi oldu Yeona'ya?" Kafasını iki yana sallayıp, bulduğu telefonundaki cevapsız çağrılara baktı. Muhtemelen Minho delirmişti.

"Yeona'yı unuttum.." Hızlıca birkaç tuşa basarak, cevap çağrılara girmiş ve Minho'yu aramıştı. "Neredesin Jeongin?" Minho telefonu açar açmaz sinirli ses tonu ile konuşmaya başlamıştı bile. Bu gerçekten iyiye işaret değildi. "Şimdi çıktım, sen evde misin hâlâ?" dediğin yizi gerçekten gergin ve utangaç duruyordu. "Evet. İşe geç kalmak üzereyim o yüzden çabuk olsan iyi edersin." Yüzüne kapanan telefon ile, elini alnına vurarak derin bir nefes verdi. Sakin olmalıydı.

"Minho'nun evine sürebilir misin? Ya da geri dön ve arabamı alayım." diyerek ona baktı. Uykusu bir anlığına açılmış, aklından çıkması yüzünden büyük bir utanç durumu içine girmişti.

Dün gece çalışması gerektiği için Yeona, Minho'da kalmıştı. Ve sabah çıkınca Jeongin'in gidip alması gerekiyordu. Çünkü Minho işe gidecekti ve Jeongin o çıkmadan almalıydı ki Minho rahatça hazırlanabilsin, geç kalmasın.

Ama Hyunjin ile olan konuşma, kavgalar ve gürültüler derken her şeyi unutmuştu.

Yeona her zaman Jeongin'le birlikte olurdu. Jeongin sadece onu düşünürdü, ne yemesi gerektiğini, yeterince protein alıp almadığını, vitaminlerini, kıyafetlerini ve oyunlarını.. Hatta bazen eve giderken saçını nasıl yapacağını bile uzun uzun düşünüyordu. Fakat şimdi Hyunjin yüzünden resmen kızını unutmuştu.

"Evi tarif et lütfen. Ama neden oraya gidiyorsun?" Diyerek birkaç saniyeliğine Jeongin'e bakmıştı. "Yeona gece Minho'da kaldı ama sabah erkenden almayı unuttum." diye mırıldanarak yeniden iç çekmişti. Yeona'yı unutmuş olmasına inanamıyor olsa da küçük kızını gerçekten özlemişti.

"Oh, pekâlâ.. Eğer benim yüzümdense.. üzgünüm." Jeongin kafasını önemli değil anlamında sallayıp, "Boşver sadece hızlı ol." demişti.

Sonunda Minho'nun evine geldiklerinde, Jeongin kapıyı çalmış ve koşarak gelen küçük kızına kollarını açmıştı. Hyunjin ise arabasına yaslanarak, ikisine bakmaya başlamıştı.

Minho acele ile kapıyı kilitleyerek, sarılan ikiliye döndüğünde arkalarında onlara bakarak gülümseyen adamı görmüştü. Kaşlarını çatarak hâlâ anahtarı tutan eli ile Hyunjin'i işaret ederek, "Bu niye burada?" dediğinde Jeongin Yeona'yı kucağından indirerek elini tutmuştu. "Sonra anlatırım." Yeona Minho'ya bakarken, işaret ettiği noktaya bakıp, Hyunjin'i farketmişti.

ghosting | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin