16. İpucu

604 68 41
                                    

Sabah olduğunda Derin sadece birkaç saat uyuyabilmişti. Hazırlanıp okula gitmek üzere yola çıktı. Efe onu gece boyu yalnız bırakmamıştı. Biraz soluk görünüyordu. Gitmesi gerekiyordu. Yanında çok fazla kalmak onu yoruyordu.

''Git.'' Dedi Efe'ye.

''Neden gidecekmişim.''

''Çünkü renklerin soluyor. Hayaletlerin bile dinlenmesi lazım demek ki.''

''Belki de senin gözlerin bozuluyordur. Astigmat olmadığına emin misin?''

''İlkokul çocuğu gibi espriler yapmasan keşke.''

''Kusura bakma zekam senin seviyene ulaşamıyor.''

''Haklısın ben zeki erkeklerden hoşlanırım ama sen de bir zeka belirtisi göremedim.'' Bu tartışma bir süre daha böyle sürecek gibi görünüyordu ama Derin sokakta onun kendi kendine konuştuğunu gören insanların garip bakışlarına daha fazla dayanamayarak sustu. Derse geç kaldı. Öğretmenlere yakalanmadan sınıfa çıkmayı başardığına sevindi. Gözleri Duru'yu aradı ama o henüz gelmemişti. İlk dersin hocası geldiğinde Duru hala yoktu. Dersi onu merak ederek geçirdi. Bu arada Efe Duru'nun boş kalan sırasında oturmuş dersi dinliyor epey de sıkılmış görünüyordu. Peki Sıla neden gelmemişti. İlk teneffüste onları arayacaktı. Öyle de yaptı. Önce Duru'yu aradı ama cevap veren olmadı. Neden bu ara kimse telefonuna cevap vermiyordu. Sonra Sıla'yı aradı. Sıla daha ilk çalışta telefonu açtı.

''Neden gelmedin?'' Diye sordu direkt.

''Grip oldum galiba kendimi kötü hissediyorum.''

''Grip olduğundan emin misin? Artık inat etmeyip bir doktora gitsen olmaz mı?''

''Grip olduğumdan eminim. Hatta annemden bulaştığına da eminim.''

''Annen dün bana hiç de hasta görünmedi Sıla.'' Dedi Derin şüpheyle.

''Acısını içinde yaşar o tatlım. Sen beni merak etme. Onu boş ver de Duru'yla konuştun mu?''

Derin içini çekti. ''Konuşamadım.'' Dedi. ''Okula gelmedi, telefonunu da açmıyor. Okuldan sonra evlerine gideceğim.

''Ya okuldan kaçıp ailesine söylemediyse?''

''Bu riski alacağım.''

''Haklısın, ben saçmaladım. Git bakalım. Gidince de beni ara mutlaka.''

''Tamam, merak etme. Ders başlayacak kapatıyorum.''

O gün okul hiç bitmeyecek gibiydi. Derin sabırsızlıkla parmaklarını sıraya vuruyordu. Arada sırada Efe'nin ona bakan bakışlarını yakalıyordu. Bu olduğunda gözlerini ondan kaçırmayı tercih ediyordu. Efe için bir aptal olduğunu biliyordu ama Efe Derin için neydi acaba? Bir zamanlar Mehmet'e aşık olduğunu sanıyordu. O günler yüz yıl uzakta kalmış gibiydi. Mehmet'e aşık olmak çok daha kolaydı. Daha güvenliydi. Mehmet yüzünden içi bu kadar acımamıştı hiçbir zaman. Acı göğsünün ortasında başlıyor oradan bütün gövdesi boyunca uzanıyordu. Dün, Efe onu kırmıştı ama bu acı dün başlamamıştı. Derin uzun zamandır bununla yaşıyordu. Efe'yi ilk gördüğü zamanlardan beri. İçindeki acı elle tutulacak kadar gerçekti. Bu nasıl oluyordu? Sadece duygusal bir acı nasıl bu kadar somut bir şekilde hissedilebiliyordu? Ne zaman oldu diye düşündü. Ne zaman ona aşık oldum? Nasıl bu kadar kolay olabilmişti. Öyle zorlamadan, birdenbire, kendiliğinden... Camdan dışarıya baktı. Yağmur yağıyordu. Başını Efe'ye çevirdi. Efe dersi anlatan hocayı ciddi ciddi dinliyordu. Tarih dersini seviyor olmalıydı. O an Efe başını çevirip Derin'e bakınca göz göze geldiler. Birkaç saniye öylece birbirlerine baktılar, ardından: ''Tarih dersini hiç sevmem.'' Dedi Efe. ''Bundan yüz yıl önce neler olmuş bana ne ki? Ama adam öyle bir anlatıyor ki dinlemeden edemiyorsun.'' Gözlerini tahtaya çevirip hocayı dikkatle dinlemeye devam etti. İyice konsantre olmak ister gibi kollarını sıraya koyup öne eğilmişti.

HAYALET AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin