10. Ayin

842 81 52
                                    

''Hayatta bazı şeyler adanmışlık gerektirir. Siz de üniversite de istediğiniz okulu ve bölümü kazanmak istiyorsanız kendinizi bu işe adamalısınız.''

Derin rehberlik hocasının konuşmalarını yarım yamalak dinliyordu. Efe neden ortada yoktu. Ona soracağı bir dolu soru vardı sonuçta. Keşke bir buton olsaydı da bastığında Efe pat diye yanında belirseydi.

''Ama hocam yarış atı gibi sürekli mücadele etmekten yorulduk artık.'' Dedi öğrencilerden biri.

''Senin mücadele ettiğine hiç şahit olamadık Ahmetcim.'' Rehberlik hocasının bu sözüyle sınıfta bir kahkaha koptu. Derin bu kadından hiç hoşlanmıyordu. Ahmet çok çalışkan bir öğrenci değildi ama iyi çocuktu. Onu motive etmesi gerekirken eleştirmesi hiç hoş değildi. Hayatta kendi gelişimini tamamlamamış bazı kişilerin öğretmen olmasına izin verilmemeliydi. Babası hiç böyle değildi. Derin'e öncelikle mutlu ol derdi. Sonra da ders çalışırsın. Neyse ki okullarında çok daha iyi öğretmenler vardı.

Sıla Derin'e bakıp gözlerini devirdi. Yine başladı gıcık demek istiyordu. Derin ona hafif bir tebessümle karşılık verdi. Şu an üniversite umurunda bile değildi. İlk hedefi hayatta kalmaktı. Arkadaşlarının da daha fazla zarar görmesini istemiyordu. Şu yaşadıklarını birine anlatsa onu bir akıl hastanesine yatırırlardı. Bu işe nasıl bulaştık baba diye düşündü.

Teneffüs zilinin çalmasıyla rahat bir nefes aldı. Sonunda rehberlik hocasının motive etmek amaçlı olsa da motivasyon kaybı yaşatan konuşmasından kurtulmuştu. Kadın sınıftan çıkınca: ''Oh be!'' Dedi Duru'yla Sıla'ya. ''Hiç bitmeyecek sandım.''

''Ben de.'' Dedi Duru ve Sıla aynı an da. Hava soğuktu ama Derin hava almak istiyordu.

''Bahçeye çıkalım mı?'' Diye sordu. Hep birlikte sınıftan çıkıp merdivenlerden aşağı indiler. Duru ve Sıla bir şeyler konuşuyordu ama Derin'in aklı Efe de olduğu için onları çok da dinlemiyordu. Biraz hava alıp son derse girmek üzere sınıfa çıktılar. Son dersin de bitmesi Derin'i rahatlattı. Bu gün bitmek bilmemişti. Kızlarla birlikte okulun çıkışına doğru yürüdüler. Bahçe kapısından çıkan Derin arkasından birinin ona seslendiğini duyup baktı. Geleni gördüğündeyse çok şaşırdı. Nedense seslenenin Efe olduğunu sanmıştı ama gelen Efe değil Mehmet'ti. Mehmet birkaç adımda yanına geldi. Derin'in yanındaki Sıla ve Duru'yu umursamadan direk Derin'e hitap etti.

''Merhaba Derin biraz vaktini alabilir miyim?'' Derin ne diyebilirdi? Onunla konuşmak istemiyordu. Artık ona nasıl güveneceğini bilmiyordu. Şu an tek istediği Efe'yi bulup ona nefesi yettiğince bağırmaktı. Gerçekten Efe'yi bulduğunda ona çok kızacaktı. Böyle bir durumda bile onu yalnız bırakıyordu.

''Ne istiyorsun?'' dedi ona kendinden beklenmeyecek bir kabalıkla. Mehmet Derin'in yanındaki kızlara baktı.

''Yalnız konuşabilir miyiz'' dedi. Durumda bir gariplik olduğunu hisseden Sıla araya girdi. Derin'in rahatsızlığı çok belliydi.

''Maalesef yalnız konuşamazsınız.'' Dedi. ''Çok istiyorsan bizim yanımızda konuşursun.'' Bu konuşmanın kötü yerlere gittiğini gören Derin kızlara döndü.

''Siz lütfen gidin.'' Dedi. ''Ben Mehmet'le konuşup dönerim.''

''Hangi Mehmet oluyormuş bu?'' diye sordu Duru.

''Babamın doktor arkadaşı.''

''Demek o Mehmet.'' Dedi Duru Derin'e anlamlı bir bakış atarak. Bu bakışlardan hani şu senin yanık olduğun Mehmet mi demek istediğini, arkadaşını çok iyi tanıyan Derin hemen anladı. Tabi ki o an buna evet ya da hayır deme şansı yoktu. Aralarındaki anlaşmazlığı bir aşk çekişmesi zanneden Sıla:

HAYALET AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin