20. Güç

516 56 40
                                    

Sıla'nın ailesini aradı. Durumda bir değişiklik yoktu. Kadına destek olmak için bir şeyler geveledi ama sonrasında kendisi bile saçmaladığını düşündü. Zordu, çok zor. Telefonu kapattığında bir an dalıp gitti. Sonra hızla yataktan kalktı ve Efe'ye: ''Kaybol.'' Dedi.

''Neden kaybolacakmışım?''

''Üstümü değiştireceğim. Mahremiyetime biraz saygın olsun.''

''Seni üstünü değişirken görmeye hiç de hevesli değilim. '' Dedi Efe. Der demez de kayboldu. Derin içini çekti. Neden kavga edip duruyorlardı ki? Başını düşünceleri savuşturmak ister gibi sallayarak giyinmeye koyuldu. Efe'ye kötü görünmemek için en doğru kombini yapmaya çalışırken yine aptal olduğunu düşünüyordu. Eli makyaj malzemelerine gidince tam bir aptal olduğundan kesin olarak emin oldu. Bu şartlar altında makyaj yapmayı düşünmek kadar saçma bir şey olamazdı ama bir yerde ikinci dünya savaşı sırasında kadınlar tarafından en çok talep edilen şeyin kırmızı ruj olduğunu duymuştu. Demek ki hayatta böyle şeyler oluyordu. Eli siyah göz kalemini bırakmamak için direnince bir an kalem elinde kalakaldı. Kalemi yerine geri koyabilmek için tüm iradesini kullanması gerekti ama başarabildi. Aynada gördüğü görüntüden memnun olmayarak odadan dışarı çıktı. Annesi hala uyuyordu. Ona biraz dışarı çıkıp hava almak istediğini yazan bir not bıraktı. Efe ortalarda görünmüyordu. Nasıl olsa kendini gösterecekti. Evden çıkıp asansöre bindi. Apartmandan çıktığında Efe'nin sol yanında olduğunu fark etti. Yüzünde belirmek isteyen tebessüme zar zor engel oldu. Halinden memnun bir şekilde yürümeye devam etti. İnsanlar açıkta bulduğu alanlara çadır kurmuşlardı. Kimileri arabalarının içinde uyuyordu. Bazıları uyanmış yaktıkları ateşin başında ısınmaya çalışıyordu. Etrafta sabah ayazı vardı. Derin ne yapacağını düşündü. Gücümü test edeceğim diye sokağa çıkmıştı ama bunu nasıl yapacaktı ki? Yolda gördüğü adamın tekine takla at falan mı diyecekti? Bu çok kaba bir davranış olurdu. Kesinlikle böyle bir şey yapmayacaktı.

Efe Derin'in yanında yürürken başındaki şiddetli ağrıya dayanmaya çalışıyordu. İncecik bir çizgi diye düşündü. Geri dönmek isteyen anılarla arasında incecik bir çizgi vardı. Korumaya çalıştığı kalkan güçsüzdü. Biliyordu ki ona seslenen adam çok kuvvetliydi. Çok ama çok kuvvetli. Böyle bir güce karşı koymak zordu. Bu arada bağ ağrısı şiddetleniyordu. Kahrolasıca bir hayalet olduğu için baş ağrısı yaşamaması gerekiyordu ama o piç herif sağolsun kafası çatlayacak gibiydi. Ağrı dayanılmaz hale gelince eliyle başını tuttu. Derin'e belli etmemeye çalışıyordu ama o zaten kendi dünyasına dalmış gibiydi. Büyük ihtimalle ne yapacağını bilemiyordu. Düşünmeden bir karar alıp sonra ne yapacağını bilememek tam ona göreydi. Birden korumaya çalıştığı kalkandan bir şeylerin sızdığını hissetti. Hızla karşı koymaya çalıştı ama çok geçti. Daha beş yaşındaydı. Evde çalışan hizmetliler dahil herkes gitmiş onu yalnız bırakmıştı. Çok küçüktü, anne babasına ihtiyacı vardı ama onlar yoktu. Kim bilir hangi arkadaşlarının ayarladığı organizasyona katılmak için gitmişlerdi. Zorlukla yataktan kalkarak ışığı yaktı, karanlıktan korkuyordu. Önce kapıyı açıp avazı çıktığı kadar bağırmış, birilerine ulaşmaya çalışmıştı ama kimse gelmeyince evde yalnız olduğundan emin olmuştu. Yatakta uzanıp korkusunu unutmayı denedi. Yeniden uyumaya çalışıyordu ama deli gibi terliyordu. Canı yanıyordu ve bunun neden olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu. Neden yalnızdı? Neden uyurken onu yalnız bırakıp gitmişlerdi? Artık daha fazla dayanamayarak ağlamaya başladı. Ağlamak bile büyük bir çaba gerektiriyordu. Hiçbir şeye hali yoktu.

''Ben yanındayım korkma Efe.'' Efe birden sustu. Bu ses de neydi? Baktığında kimseyi göremedi ama korkmadı da. Ses güven veriyordu.

''Annemle babam nerede?'' Diye sordu.

HAYALET AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin