17. Delilik

585 63 38
                                    

Efe Duru'nun halini gördükten birkaç saniye sonra kendini hiçlikte buldu. Kahretsin o kadar mı yorulmuştu? Biraz daha kalabileceğini düşünmüştü. En azından Derin eve gidene kadar kalmayı ummuştu. Eğer Derin'e bir şey olacağını hissederse tükeneceğini bilse bile onun yanına gidecekti. Tükenmekte neydi acaba? Derin'i kurtarmadan tükenecek de değildi zaten. Sesli birkaç küfür savurduktan sonra yere çöktü. Beklemekten başka yapacak bir şey yoktu.

''Demek sonunda geldin.'' Dedi biri. Yerinde sıçrayarak ayağa kalktı. Çevresine baktı ama birini göremedi. ''Burada uzun zamandır seni bekliyorum. Sonunda seni bulduğuma sevindim.''

''Kimsin sen? Kendini göster.'' Konuşan bir erkek sesiydi. Sesten garip bir güç fışkırıyordu. Efe'nin içinden anlamadığı bir duygu geçti. Onu hem tanıyor hem tanımıyordu sanki. Hep onu görmek istemiş de görememiş gibi bir özlem duydu. Bu neydi? Tehlike sinyallerini hissediyordu. Bu her kimse asla hatırlamak istemediği geçmişten biri olmalıydı.

''Hep bana ulaşmak istemiyor muydun? İşte sonunda geldim. Beni böyle mi karşılıyorsun? Ama sorun sen de değil. Hatırlamıyorsun. Sana bunu o adam yaptı.''

''Kim o adam?'' Diye sordu Efe. Sonra kafasında bir düşünce belirdi. ''Derin'in babasından mı bahsediyorsun.''

''O pisliği anma!'' Efe korktuğunu hissetti. Bu adamın çok tehlikeli olduğunu bir şekilde biliyordu. ''Onun gibi basit bir adam işimi aksatmayı başardı ama bunlar önemli değil. O sadece bizi kısa bir süreliğine durdurdu. Kimse buna engel olamayacak. Bizim zamanımız geldi artık.''

''Gitsen iyi olur.'' Dedi Efe. Eskisi gibi kötü biri olmak istemiyordu ve bu adamın onu buna yaklaştırdığını hissediyordu.

''Sana bunu yaptıkları için onları öldüreceğim. Acılar içinde ölecekler. Seni öldürenlere cezalarını verdim. Ölümleri çok yavaş oldu. Tıpkı senin ki gibi. Benim için ne kadar değerli olduğunu anlamadılar. Seni ben büyüttüm. Bir gün yerimi alacaksın.''

''Her şeyi hatırlamasam da annemi ve babamı çok net hatırlıyorum.'' Dedi Efe. ''Beni sen büyütmüş olamazsın.''

''Seni her zaman izledim. Beden olarak yanında olamasam da varlığım her zaman seninleydi. Sen de biliyorsun. Seni kaçırmaya çalışan o adamı hatırlıyor musun? Seni ben kurtardım. Onunda ölümü çok acılı oldu. Sana zarar vermek isteyen herkesin sonu bu olacak.''

Efe başına korkunç bir ağrının saplandığını hissetti. Bunun hatırlamanın belirtisi olduğunu biliyordu. Hayır, hatırlamamalıydı. Bütün gücüyle karşı koydu. O karşı koydukça ağrı şiddetlendi. Anılar geri gelmek istiyordu. Bu adam bir insan olamazdı. Çok daha farklı çok daha karanlık bir şeydi. Belki bir zamanlar normaldi ama artık değil. Bu arada adam konuşmaya devam ediyordu. ''Ne kadar karşı koyarsan koy bana geri geleceksin. Zaferimi kazandığımda yanımda olacaksın. Sen bana aitsin. Benim varisim olacaksın.'' Efe güçlü bir şeyin bedenine değdiğini hissetti. O güçlü duygu içine girip ruhuna işledi. ''İçine bir parçamı koydum.'' Dedi adam. ''Gücümün bir parçası artık senin. Benim için ne kadar değerli olduğunu hissediyor musun? Çok yakında hatırlayacaksın.'' Ve ses kesildi. Efe adamın gittiğini anladı. İçinde bir sabırsızlık hissediyordu. Bir yanı deli gibi o adamın yanına gitmek istiyordu. Onu bir baba gibi özlüyordu. Olmaz, diye düşündü. Hatırlamayacaktı. Ona gitmeyecekti. Önce Derin'i kurtaracak sonra da kendini yok edecekti. Kendisi gibi bir kötülük daha fazla var olmamalıydı.

Derin Duru'yla ilgilenirken Efe'nin gittiğini ilk başta fark edemedi. Duru içeri girdiğinde Zeynep teyze onları direk mutfağa yemeğin başına oturttu. Kız sorulan sorular haricinde konuşmuyordu. Onun yemeği yerken zorlandığını hissetti. Yutamıyordu sanki. Her lokmayı ağınıza aldığında su içerek yutmaya çalışıyor bazen öksürüklere boğuluyordu. Zeynep teyze havadan sudan konuşuyordu. Kızının böyle olduğunu nasıl fark etmiyordu acaba? Kadının gözüne perde inmiş gibiydi. Hangi anne bunu görmezdi ki? Zeynep teyze o kadar ilgisiz bir anne değildi.

HAYALET AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin