22. Tükeniş

525 55 21
                                    

Derin zar zor tekrar daldığı uykudan telefonunun sesiyle uyandı. Bütün gün uyumuş olmalıydı çünkü karşı duvardaki saate bakınca sabah sekiz olduğunu gördü. Telaşla telefona uzandı. Arayan Sıla'nın annesiydi. Hemen telefonu açtı.

''Efendim.''

''Merhaba Derin. Bu gün Sıla'nın yanına senin girmeni kararlaştırdık. Saat on iki gibi gelirsen onu görebilirsin.''

''Çok teşekkür ederim.'' Dedi Derin sevinçle. Bu uzun zamandır duyduğu en güzel haberdi. Telefonu kapatıp yataktan kalktı. Gece rüyasında Efe'yi görüp korkuyla uyanmış sonra da odasından çıktığında annesinin hala televizyon izlediğini görmüştü. Annesine yatıp uyumasını söylediğine göre o hala uyuyor olmalıydı. Uyandırmak istemedi. Mutfağa gidip sert, sade bir kahve yaptı. Bu gün kendine gelmesi zor olacağa benziyordu. Babası öldükten sonra yemek yemekte zorlanmış sık sık açlıktan bayıldığı olmuştu. O günlere geri dönmemek için bir tost yapmaya karar verdi. İsteksizce tostu yemeye çalışırken Efe'yi düşünüyordu. Rüyasında gördüğü gerçekten Efe miydi? Eğer oysa Derin onu bu kadar severken nasıl bu şekilde davranabiliyordu? Dahası eğer Efe gerçek hayatta kötü biriyse Derin onu sevmekten vazgeçebilecek miydi? Efe bırak sevmeyi onu hatırlamıyordu bile.

Annesi biraz daha uyusa hiç fena olmazdı. Uyanıp ona nereye gidiyorsun diyecekti. Derin ona açıklama yapmaya çalışacaktı. Sonra annesi gitmesini istemeyecek bu yüzden Derin onu yine gücüyle etkilemek zorunda kalacaktı. Bunların olmasındansa uyuması daha kolaydı.

Saat on buçukta evden çıktı. Sıla'yı yıllardır görmemiş gibi hissediyordu. Bu arada huzursuz bir ruhun onu izlediğinin farkında değildi. Efe bir süredir Derin'in yanındaydı ama kendini göstermiyordu. Bu kız her şeyin çözümüydü. Hiçbir baba kızının çığlıklarına dayanamazdı. Bu gün Derin'in babası kızının çığlıklarına dayanamayıp ortaya çıkacaktı. O ortaya çıkar çıkmaz da Efe onu yaptıklarına pişman edecekti.

Derin hastaneye gelip Sıla'nın ailesinin yanına gittiğinde saat on bir buçuk olmuştu. Sıla'nın annesiyle babası onu sevinçle karşıladı. Derin'i görmenin kızlarını iyi geleceğini düşünüyorlardı.

''Hoş geldin kızım.'' Dedi Sıla'nın annesi.

''Hoş bulduk.''

''Birazdan doktor gelir. Seni hazırlayıp içeri alırlar.''

''Onu göreceğim için çok heyecanlıyım. Bana izin verdiğiniz için teşekkür ederim.''

''Kızımızla bu kadar ilgilendiğin için biz teşekkür ederiz.'' Dedi Sıla'nın babası. Kısa bir bekleyişin ardından Derin'in içeri girebileceğini söyleyen hemşire geldi. Derin'i, Sıla'yı görebilmesi için hazırladılar. İçeri adımını atarken Derin içinden sürekli aynı şeyi tekrarlıyordu. Ağlamayacağım, ağlamayacağım, ağlamayacağım. Ve Sıla'yı gördü, Sıla da onu. Derin ağlamamak için direniyordu ama Sıla onun kadar başarılı olamadı. ''Sen mi geldin?'' Dedi ağlamaya başlayarak.

''Ben geldim.'' Dedi Derin. Gözlerine dolan yaşları geri itmeye çalışıyordu. ''Nasılsın?''

''Bazen çok midem bulanıyor, ayağa kalkınca fenalaşıyorum ama onun dışında iyiyim aslında. Buraya tıkıldım kaldım. Artık çıkmak istiyorum.''

''Biraz sabret. İyileşince çıkacaksın nasılsa. Az kaldı.''

''Bana hiç de az kaldı gibi gelmiyor. Burada zaman çok yavaş Derin. Bir saat bir ömür gibi geliyor.''

''Ne olur sabret. Moralini bozma her şey düzelecek.''

''İnşallah. Duru da dışarıda mı? Keşke o da gelebilseydi ama sadece bir kişi alıyorlar.''

HAYALET AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin