*Özel Bölümü 3*

6 2 15
                                    

                       
(Bölüm İz,Arjen ve Yağmur'un Amerikada olduğu zamanları kısaca anlatıyor,finaldeki zamanla bir alakası yok)

Küçük bir kız çocuğunun gözlerimin önüne geldiğini hissettim.Zaten zor nefes almamla birlikte bedenimin kaldırılmasıyla her tarafımda hissettiğim ve acıyla dudaklarımdan istemsizce bir inleme döküldü ve o inleme odanın duvarlarına çarptı.

Bir süre sonra gözlerimi açtığımda kendimi bembeyaz bir odanın içerisinde buldum.Oda o kadar beyazdı ki yatağımın örtüsüne kadar işlenmiş kan lekeleri,ap açık ortadaydı.

Bir süre yataktaki ve yerlerdeki kanın kime ait olduğunu anlayamamıştım ama sonra gözlerim tekrar kendiliğinden kapandığında kendimi o lanet gecede buldum.

İlyas Minel'i öldürdüğüm gecede.

Etraf oldukça karanlıkken ben etrafı inceliyordum.Etrafı incelerken tam hedefe benzeyen bir adam gördüm ve hızlı ama sessiz adımlarla onun arkasından gittiğimde adım seslerim o kadar sessizdi ki,değil hedef,ben bile duymakta zorluk çekiyordum.

Bir anda karşıma çıkan kadın ile neye uğradığımı şaşırmıştım ama bu hedefi kaybetmeme neden olmadı.Hedefe her bir adımımda yaklaşırken arkamdan da birinin nefesini ensemde hissediyor,eğer daha fazla yaklaşırsa diye elimdeki silahı hazır hale getiriyordum.

Bir anda hedef durdu ve ensemdeki nefesin beni terkettiğini,onun yerine tam yanıma geçtiğini hissettim.Hedefin nefes alış sesleri bana birini hatırlatırken ben tetiği daha sıkı tuttum ve tetiği çektim.

Ben o tetiği aslında hedefe değil,kendi abime sıkmıştım.
Bunu bilmek sanki milyarlarca insan kalbimi ellerine almış,sıkıyorlar hissi veriyordu ve ben bu hisle daha ne kadar nefes alabileceğimi kestiremiyordum.

Sonra birden bire o her yeri beyaz olan ama kan lekelerinin sardığı odaya döndüğümde bana sarılan kolları hissettim,bana sarılırken omzuma damlayan gözyaşları da ağladığının göstergesiydi.Bana sarılan insanın kokusu beni mayıştırınca gülümsedim ve normalde asla yapmayacağım bir şeyi yapıp bana daha kimin sarıldığını bilmeden bende o kişiye sarıldım.

Sarıldığım kollar bana bir anda soğuk gelmeye başladığında kollarımı o bedenden ayırdım ve o bedenin kollarımın arasına yığıldığını hissettim.Kollarıma yığılan o adama baktığımda hem kendimden,hemde hayattan nefret ettim.

Kollarıma yığılan beden abimdi.

Sonra odanın içinden ağlama sesleri geldi.Ağlama sesleri ile kollarımdaki bedenle sıçradığımda Mavi'nin, "İz!" Diye bağırdığını duydum. "O senin her şeyindi,tek koruyucundu ona bunu nasıl yaptın?!"

"Mavi," dedim acıyla. "Ben onu başka biri sandım,yemin ederim ben onun abim olduğunu bilmiyordum Mavi."

Mavi'ye öyle bir saf çaresizlikle baktım ki Mavi biraz da bu çaresizliğime ağladı. "Tamam onu anladım İz," dedi hala ağlayarak. "Peki kendini nasıl atabilirsin o uçurumdan?!"

Bu bana verilen en büyük darbelerden bir tanesiydi.

"Karnındaki ölen o bebek için kendini nasıl bıçaklayabilirsin İz!?"

Mavi şiddetle ayağa kalktığında kollarımdaki ölü bedenin beni terkettiğini ama Mavi'nin sinirini en net bir şekilde hissettim.

"Sen bu değildin İz!" Diye bağırdı hiddetle. "Sen dayanıklıydın, güçlüydün, bana yol gösteren kişiydin. Şimdi sen bunu kendine nasıl yaparsın İz?"

"Demek ki kendime doğru yolu gösterememişim Mavi..." diye mırıldandığımda Mavi afalladı. "Ben seni o morgda gördüğüm andan itibaren senin İz'in, ablan olmayı bıraktm. Bambaşka birine dönüştüm."

"Hayır İz," dedi Mavi, şimdi tüm siniri geçmiş, bana saf bir şefkatle bakıyordu. "Sen hala aynısın,sen hala benim güçlü ablamsın. Şimdi gerçekten aç gözlerini, yeniden bak gökyüzüne, yeniden bir mavi kelebek gördüğünde avucuna çağır."

Ben tam gözlerimi gerçekten açacakken Mavi'nin bir şey daha eklediğini duydum.

"Ayrıca," dedi. "Sen aşıksın,aşktan kaçma, aşk doğru yolu gösterir."

Gözlerimin hareket ettiğini anladığım o anda daha fazla çabaladım ve en sonunda gözlerime acı veren o beyaz ışığı gördüm, elimdeki eli hissettim ve etraftaki telaş ve sevinç dolu sesleri duydum.

"İz," dedi birisi, Yağmur.

Bana seslenen ilk kişi Yağmur oldu.

Sırtımda eller hissettim, aynı şekilde kafamda ve kollarımda da. Ağzımdaki oksijen maskesi çıkarıldığında parmaklarımı hareket ettirtmeye çalıştım ama bedenimi saran şey o kadar sertti ki canımın yandığını hissettim.

"Dur," diyen Arjene dönen bakışlarımla beraber benim iyi olup olmadığımı masadaki dosyadan kontrol eden doktora baktım.

"İz hanım," Doktor ingilizce konuşarak adımı söylediğinde bir anda ingilizceyi unuttuğumu zannettim ama o benim halimi anlayıp sakin bir sesle, "Şu anda beyniniz uyandığınızı algılamaya çalışıyor olabilir,beyninizi zorlamayın."

Bakışlarım Yağmur ve Arjen'e döndüğünde onlara türkçe tek bir söz söyledim.

"Kendi abisini öldüren bir katili iyileştirmeye çalışmayın."

Yağmur'un gözleri anında dolarken Arjen'in şefkatli bakışları beni esir aldı ve ben o şefkatte boğuldum.

"İz," dedi Arjen.Bana yaklaşarak kafamdaki şeyi aldırmadan alnımdan öptü. "Sen abinin katili değilsin kardeşim,sen onu isteyerek öldürmedin."

Bunu söylemek kolaydı.

"Uyutun beni," dedim doktora. "Uyanmak istemiyordum ki ben,abim ve bebeğim gibi öldürün beni."

Odada Yağmur ve Arjen'in ağlayış sesleri öyle yoğundu ki,bi ara onlara sarılıp bende ağlamak istemiştim ama ağlayamıyordum.

"Anne," diyen bir çocuk seni beni dondurmaya yetti. Bakışlarımı yan masadaki anne ve kıza çevirdiğimde farkettim ki, bende o kadının yerinde olabilecektim.

Nefretimi diri tutmalıydım. Hem onlara hemde kendime karşı olan nefretimi.Yoksa bu acı zaten buz tutmuş kalbimi daha da donduracak.Benim kimi öldürdüğümü unutmamam gerek. Bunu benden sakladıklarını unutmamam gerek.

Sevdiğim adamın kollarını özlemeyi bırakmam gerek,bu bana sadece acı veriyor ve bu acı beni kahrediyor. Defne'nin nasıl olduğunu merak etmemem gerek ama içimi en çok kemiren soru bu, ne olabilir ki Defne'yi arasam?

Alçılarım çıkalı altı aydan fazla olmuştu ve fizik tedaviyi de gayet iyi bir şekilde tamamlamıştım. Vücudum eskisi kadar formunda değildi ama zaten ağzıma değen her yemeğin Yağmur ve Arjen'in zoruyla olduğunu düşünürsek,kemik torbasından ibaretim.

Telefonumu hızla çıkardığımda hala ezberimde olan telefon numarasını girdim ve telefonu çaldırmaya başladım.Telefon bir iki saniye sonra Defne'nin sıcacık bir, "Alo?" Demesiyle açıldı ve her ne kadar istemesemde eski İz'i özlediğim tekrardan yüzüme çarpıldı.

"Alo," diyerek karşılık verdiğimde karşı taraftaki kişinin dilini yuttuğunu düşünerek ona bir süre sindirme süresi verdim ve süre dolduğunda ona, "Defne," dedim. "İyi misin?"

"İz," diyerek şaşkınca soran Defne ile beraber dudaklarım istemsizce iki yana doğru kıvrıldı. "Gerçekten sen misin?"

"Evet," dedim. "Gerçekten benim Defne."

HELLO!

Uzun zaman olmuştu ve ben İz'i çok özlemiştim. Onun zihnine girmek çok güzeldi.

Kendinize iyi bakın, seviliyorsunuz💗

İzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin