İyi okumalar...
22.Ocak
Kayboldum galiba. Ama öyle sokakların, şehirlerin, binlerce kilometrelik yerlerin arasında değil. Beynimin içinde dönüp dolaşan düşüncelerin arasında kayboldum...
Ben kendimi kaybetmeye başladım. Beynimde susmak bilmeyen düşünceler, her an, her dakika şakaklarıma ağrı veriyordu. Uyuyamıyorum.
Kabuslarım beni içine çekiyor, bedenimi ateşe veriyordu. O ateş hiç sönmemişti, benliğime işleyerek içimde yanmaya devam etti. Sessiz sedasız, küçük bir ateş durmadan yandı. Bedenim kor gibi yanarken herkes sadece dışardan seyretmekle yetindi.Şimdi ne yapmalıyım? Ateşi söndürebilecek miydim? Yoksa harlayarak büyütecek miydim?
Ben artık bedenimin yıprandığını, ruhumun ölmek üzere olduğunu hissediyorum. Gözlerimdeki ışık gittikçe söndü. Yerine kan çanağı gözler geldi.
Başım ağrıyordu ama ağrı kesici bile etki etmiyordu. Zamanında aldığım ağrı kesicilerden artık bedenime etki etmiyordu. Sahi o zamanlar günde kaç tane kullanıyordum. Üç yada beş, hiç saymadım ki, gerçi sayacak kafadada değildim.İhtiyar şimdi ne yapıyordur. Yüzüne karşı haykırdığım annemi öldüreceğimi kabullenmiş midir? Kızını koruyacağını belli etmişti. Peki torununu neden korumuyordu. Ben onun kanından,onun canından değil miydim? Acılarımı göremeyecek kadar, beni görmezden gelmesi içimde bir yerleri acıtıyordu.
Ben kimsesiz büyümüştüm.
Yetimhaneye bırakıldığımda yalnızlık, hissini iliklerimde hissetmiştim. Sonra o gülen gamzeli kız çıkmıştı karşıma Lily. Yetimhanede büyümesine rağmen mutlu ve neşeli bir kızdı. Etrafta somurtan beni gördüğünde yanıma gelmiş ve o minik elleriyle ellerimi tutmuştu.
"Şimdi ben senin kardeşinim, sende benim ablam. Artık ablam olduğuna göre beni üzemezsin. Somurtursan üzülürüm, gül artık"demişti. Bu sözleri dün gibi aklımda kalmıştı. Minik bir kızdı ama gözlerindeki kurnazlık, parıl parıl parlıyordu. Onun bu sözlerine gülümsemiş ve onu kardeşim olmasını kabul etmiştim.Kurduğum ailemin ilk üyesi Tilki yani Lily olmuştu.
İkimiz büyümüş, Amcamın beni bulmasıyla yetimhaneden ayrılmıştık. Üniversite hazırlığına birlikte girişmiş en iyi puanları getirmek istemiştik. Sınavdan sonra o kara gün yaşanmıştı. Vicdanım beni o an bularak, yerle bir etmişti. Vicdanıma atılan o düğüm şimdi bile kendini belli ediyor, gitmiyordu.
Kaçtım. En uzağa gittim. Vicdanımın beni terk etmesi için herşeyi yaptım. Yeni bir benlik yaratarak Atlası var ettim. Peki vicdanımın düğümü çözüldü mü?
Belki de hayatınızda sizi en uzaklara sürükleyen şeyin aslında, herzaman sizinle olduğunu bilecek ama inkar edecek kadar güçlüsünüzdür.Çünkü ben inkâr ettim. Vicdanımın sesini duymazdan gelerek, yaşamaya devam ettim. Arada sızlayarak kendini belli etse de, o sızıya dayandım.
Sonra karşıma Baykuş yani Oğuz çıktı. Cesur ve özgüvenli biri olduğu kadar, sevgi dolu bir kalbi vardı. Sevdikleri için herşeyi yapacağını biliyordum.
Ailemin ikinci üyesi Oğuzdu.
Biz kendi aramızda üç silahşör oluştururken, savunmasız ve onu korumam için bekleyen bir kız geldi. Duygusal ve karamsar olan o kızın elinden tutmak, sanki boynumun borcu gibi hissettim. Ona elimi uzattığımda tek kurtaranı benmişim gibi elimi sıkı sıkı tutmuştu. Ona bir hayat verdim. Fakat Gölgelerin arasında gizlenerek yaşanacak bir hayattı.
Ailemin üçüncü üyesi Gölge yani Asena olmuştu.
Biz dört kardeş hem bir hem ayrı kişilerdik. Farklı isimlerimizin olduğu kadar, karakterlerimizde farklıydı. Ama bizi bir arada tutan içimizde hissettiğimiz Kardeşlik Bağı oldu.
Lily ve Oğuz dördüncü kardeşimiz Asenayı bilmiyor olabilirler ama Asena onların herşeyini biliyor ve kardeşlerimiz olduğunu kabul ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Timsah +18 [ Kardeşlik Bağı 1]
RandomYa ölecekti ya öldürecekti... Seçim yapıldı. Kayıp verildi.. Kan elleri sarmış, kokusu dört bir yanı kuşatmıştı... Acımasızlığı farklı isimleri almasına gebe olmuştu.. Ama sadece birini benimsemişti.... Timsah