İyi okumalar...
2. Şubat
''Bir insana keskin bir cisim sapladığınızdaki acı ile insanın ruhunu yaraladığınızdaki acının şiddeti aynıymış. Elinde bir bıçakla , etrafına saldırmıyor diye kendini 'iyi insan' sanan ne çok kişi var!''
Malcolm'un dediği gibi;
"Size dokuz santim bıçak saplayanın, bıçağı altı santim geri çekmesi lütuf değildir"
🌸
Soğuk her yerimi sarmış donduruyordu. Başımdaki Fransız beresini çekiştirip kulaklarımı kapattım, üstümdeki siyah kalın kaban ve içi yünlü çizmelerim bu soğuğa karşı koymam için çok yardımcı olmuyordu. Ellerimi ağzıma götürüp sıcak nefesimi üfledim.
Gecenin en karanlığında, ayaz vakti bir tepenin başında Nikoyu bekliyorduk. Geleli kırk dakika olmuştu ama hala kendisi ortada yoktu.
"On dakika içinde, o sikik abin gelmezse, senin cesedini ona göndereceğim"dedim kızgınlığımın bulaştığı sesimle, Mark yaslandığı araba kaputundan bana öylece bakıyordu.
"İyi görünmüyorsun, arabaya geç"dedi onu az önce öldüreceğimi ima etmemişim gibi..
Ellerimi bibirine sürtüp ona yaklaştım.
"Hangi akılla burayı buluşma yeri seçiyor, otelde falan buluşsaydık"dedim kısık sesimle, güldü.
"Sonra senle birlikte odada vakit geçirirdik "dedi her zamanki gibi bana asılarak, elimi koluna uzatıp sıktım.
"Bana asılmayı bırak, rüyalarını süsleyen fantazine ortak olmayacağım"dedim
Elini belime atıp beni kendine çekti. Diğer kolumdaki yara kapanmıştı, ama arada sızladığını biliyordum.
"Bana şans vermen için, hiç mi yakışıklı değilim?"diye sordu. Sıcak nefesi, soğuk olan yüzümü ısıttı.
"Yakışıklı olman sana şans vereceğim anlamına gelmiyor"
"Aklında biri var değil mi?" sesi bunu kabullenmek istemiyordu. "Timsahın hayatında bir erkek var ve o senin değerini bilmiyor"dedi
Kaşlarımı çatıp gözlerine baktım.
"Değerimi bilmediğini nerden çıkardın Mark?"diye sordum.
Alayla bir gülüşle bana baktı. "Senin yanından ayrılmazdı. Girdiğin bu tehlikeli yolda yanında olurdu. Bir etrafına bak yanında mı?"dedi dişlerinin arasından tıslayarak, bir adım geriledim. Belimdeki eli yanına düştü.
"Yanımda olmasına gerek yok" işaret parmağımı kalbim ve kafama birer kere bastırdım. " O, bunların içinde ve inan bana nefes almadan yaşıyor"dedim.
Ona arkamı dönüp ilerleyerek dağın başına yürüdüm. Sert hava bedenimi, dağın başından uçurmak istercesine, yüzüme vuruyor, açık saçlarımın havalanmasına etki ediyordu.
İçimdeki hüznü, yarayı atamıyordum. O benim ilk sevdiğim, ilk gönlümü hoş eden adamdı. Onu yüreğimden nasıl atardım. Onu hatırlatacak en ufak bir şeyde bile, anılarımız aklıma dolarken, onu ve anılarımı hiç yaşamamış gibi nasıl davranacaktım.
Cebimde titreyen telefonu çıkardığım da, ekrana öylece baktım.
Lily arıyordu...
Dağ yoluna yansıyan araba farları ile telefonu cebime atıp o tarafa döndüm. Dağ aracı tepede arabamın bir metre ilerisinde durduğunda, Gölge arabamdan inerek Mark'ın yanında durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Timsah +18 [ Kardeşlik Bağı 1]
RandomYa ölecekti ya öldürecekti... Seçim yapıldı. Kayıp verildi.. Kan elleri sarmış, kokusu dört bir yanı kuşatmıştı... Acımasızlığı farklı isimleri almasına gebe olmuştu.. Ama sadece birini benimsemişti.... Timsah