45. Bölüm

140 14 1
                                    

İyi okumalar millet...

27. Şubat

Bir avuç kumun, parmak aralarından hızla süzülmesi gibi zaman akışı hızla ilerliyordu.
Saniyeler, dakikaları, dakikalar, saatleri, saatler günleri ardı ardına getiriyordu.
Pencereden esen rüzgarın şiddeti gün geçtikçe fırtınaya dönüyordu.

Fırtına öncesi sessizlik...

Önümde bulunan satranç tahtasına kısa bir göz attım. Bir kaç taşın beklemede durduğu ama her iki tarafın oyunu kazanmak için çabaladığı dağınık taşlar etrafta duruyordu. Kenarda beklemede duran siyah atıma baktım.
Fazla akıllı olduğunu sanıyor fakat önemli bir taş olduğununda farkında davranıyordu.
Parmaklarım taşı kavrayarak hareket ettirecekken kapı tıklatıldı.

Açılan kapıdan başını uzatan asistanım Ezgi oldukça şaşkın ve aceleci davranıyordu. Yoksa ona izin vermeden odama bu denli girmezdi.

"Efendim, Savcı Hanım geldi"dedi.

İki kaşım onu beklemediğimi göstermek amaçıyla havalandı. Elimdeki siyah ata göz ucuyla bakarak duraksadım. Atı hareket ettirmek için fazla mi erken davranmıştım. Elimdeki taşı geri yerine bırakıp Ezgi'ye içeri alması için elimle işaret verdim.

Saçımı kulağımın arkasına yerleştirerek kenarda yuvarlak sehpanın üzerinde olan satranç tahtasından uzaklaşarak, boydan camlara ilerledim.

Ardımdan topuk sesleri duyulurken, İstanbul'un hortum yaratacak havasında gözlerimi gezdirdim.

"İşte geldim"dedi.

"Herkes kendi kararlarından sorumludur" dedim ağzımın içinde mırıldanarak, cama düşen gölgesi masamın yakınında durduğunu gösteriyordu. "Ne için geldin?"diyen sesim soğuk ve ifadesizdi.

"Bildiklerini öğrenmeye tabiki"dedi kızgınlıkla, burda olmaktan hoşlanmıyordu.

"Ben bir şey bildiğimi söylemedim"diyerek ona döndüğümde kaşlarını sertçe çattı.

"Cesaretim olduğunda seni burda bulacağımı söyledin. Bildiğin bir şey var ki ima ettin"

Sesindeki asabiyet ve sinire tek kaşımı kaldırdım. Fazla buyurgan davranmamı istiyordu.

"Belki de sözlerimi yanlış anlamışsındır Savcı Hanım"dedim.

Sert nefesini dışarı üfleyerek koluna taktığı büyük çantanın içinden bir dosya ve bir kağıt çıkarıp masama fırlattı.

"Masum değilsin Azra Saraçoğlu, annenin bildiklerini taşıyorsun"dediğinde anlamayarak kaşlarım çatıldı. Masaya fırlattığı dosya ve kağıdın ne olduğunu merak ederek masama ilerlediğimde gözlerini benden ayırmadı.
"Her ne biliyorsan, bana anlatacaksın"

Masada bulunan dosyanın kapağında Melisa Saraçoğlu yazıyordu. Kenardaki sararmış kağıda uzandığımda kağıdın altında açılmış zarf kağıdı bulunuyordu. Bu kağıt zarftan mı çıkmıştı.

"Bu nedir?"diye sordum anlamayarak, savcıdan alayalı bir gülüş duyuldu.

"Babamın 1995'te yazdığı mektup, dün teslim edildi"

Anlamayarak kaşlarımı çatıp kağıdı ellerimin arasına alarak okumaya başladım. Güzel bir yazı ile yazılmıştı.

'İpek kızım

Bu satırları yazarken sen gözümün önünde kağıda resim yapıyorsun. Küçük bir kız olman babanın mesleğinin ne kadar zor olduğunu kavraman için erken duruyor.

Timsah +18 [ Kardeşlik Bağı 1]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin