5.Aralık01:20
Eskiden padişahlar yapılacak savaşı vezirleri ile konuşur, ortak karar alırdı,yapılan savaşın lideri padişah gibi görünse de asıl lider vezir olurdu.
Padişahın mührü Vezir de olduğu sanılsa da, padişah mührünü kimsenin bilmediği birine verirdi. Gerçek mühür her zaman saklanır, sahtesi kullanılırdı. Bu bilgiyi sadece üç kişi bilirdi. Padişah, mührü taşıyan kişi ve padişahtan sonra tahta oturacak şehzade...
Fakat bir dönem şehzadelerin yaptığı taht savaşları, padişahı başka karar almaya itti. Padişahın kararına göre; mührü taşıyan kişi padişah öldükten sonra padişahın kendi el yazısıyla yazdığı buyruğu şehzadeye verir ve mührün kimde olduğunu öğrenirdi.
Yüzyıllar boyu süren bu gelenek, artık bırakılmıştı.Günümüzün varisleri önce mührü yani, değerli olan belgeleri daha sonra oturacakları tahtı yani, liderlik koltuğunu istiyordu. Burada yürütülen savaş, strateji, zeka ve kurnazlıktı.
Bir kumar oynadığınızda kaybedeceğiniz en fazla bir kaç milyon ama bizim oynadığımız kumarda hayatlarımız dönüyor, kaybettiğimiz de sonsuz bir uykuya dalış oluyor...
Elimde ki kadehi hafifçe sallayıp bir kaç yudum daha aldım. Sarhoş değildim ama deli gibi sarhoş olmak istiyordum. Belki de içki yüzünden komaya girmek.
Bir saat önce büyük bir medyan okuma yaptım. Salonda ki herkes artık benim lider olduğumu biliyordu. Yerime geçmek isteyenler bugünden sonra beni öldürmek için planlar kuracaktır. Kendimi korumak için elimde ne bir koz ne bir silah vardı. Sadece fülüt bardağa doldurulmuş 1900'lardan kalma kırmızı şaraptı.
Bugün mutluyum demiştim ya unuttun yine suratsızca etrafta dolanıyorum.
Arkamdan yaklaşan adım sesleri, kulağıma ulaştı. Peşimi ne zaman bırakacaktı. Derin bir nefes alıp dışarı üfledim. Düşünmekten beyin hücrelerim, intihar etti.
Hem yorgunum, hem değilim...
"Hava soğuk değil mi?"sesi kulağım da çınladı. Gözlerimi kapadım ve hafif esen rüzgarın uğultusunu kulağıma misafir ettim.
Yanımda durduğunu yan profilime baktığını hissediyordum. Ama gözlerimi açıp ona bakmıyordum. Bugüne dek yanında yıkılmayan bir kadın imajı çizdim. Şimdi o imajın yıkılmaması için uğraşıyordum.
Kolunu omuzuma sarıp beni göğsüne çekti. Vücudu cayır cayır yanıyordu. Yada ben soğukta kaldığım için vücut ısım düşmüştü.
"Vücudun buz tutmuş Azra"dediğinde doğru tahmin etmiştim.
"Soğun farkında değilim"dedim
Beni göğsünden biraz geri çekip gözlerime baktı. Okyanuslar gece de daha da siyahlaşmıştı. Gerçek bir okyanus gibi göz rengi değişiyordu.
Gündüzleri koyu mavi geceleri ise siyah, içine çeken bir kuyu..."Sen sarhoş mu oldun"dediğinde istemsizce kahkaha attım.
"Hayır ben sarhoş olmam"
"Peki vücudunu ısıtmaya ne dersin" tam yine imaların başladı diyeceken, sırtımı balkonun demirliklerine yaslayıp, elleriyle yanaklarımı avuçladı.
Dudakları dudaklarımı bulduğunda, başta ne tepki vereceğimi bilemedim. Daha sonra kollarımı kaldırıp boynuna doladım. Bir elim ensesinde diğeri saçlarında geziniyordu. Alt dudağımı ısırdığında inledim, boğazından gelen hırlamayla kendini bana daha çok bastırdı. Sırtım demirliklere çarpıyor, canımı yakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Timsah +18 [ Kardeşlik Bağı 1]
DiversosYa ölecekti ya öldürecekti... Seçim yapıldı. Kayıp verildi.. Kan elleri sarmış, kokusu dört bir yanı kuşatmıştı... Acımasızlığı farklı isimleri almasına gebe olmuştu.. Ama sadece birini benimsemişti.... Timsah