1

949 59 66
                                    

Polis araçlarından yükselen siren sesleri yeri göğü inletiyordu. Kaçmak için en doğru andı, giderek zaman tükeniyordu. Ya şimdi ya asla! Onlarca genç olay yerinden hızlıca dağıldı, araba mezarlığında geriye sadece iki beden kaldı.

Bedenlerden biri hareket etmeden yerde uzanıyordu, bıçaklandığı için açık yaralarından hala az da olsa kan süzülüyordu. Nefes almıyordu, kalbi atmıyordu. Beden şimdilik sıcaktı ama birkaç dakika içinde üzerinde durduğu zeminden hiçbir farkı kalmayacaktı.

Diğer beden ise atakta duruyordu, omuzları düşüktü. Onun da yaraları vardı ama hayati tehlikesi bulunmuyordu; nefes alıyordu, kalbi atıyordu. Korktuğu için beden şimdilik soğuktu ama alışacaktı ve zamanla, yaşayanlardan hiçbir farkı kalmayacaktı.

Polisler etrafını çevrelediğinde, Kazutora sorun çıkarmak istemediğini ima edercesine ellerini kaldırdı ve sakince teslim oldu. Gözleri donuk bakarken ilk kez itiraf etti. "Onu ben öldürdüm... İsmi Keisuke Baji." Sesi gür ama çatallıydı.

Olay çıkarmadan itirafta bulunup, teslim olduğu için onu hırpalamadan kelepçelerini taktılar. "Avukatınla görüşene kadar sessiz kalma hakkına sahipsin." Bu hissi biliyordu. On üç yaşındayken ilk kez kelepçelendiğinde de korkmuştu ama en azından yalnız olmadığını bilmek ona biraz da olsa iyi gelmişti.

"Cinayet silahı şu bıçak!" diye ekledi kendi kontrolünün dışında. "Üzerinde ben ve Baji'nin parmak izimiz var." Akabinde olay çıkarmadan polis arabasına yürüdü.

Usulca başını çevirip son kez Baji'nin bedenine baktı. Eski suç ortağı şimdi onun yüzünden can vermişti. Bunun bir veda olduğunu biliyordu, içinden kısaca "Elveda, Baji!" diye geçirerek polis arabasına bindi. İçinden de olsa daha uzun cümleler kurmak yüreğini parçalardı.

Polis aracında yolculuk ettiği esnada bir köşede iki göz iki çeşme ağlayan sarışın, yeşil gözleri olan oğlan dikkatini çekti. Onu kavga meydanında da görmüştü, ayrıca ölürken Baji'ye sarılması ve feryat etmesi dikkatini çekmişti. Üstelik sadece birkaç gün önce Baji onu onlarca Valhalla üyesinin gözleri önünde ağzını burnunu dağıtacak şekilde dövmüştü. Her şeye rağmen Baji'ye değer vermiş olmalıydı. Daha sonra çocuğun ismini anımsadı. Chifuyu. Onu tanıdığı söylenemezdi.

Merkeze ulaştığında uyumlu davranmaya devam etti ama avukatı olmadan konuşmayacağını bildirdi. Polis memurlarına sadece kendi hakkında bazı temel bilgileri verdi; adı soyadı, yaşı, kimlik numarası ve annesinin telefon numarası. Ek olarak Baji'nin ev telefonunu da verdi.

Gerekli bilgiler alındıktan sonra Kazutora ıslah evine gönderilmeden önce nezarette bir süre beklemeliydi. Tabii hal böyle olunca nezaretteki ilk gününü düşünmeden edemedi. Şimdi de çocuk sayılırdı ancak o zamanlar o kadar küçüktü ki korkudan titrediğini hatırlıyordu. Annesi için ağlaması an meselesiydi. Birini öldürmüştü ve bunun düşüncesi bile aklını başından almaya yetiyordu.

"Baji!" diye ağlamıştı. "Korkuyorum!" O zaman ona sarılan, elini tutan, başını omzuna yaslamasına izin veren kardeşten yakın bir arkadaşı vardı ama şimdi yapayalnızdı. Ağlasa gözyaşlarını kendi eliyle silmek zorundaydı, uzandığında tutabileceği bir el yoktu. Kendisi de korkudan ağlıyor olmasına rağmen ona ağlamamasını söyleyen Baji yoktu. Her şeyi yeni baştan, tek başına yaşamalıydı.

Zaman zaman bedeni uyuşuyordu, hisler ve düşünceler onu terk ediyordu ama bazı zamanlarda da her şeyi o kadar güçlü, o kadar yoğun hissediyordu ki avazı çıktığı kadar bağıracak gibi oluyordu. Avukatı gelince düşüncelerden biraz da olsa geri çekti kendini.

"Kazutora Hanemiya." dedi avukat kadın ağır ağır. "Seni hatırladım zira şaşırtıcı derecede ilginç bir davaydın. Önüme cinayet dosyası getirdiklerinde, yüzde doksan ihtimalle idam edilecek bir müvekkil istemediğimi söylemiştim. Çocuk olduğunu söylediklerinde ise yaşını öğrenmek istemiştim. On üç yaşındaydın sadece. Bir insanın başını bu denli belaya sokması için inanılmaz bir yaş. Pekala, iki yıl ıslah evinde kaldıktan sonra tahliye olmuşsun. Çıkalı bir ay bile olmamış ve elime benzer bir dosya verildi."

Kazutora başıyla onayladı ve programlanmış bir robot gibi, ifadesizce "Onu öldürdüm." dedi. "Keisuke Baji'yi ben öldürdüm." Hareketleri yüzünden hem kendisi tedirgin görünüyordu hem de karşısındakini tedirgin ediyordu.

Çocukluk anıları bir kez daha Kazutora'nın gözlerinin önüne geldi. Avukatı ile görüşme yaparken, durmadan Baji'nin suçsuz olduğunu söyleyip duruyordu. Tüm suçu üstlenmeye çalışıyordu. Oysa ki ifadesinin yazılı olduğu kağıdı okumakta bile zorluk çekecek kadar küçüktü.

"İfadelerin Hiragana ve Katakana ile yazılmasını istiyorum." demişti avukat, memurlara, bu durumu fark ettiğinde "Müvekkillerim çoğu Kanji'yi okuyamayacak kadar gençler."

"Hanemiya-kun!" diyerek dikkatini çekti avukat. "Shinichiro Sano'nun cinayet davasına adı karışan Keisuke Baji, değil mi? Onu neden öldürdün? Aranızda bir husumet mi vardı?" Kazutora sessiz kalınca, kadın ekledi. "Bak, bana söyleyeceğin her şey çok önemli. On yıl hapis cezası alabilirsin. Yetişkin olsan durum daha vahimdi, idama kadar yolun vardı. Yine de on yıldan bahsediyoruz! Şu ana kadar geçirdiğin ömrün yarısı bile o kadar etmiyor. Islah evinden çıktığında yirmi beş yaşında olacaksın. Yaşıtların okullarını bitirmiş, işlerinin başına geçmiş ve hatta belki de aile kurmuş olacaklar. Sen ise daha yeni başlangıç yapıyor olacaksın ve sabıkalı olduğun için bu hiç kolay olmayacak."

On yıl. Dile kolaydı söylemek ama Kazutora o kadar günü düşününce tüyleri diken diken oldu. İki yıla bile zor dayanmıştı ve çıktığında kendini yeniden doğmuş gibi hissetmişti. On yılı nasıl geçireceğini bilmiyordu.

"Olay yerine gelen polislerin dikkatini çeken durumlardan biri ölen çocuğun, Baji'nin, ve senin aynı montu giyiyor olmanız, tıpkı ortak bir gruba, ya da ne derseniz deyin,
bağlıymışsınız gibi. İtirafta bulunduktan sonra cinayet silahının üzerinde, yani bıçağın, senin ve Keisuke Baji'nin parmak iziniz bulunduğunu söylemişsin sadece. Şahsen ben bu cinayeti kendi kontrolünde işlediğine inanmıyorum. Seni birisi mi azmettirdi? Böyle bir durumda cezan için indirim talep edebiliriz. Azmettirici de ceza alacaktır."

Kazutora derin bir nefes aldı, dik durmaya çalışsa da omuzlarının düşmesine veya boynunun bükülmesine engel olamıyordu. Başını iki yana salladı. "Keisuke Baji'yi ben öldürdüm."

Çocukluk çığlıkları kulağındaydı. "Shinichiro Sano'yu ben öldürdüm! Baji'nin bir suçu yok! Onu ben öldürdüm! Benim fikrimdi! Tüm planı da ben yaptım! Ben! Baji sadece bana ayak uyduruyordu!"

Kafasının içindeki çocukluk sesiyle aynı anda sordu. "Yeter artık! Ne zaman bitecek bu sorgu?" Ekledi. "İtiraf edeceğim başka hiçbir şey kalmadı." Sesi titriyordu.

"Hanemiya-kun... Mahkemede seni en iyi şekilde savunmak ve cezandan indirim almak istiyorum. O yüzden lütfen kestirip atmaya son ver ve sorularıma düzgün cevap ver. Olay yerinde başka insanlar var mıydı? Keisuke Baji'yi sana öldürmeni kim söyledi? Konuşmaman için tehdit mi edildin?"

Avukat herhangi bir cevap almayı başaramadı. Bunun üzerine Kazutora nezarete geri döndü. Olduğu yere uzanırken, Baji'nin morgdaki bedenini hayal etti ve oradaki soğuğu hissetti. İlk defa gözyaşı döktüğü andı bu. Yere kapanarak ağlamaya başladı ve feryat etti. "KEISUKE BAJI'Yİ BEN ÖLDÜRDÜM! BEN EN İYİ ARKADAŞIMI ÖLDÜRDÜM!"

İfadesi, avukatla görüşmesi ve nezaretteki davranışları sebebiyle birkaç psikiyatr ile görüşmesine karar verildi. Akabinde hem yazılı ifadesi hem de akıl sağlığının yerinde olduğuna dair rapor gece geç saate kadar kadar eline ulaştı. Böylece yazılı ifadesinin doğru olduğunu onayladığı imzayı attı ve sabah günün ilk ışıklarıyla birlikte ıslah evine transferi gerçekleştirildi.

Bu Baji ile olan cinayet sonrası anılarıyla ayrılık noktasıydı. Nezaretten çıktıktan sonra onu mahkemeye kadar bir daha hiç görmemişti ve tüm bu sürecin üstesinden tek başına gelmişti.

İçeri adım atması ve eski hücresine dönmesiyle kenara sıkıştırılması bir oldu. "Oo kürkçü dükkanı misali ha, Hanemiya? Yine kimin kafasını dağıttın be manyak herif?" Kazutora bir tepki vermeyince devam etti. "Ne o? İki gün dışarıyı gördün diye götün mü kalktı? İndirmesini biliriz."

Karnına yediği ilk yumrukla Kazutora iki büklüm oldu. Islah evindeki hayatında bir ağırlığı ve saygınlığı olsun istiyorsa, eski hücre arkadaşına karşı koyması ve hatta gerekirse onu yere sermesi gerektiğini biliyordu ancak onun isteği ıslah olmaktı. Bu yüzden tertemiz bir hoş geldin dayağını kendi rızasıyla yedi.

Days Are Numbered 卍 Kazutora HanemiyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin