24

131 22 16
                                    

Olayın hemen ertesi sabahı Kazutora bandajlı yüzüyle hücresine döndü. Rindou ise hala ceza koğuşundaydı, koruma köpeği gibi meydana salınmayı bekliyordu.

Sabah sporu esnasında -Kazutora bandajlar yüzünden zar zor nefes aldığı için uzaktan izlemekle yetindi- diğer mahkumlar ona geçmiş olsun dilediler.

Kenara geçtiğinde Sanzu'nun da koşuya katılmadığını fark etti. Yanına oturmadı çünkü birbirlerini tanıyor olmaları arkadaş oldukları anlamına gelmiyordu ve biraz daha dikkatli düşündüğünde Rindou'yla arkadaş olabileceğini fark etti.

"Eskiden Ran'dan nefret ederdim." Sanzu sanki Kazutora'nın iç sesini duymuş gibi konuştu. "Sırf onu delirtmek için Rindou'yu öldürmeyi bile düşündüm. Şimdi o veledin -velet dediğime bakma, bizden büyük- götünden ayrılamıyorum. Bu Rindou bile olsa, insan cezaevinde tanıdık bir yüz arıyor."

"Göt göte geziyorsunuz ama birbirinizden nefret ediyorsunuz, öyle mi?" Kazutora şaşkınlıkla kaşlarını çattı. "Ne bu? Saray temalı entrika dizisi mi?"

"Rindou'dan nefret etmiyorum. Bu kadar acı çeken birinden nefret etmek kalpsiz bir insan için bile mümkün değil. Sadece onun yerine Mikey'nin yanında olmak isterdim. Rindou da ağabeyini isterdi... Sen kimi isterdin?"

Kazutora göz kaçırdıktan sonra mırıldanır gibi cevap verdi. "Baji." Bu konu açıldığı için gerilmişti ama konuşmadan da duramıyordu. "Beş yıl oldu ve onu düşünmediğim, özlemediğim bir gün bile yok. Bu yüzden Rindou'yu anlayabiliyorum. Üstelik onunki öz kardeşi. Hayatının sonuna kadar acı çekse yeridir ve cezaevi yas tutmayı iyice zorlaştırıyor."

"Haklısın..." Sanzu'nun omuzları düştü. "Rindou'nun cezası otuz beş yıl, benimki on sekiz. Kaybedecek hiçbir şeyimiz kalmadı. O bir daha ağabeyini göremeyeceğini biliyor, ben de muhtemelen Mikey'yi göremem. Biz ıstırabımıza son vermeyi düşünüyoruz."

"Ne? İntihar mı edeceksiniz? Kafayı mı yediniz?" Kazutora bir anda Draken'in sözlerini hatırladı: kendini öldürerek telafi etmeye çalışma. Ama Sanzu'ya bunu söyleyemezdi çünkü ortada onları intihar düşüncesinden döndürebilecek hiçbir şey yoktu.

"E yani, sayılır. Onun gibi bir şey. Tabii burada intihar etmek imkansız olabilir. Birkaç kez denedik ama her seferinde birileri bizi bulup kurtardı. Ne salakça ama, değil mi? Kurtarılmak istesem intihar eder miydim? İnsanların diğer insanların tercihlerine saygı duymayı öğrenmesi gerekiyor. Neyse, baktık kendimizi öldüremiyoruz şimdi farklı şeyler deniyoruz."

"Siz çıldırmışsınız!" Kazutora ne diyeceğini ve ne yapacağını bilmediği için geriliyordu. Ayrıca burnuna kötü kokular geliyordu. İki deli yüzünden tüyleri diken diken olmuştu.

"Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan insanlardan korkulur." dedi Sanzu. "Delice cesur olurlar. Yakında Rindou'yla taraflarımızı ayırıp, silahlarımızı birbirimize doğrultacağız ama buna dost ateşi diyebilirsin. Neyi ima ettiğimi anlıyor musun?"

"Avlu kavgasıyla sonuçlanacak iç savaş." Kazutora ofladı. "Cezaevine geldiğim döneme bak! Ayrıca bu hiç etik değil. Diğer mahkumların başını yakacaksınız."

"Bahtını sikeyim, Kazutora." Sanzu'nun elleri ufak ufak titriyordu. "İnsanları bize katılmaları için zorlamayacağız. E bize katılanlar da bir zahmet cezasını çeksinler. Hem Rindou hem de ben çete dünyasının önemli isimleriydik. Tabii ki bu dünyadan gösterişli bir şekilde ayrılacağız. Senin yerinde olsam hayatı çok da uzatmamaya bakardım. Beş yılın kalmış olabilir ama sevdiğin insanların yarısı öldü. Sikik bir dış dünya seni bekliyor."

Hücredeki ilk gecesini Kazutora gözyaşlarını tutmaya çalışarak geçirdi. Sanzu moralini o kadar bozmuştu ki beş yıl önceki huzursuzluğu geri gelmişti. O anda Mitsuya için yas tutmak bile zor geliyordu.

Huzursuz bir haftanın sonuna, Kazutora hücresini değiştiremeden, Rindou geri döndü. Kazutora yıllar sonra onu ilk kez görüyordu. Dayak yerken yüzüne bakma imkanı olmamıştı. Sarı saçları kısaydı, boynu ve el bilekleri tahriş olmuştu, gözlerinin altı genç yaşına rağmen halkalıydı.

Kazutora'yı düşmanca süzdükten sonra Sanzu'nun yanına geçti. Aynı sırada Kazutora da hoş geldin yeni düşmanım, diye geçirdi aklından. Islah evi müdürünü bile ortadan kaldırmış olmasına rağmen kendi gibi bir mahkum onu daha çok geriyordu çünkü Sanzu'nun da dediği gibi, Rindou'nun kaybedecek hiçbir şeyi yoktu. En sevdiği insanı kaybetmişti, özgürlüğü elinden alınmıştı.

Taraflar nefretle kesişmeye başlamadan önce avluya bir gardiyan geldi, Kazutora'nın ziyaretçisi olduğunu söyleyerek görüşme odasına kadar ona eşlik etti ve sandalyeye oturduğunda bir adım geri çekildi. Kazutora'nın ziyaretçisi Pah-chin'di.

Zaman az olduğu için Pah-chin hemen konuşmaya başladı. "Dışarıda neler oluyor amına koyayım? yazan mektubunu alır almaz geldim. Gelmek zorunda hissettim çünkü- sanırım sen bir şeyler öğrendin... Çıkana kadar söylemeyi düşünmüyorduk çünkü zaten zor şartlar altında yaşıyorsun. Bu arada, yüzüne ne oldu?"

"Rindou Haitani oldu." diyerek cevap verdi Kazutora. "Herifin daha yüzünü göremeden komaya soktu beni. Aynı hücredeyiz ve sırf Toman'da olduğum için benden nefret ediyor. Sanzu da burada. Korkunç bir ikili. Sanzu bir şeyler anlattı ama onunla fazla konuşamıyorum."

"Sanzu bizim rakibimizdi. O yüzden çok da güvenilir olduğunu söyleyemem... Baji ve Emma-chan öldükten sonra iki sene içinde Mikey psikopata bağladı ve bizden hatta Draken'den bile uzaklaştı. Bir sürü çeteler geldi geçti ama en sonunda Mikey'nin Kanto Manji çetesinin lideri olduğunu öğrendik. Yanında Sanzu ve Haitani kardeşler de vardı. Ona karşı Toman ikinci kuşak olarak çıktık. Takemichi onu kurtarmak istiyordu."

"Sonuç?" diye üsteledi Kazutora. "Kaç ölü, kaç yaralı? Mikey'nin akıbeti ne oldu? Dışarıda şu an nasıl bir dünya var?"

"Bok gibi." Pah-chin dürüstçe cevap verirken keyifsiz görünüyordu. "Ran Haitani öldükten sonra sersem hücre arkadaşın aklını oynattı. Mitsuya'yı öldürdü ve Hakkai'yi sakatladı. Hakkai şimdi iyi- sayılır. O günden beri konuşmuyor. Kavgadan sonra ise Mikey ortadan kayboldu. Aynı şekilde Takemichi de. Kimsenin onlardan haberi yok. Chifuyu'nun bile."

Kazutora başını yukarı aşağı salladı. "Anladım. Huzurla eve dönme hayallerimin ağzına sıçıldığına göre şimdi nasıl bir motivasyonum olacak bilmiyorum. Ayrıca dediğim gibi, iki manyakla aynı havayı soluyorum. Korkmadığımı söyleyemem."

Pah-chin belli belirsiz omuz silkti. "Takemichi ortadan kaybolduğundan beri Toman falan pek kalmadı ama eminim ki o burada olsa derdi ki; Kazutora, ikinci kuşak Toman'da senin için her zaman yerimiz var... Ben de yeniden birinci bölüğü yönettiğini görmek isterdim. Sana bunu vaat edemem ama yine de sağ salim eve dönmeye bak sen. Seni özledim, kardeşim."

Kazutora başını öne düşürdü. "Etrafımda yüzen köpekbalıklarına rağmen bunu deneyeceğimden şüphen olmasın. Dışarısının ne kadar boka batmış olduğu umurumda değil, eve döneceğim."

"İşte bunu duyduğuma sevindim." Pah-chin dişlerini göstererek sırıttı. "Senden bir ricada bulunabilir miyim?" Kazutora başıyla onaylayınca devam etti. "Yaptığı affedilir gibi olmasa da sakın Rindou'dan intikam almaya çalışma. Senin eve dönmeni, onun ölmesinden daha çok önemsiyoruz. O kuduz it cezasını çekecek zaten. Sen onun için kendini yakma."

Kazutora gözünün önüne gelecek günlerde yaşayabileceği olayları getirdi ama sadece beş yılı kaldığını hatırladı. Onun aksine, Rindou otuz küsür yıl daha burada olacaktı ve zaten kendini öldürmeyi düşünüyordu.

Kazutora tebessüm etti. "Sana Toman sözü veriyorum. İntikam yok!"

Days Are Numbered 卍 Kazutora HanemiyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin