Her insan gibi Kazutora'nın da geçmişi çeşitli insanlara sahne olmuştu. Düşmanları, dostları; dost görünümlü düşmanları, düşman görünümlü dostları olmuştu. Kendi hayatında bile yönetmen değil, bir oyuncuydu o da ve kendine biçilen rolü en iyi şekilde üstlenmeye çalışmıştı.
Koskoca on yıl, iyisiyle kötüsüyle, geride kalmıştı ve şimdi Kazutora için yeni bir macera başlıyordu: dış dünya. Eksikleriyle ve tüm yeni fırsatlarıyla dış dünya.
Dışarı adımını attığı anda yüreği yerinden çıkacakmış gibi çarpmaya başladı. Son düşmanını bile yeneli uzun zaman olmuştu ve şimdi hem cezasını çekmiş hem de ıslah olmuş bir halde özgür dünyasına bakıyordu. Nihayet hayat sahnesi değişime uğramıştı.
"Hey!" Önünde ansızın duran aracın ön camından Pah-chin kafasını uzattı. "Şoför lazım mı?" Arka koltukta Chifuyu oturuyordu ve o da belli belirsiz tebessüm ediyordu.
"Siz!" dedi Kazutora kocaman gülümseyerek. Arabadan inen arkadaşlarına sıkı sıkı sarıldıktan sonra şoför koltuğunun yanındaki yerini aldı. "Sizi gördüğüme ne kadar sevindim bilemezsiniz. Nasılsınız lan görüşmeyeli?"
"Bizi siktir et, biz iyiyiz." dedi Pah-chin, cezaevinden uzağa sürerken. "Asıl sen nasılsın? İki ay oldu herhalde görüşmeyeli. Az zaman kala zırt pırt gelip rahatsız etmek istemedik."
"Ne rahatsızlığı abi!" Kazutora omuz silkti. "Özellikle cezaevine geldiğimden beri gözüm ziyaretçi arıyordu. Önce merakımdan dış dünyadan birilerine ihtiyacım oldu, sonra korkudan ve son zamanlarda ise sıkıntıdan.
"Haklısın. Sana dışarıdan haber vermemiz gerekirdi ama durumları biliyorsun, sebebimizi de. Neyse ki sorunlarından kurtuldun. Rindou Haitani öldü, Sanzu idam edildi. Onlar ortadan kalktıktan sonra daha iyi görünüyordun."
"Daha iyiydim zaten." diye itiraf etti Kazutora. "En azından daha güvende hissediyordum. Onlar gittikten sonra bana bulaşan da olmadı. Sıkıcı ama sorunsuz bir cezaevi deneyimi yaşadım."
"Bunu duyduğuma sevindim." Chifuyu iki koltuğun arasından kafasını uzattı. "Çocuk zaten on yıldır içeride abi, bir de hala cezaevi muhabbeti yapıyorsunuz." Kazutora'ya baktı. "Size gidiyoruz yani annenin evine. Birkaç tanıdığımızı topladık, geri dönüşünü kutlayacağız."
Kazutora en son on beş yaşındayken ayrıldığı evine yirmi beş yaşında geri dönmüştü. Çoğu şey eskiden bıraktığı gibi görünüyordu ve bu durum onun duygusallığını tetikliyordu. Gözleri özlemle dolarken konfeti atıldı ve birkaç kişi aynı anda çocuğun boynuna sarıldılar.
Hakkai ile selamlaştı. Çocuğun topalladığını -Rindou'nun eseriydi- fark edince fazla ayakta kalmasına müsaade etmedi. Kawata ikizleriyle yeni tanıştı ama birbirlerine sanki on beş yıllık arkadaşmış gibi davranıyorlardı. Pah-chin'in yaveri Peh-yan ile kafa tokuşturdu.
Arkadaş selamlamasının ardından kollarını annesinin etrafına sardı ve birbirlerini koklayarak öptüler. Kimse bu kavuşmaya müdahale etmedi hatta anne-oğlun bu hali gözlerin ışıldamasına sebep oluyordu.
Pasta kestiler ve böylece hem Kazutora'nın özgürlüğünü kutladılar hem de hazır çocuğun doğum gününe bir hafta kalmışken onu da aradan çıkardılar. Hediyeler verildi, bu tantananın ardından parti yiyeceklerini alarak oturma odasına kuruldular.
"Bu akşam bir şeyler yapalım, abi!" dedi Peh-yan. "İçmeye gidelim hatta en iyisi gece kulübüne gidelim. Otur otur enerjin içinde patlamıştır." Gülerek arkadaşlarına takıldı. "Belki sonra bir geneleve uğrarız." Pah-chin'e baktı. "Sen gelme! Yenge kızar."
Diğerleri gülerlerken, Kazutora "Beyler," dedi. "beni bu gece unutun ya. Hem cezaevi yorgunluğunu üzerimden atmak istiyorum hem de bu gece biraz ana kuzusu olacağım. Dalga geçmeyin lan! Sıçarım ağzınıza!"
Arkadaşları ona müsaade ettiler ve kutlamadan sonra herkes evin temizliğine yardım ettikten sonra saat çok geç olmadan anne-oğlu baş başa bıraktı. Kazutora üzerine rahat ev kıyafetlerini geçirdikten sonra oturma odasına, annesinin yanına, geri döndü.
Kadın üçlü koltukta oturuyordu ve oğlunu görür görmez kollarını açarak onu kucağına davet etti. Kazutora ise tıpkı bir çocuk gibi annesinin kucağına kurulduktan sonra kollarını boynuna doladı. "Sana bunları yaşattığım için özür dilerim, anne!"
"Özür dilemene gerek yok." dedi kadın. "Sen cezanı çektin zaten. Artık daha fazla paralama kendini." Çocuğun gözlerinin içine baktı. "Tüm arkadaşlarının başının çaresine bakmaya başladı. Çalışıyorlar hatta Pah-chin tatlı bir kızla birlikteymiş. Senin de önüne bakmanı istiyorum. Geçmişinin yoluna taş koymasına müsaade etme.
Kazutora bunu denedi hatta elinden geldiğince olumlu düşünmeye çalışıyordu ama zamanla hayatından bezmeye başladı. Eski günleri özlüyordu. Baji ile Shinichiro'yu öldürmeden önceki günlerini. Baji'yi özlüyordu, Draken'i özlüyordu, Mitsuya'yı özlüyordu ve hatta Mikey'yi bile özlüyordu. Onu on yıldır görmemişti.
"İş görüşmesi nasıl geçti?" diye sordu Chifuyu, bir dükkandan çıkan Kazutora'yı yakaladığı gibi. Kazutora eve döneli dört ay olmuştu ama hala işsizdi. Az önce çıktığı dükkana da iş görüşmesi için girmişti zaten.
"Bok gibi!" diye yanıtladı çocuk, iç geçirerek. "Deneyimsizim, ıslah evi geçmişim var ve düzgün bir diplomam bile yok. Denklik belgesi gibi bir şeyim var sadece. Başta kızıyordum ama insanlar haklı olarak bana iş vermek istemiyorlar."
"Bunu duyduğuma sevindim." Kazutora ona tuhaf bakınca Chifuyu ifadesini değiştirdi. "Benden önce seni kapmadıklarına sevindim yani." Ellerini arkasında birleştirdi. "Lisedeyken yarı-zamanlı olarak bir süre evcil hayvan dükkanında çalıştım ama tabii Kanto Manji mevzuları patlayınca istifa etmek zorunda kaldım. İş konusunda bilgiliyim yine de. O yüzden kendi evcil hayvan dükkanımı açtım. Tek başıma çalışıyorum ve bu kendi işim dahi olsa oldukça yorucu. O yüzden bir yardımcıya ihtiyacım var. Benimle çalışmak ister misin?"
Önce Kazutora bu teklifi reddedecek gibi oldu ama daha sonra bunun tek şansı olduğunu düşünerek kabul etti. Böylece bu ayaküstü iş görüşmesinin hemen ertesi günü Kazutora, Chifuyu'nun dükkanında iş başı yaptı ve kendini yeni işine adadı.
Her iş gibi evcil hayvan dükkanında çalışmak da yorucuydu ama Kazutora özellikle hayvanlarla uğraşırken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordu. Ayrıca bütün gün yavru kedilerle oynamak çok eğlenceli geliyordu. Chifuyu'yla da iyi anlaşıyordu. Onun da yardımıyla kendini tam anlamıyla işine vermişti.
İşinin altıncı ayında artık dükkan içinde çok rahattı. Ne zaman ne yapması gerektiğini biliyordu, müşterilerin taleplerini anlamakta zorluk çekmiyordu ve insan ilişkileri giderek iyileşiyordu. Bu iş ona iyi gelmişti.
"Hesap defteri mi? Aa onu depoda gördüm en son." Kazutora'nun durumu buydu artık. Dükkana o kadar hakimdi ki Chifuyu'yu yönlendirebiliyordu. "Gördün mü?.. Dükkana gelebilirim istersen ama Minato'dayım. Biraz beklersin."
"Buldum." dedi telefonun ucundaki Chifuyu. "Galiba... Evet, bulmuşum. Sağ ol! Gelmene gerek yok. İzin gününün tadını çıkar." Gülerek ona takıldı. "Yarın ben fosur fosur uyurken dükkanı açacağın için iyi dinlen."
Gülüşmelerin ardından telefonu kapattılar ve Kazutora ister istemez sırıtırken kahvesinden bir yudum aldı, gözlerini masmavi okyanusa dikti. İzin gününü Minato gibi sahil semtlerinde geçirmekten keyif alıyordu.
Gözlerini kapattı, başını hafifçe geri vererek bahar rüzgarını yüzüne yedi, okyanus kokusunu ciğerlerine çekti ve hemen arkasında tanıdık ama çok uzun zamandır duymadığı bir ses duydu. "Merhaba, Kazutora!"
Beyninde heyecanın etkisiyle bir elektriklenme hissederek arkasına baktı. "Mikey!" Çocukluk arkadaşı tam karşısındaydı ve ruhsuz ruhsuz ona bakıyordu. Çocuğun gözlerinin altı halkalıydı ve çok zayıf görünüyordu. Beyaz boyalı saçları kısaydı.
"Motor sürelim mi, Kazutora?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Days Are Numbered 卍 Kazutora Hanemiya
FanfictionPolisler etrafını çevrelediğinde, Kazutora sorun çıkarmak istemediğini ima edercesine ellerini kaldırdı ve sakince teslim oldu. Gözleri donuk bakarken ilk kez itiraf etti. "Onu ben öldürdüm... İsmi Keisuke Baji." BAŞLANGIÇ TARİHİ: 02.12.2021 FİNAL T...