13

151 27 9
                                    

Aldığı haberin acısı içine öyle bir oturmuştu ki Kazutora kalbinin göğüs kafesinden çıkmak istercesine çarpmaya başlamasıyla, soluklanmak için bir kenara oturdu ama nefes aldıkça ciğerlerine bıçaklar saplanıyormuş gibi hissediyordu. En sevdiği arkadaşlarını teker teker kaybediyordu.

O günden itibaren kendisi de bir ruh oldu. Derslere katılıyordu ama kafası sınıfta değildi, görevlerini de yerine getiriyordu ama sadece bedenen orada bulunuyordu. Gerekmedikçe kimseyle konuşmuyor, arkadaş gruplarından uzak duruyordu. Uchida'nın bile yanına uğradığı yoktu. 

Aklının nerede olduğunu o da bilmiyordu. Aynı anda o kadar çok şey düşünüyordu ki bir anlığına kendine geldiğinde düşündüğü hiçbir şey hatırlamıyordu. Uyanıkken rüya görüyor gibiydi ve harap olmuştu. 

Nisan yağmurlarının başlamasıyla istediği yalnızlığa kavuştu. Sağanak yağış sebebiyle kimse avluya çıkamazken o, iç çamaşırına kadar ıslanmayı dert edinmeden tek başına avluda, yerde oturuyordu. Herkes bir şeylerin ters gittiğini biliyordu ama kimse sormaya cesaret edemiyordu çünkü o şanı büyük Hanemiya-sama'ydı. 

Bir hafta kadar yağmurun altında deşarj olmaya çalışırken beklendiği üzere hasta oldu. Ciğerleri patlayana kadar öksürmesi ya da alev ateş yanıyor olması umurunda değildi. Yağmurun altında ve herkesten uzak kalmak istiyordu. Hem böylece kimse ağladığını da görmüyordu. 

"Kazutora!" Yerde su birikintisini izleyen çocuk, ismi seslenilince başını kaldırdı. "Kazutora," diye tekrarladı adam. "Burada bu yağmurun altında ne yapıyorsun? Üşümüyor musun?" Islah evindeki çocuklardan biri Kazutora'nın haline daha fazla dayanamayınca terapiste haber vermişti ve şimdi, adam onu almaya gelmişti.

"Kendimi vaftiz ediyorum." diye yanıtladı Kazutora, insanın ödünü koparan donuk bir ifadeyle. "Ruhumu arındırıyorum. Budist bir rahip gibi." Adamın ona uzattığı eline baktı. "Hastayım. Kimseye yaklaşamam." Sırtını duvara yasladı. "Burada kalmak istiyorum."

Terapist yere temas etmeden onunla aynı hizada durdu, çocuğu kollarından sıkıca tutarak ayağa kaldırdı. Kazutora'nın aklı gidik olduğundan ne yaptığını bilmiyordu ve terapistine ayak uyduruyordu. Üşüdüğünün bile farkında değildi ama bedeni donmak üzereydi.

İçeri geçtikleri gibi Kazutora ıslak giysilerinden kurtularak ılık bir duş aldı ve kuru kıyafetlerini giyerek saçlarını da kuruttu. Bu sırada terapisti onu kapıda beklemişti ve bu işlemlerden sonra birlikte revire gittiler. Çocuğun soğuk algınlığı tedavisine başlandı, bir yandan terapisti onunla görüşme yaptı.

Ağustos ayı geldiğinde Kazutora artık daha az hüzünlüydü. Hem zamanla yaşadıklarına alışmıştı hem aldığı terapi işe yaramaya başlamıştı hem de yaz güneşi ona enerji vermişti. 

Bu kez kuru bir havada avluya çıkmış, yere oturmuştu ve çizim yapıyordu. Diğer çocukların gürültüsü onu rahatsız etmiyordu ama aniden bir grubun böğürmeye başlayıp, yalnız yakaladıkları bir çocuğu linç etmeye başlamasıyla dikkati çekildi. Normal zamanda olsa çizimine geri dönerdi ama mevzu ciddi görünüyordu. 

Etrafına bakınarak kendine en yakında duran çocuğa seslendi. "Hey! Şişt! Hey, sen!.. Evet, sen." Adını bilmediği çocuk ne oldu diye sorarcasına başını sallayınca, Kazutora "Ne bu tantana?" diye sordu.

Konuya az çok hakim olan çocuk, Kazutora'ya biraz daha yaklaştı. "Linç ettikleri çocuk var ya, tecavüz suçundan buradaymış. Başta herkes belki kızın iftirasıdır diye bir şey yapmadı ama göt herif bugün mahkemeye çıkınca itiraf etmiş. İşte, bizimkiler de gözünün yaşına bakmıyor. Gardiyanın elinden aldılar az önce." 

Days Are Numbered 卍 Kazutora HanemiyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin