"Eski insanlar geceleri çıplak gözle binlerce yıldızı rahatlıkla görebilirlermiş." Kazutora henüz on iki yaşındayken Baji'ye bunu söylemişti. Bu sırada çatıya çıkmışlardı ve sözde geceydi ama şehir uyumuyordu. "Şimdi ise şehirlerimizin her köşesi birer yıldız." Gözlerini kapattı, rüzgarı hissetti. "Burada olmayı seviyorum; özgür hissettiriyor."
"Yine de bir anlığına bile olsa gerçek yıldızları görebilmek isterdim. Işık kirliliği olmadan bir dakika. Bize bunu borçlular. Sence de öyle değil mi, Kazutora?" Baji çocuksu masumiyetiyle sırıttı. "Belki bir gün yeterince karanlık bir yere gidebiliriz."
Maalesef ki ne o ne de Baji gerçek yıldızları görebilmişlerdi. Yıldızlar onlar için yalnızca gökyüzünde birkaç küçük, beyaz noktadan ibaretti. Belki Kazutora çocukluk hayalini gerçekleştirmeyi başarabilirdi ama biliyordu ki Baji bir daha hiçbir zaman onun yanında olmayacaktı.
Bu anıyı hatırlamasının sebebi hücre arkadaşlarıyla yaptığı muhabbetti. Rüşvetçi, hırsız ıslah evi müdürü Japonya gündemine düştükten sonra elbette yanına çağırdığı ilk kişi Kazutora olmuştu ve hırsından çocuğa sağlam bir tokat patlatmıştı. Yanağı cayır cayır yansa da Kazutora hücresine zaferle döndüğünü biliyordu. Dediğini yapmıştı.
"Herifi nasıl kudurttuysak, sağlam yapıştırdı anasını satayım! Resmen yıldızları saydım." Yanağını soğuk duvara yaslarken gözünün önünde anıları canlanmıştı. Sonra dikkatini tekrar arkadaşlarına verdi. "Birkaç güne kurtuluruz ondan. Hem aileler hem de üst mevkiler bu iş peşini bırakmazlar... Ve umarım bir ara ziyaretime gelir de Shoji'ye teşekkür ederim."
Kaede gülerek dikkat çekti. Ortak paylaşımları sebebiyle artık o da diğerleriyle samimiydi. "Ben de müdürden kurtuluruz diye tahmin ediyorum ama Kazutora-kun, sormak isterim. Değer miydi buna?" Omuz silkip dudak büktü. "Zaten sen de birkaç ay sonra cezaevine transfer edileceksin. Buradaki müdür ha gitmiş ha kalmış!"
"Bazı zamanlar ben de yaptığımın delilik olduğunu düşündüm ama bence buna değer. Çok sağlam dayak yedim, ağır cezalar aldım ama eninde sonunda o şerefsizi ifşa ettim. Ben gitsem bile burada kalacak çocuklar rahata erecekler. Tabii umarım müdürle cezaevinde karşılaşmam. İkimizin de mahkum olduğunu hayal bile edemiyorum."
"Ee!" diye üsteledi Daisuke. "Müdür ile görüşmeni anlatıyordun. Sonra kafan başka yere gitti. Sana tokat attıktan sonra ne oldu? Hiç konuştunuz mu? Elbet sana bir şey demiştir. Yoksa dümdüz hakaret mi etti?"
"Bana lanet bir piç olduğumu söyledi. Öfkeliydi evet ama kesinlikle korkutucu değildi. Hatta bence acınası bir haldeydi. Ona dedim ki: Sana seni buradan göndereceğimi söylemiştim. Eşyalarını toplamaya başlasan iyi edersin. Ben cezaevine transfer edilmeden ortadan kaldırılmış olursun."
Kazutora bu hikayeyi anlatırken çok eğleniyordu ve tüm bu planların ele başı olduğu için kendiyle gurur duyuyordu. Birkaç hafta boyunca kasıla kasıla dolaştıktan sonra ıslah evine yeni bir müdürün atandığının haberi geldi ve onun gelişinin akşamında hücreye bir gardiyan uğradı. Rutin bir gece sayımı sanmışlardı ama adamın ağzında haberler vardı.
"Kazutora-kun ve Daisuke-kun." diyerek dikkat çekti. Kazutora yıllardır babasından bile çok görüp, konuştuğu gardiyana bakınca adam devam etti. "Hazırlanmaya başlasanız iyi edersiniz. Daisuke-kun, cuma günü tahliye oluyorsun." Çocukların yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı. "Kazutora-kun, sen de aynı gün cezaevine transfer edileceksin."
Cezaevine gidecek olmak yıllardır Kazutora'nın gözünü korkutuyordu ama o an Daisuke için o kadar sevinmişti ki iki yıldır kardeşi bildiği çocuğa sarılırken kederlenemedi bile. "Vay be, Daisuke! Kurtuluyorsun!"
Tahliye ve transfer gününe daha iki gün var, diye düşünmüşlerdi ama kimse bu iki günün nasıl geçtiğini anlamadı. Kazutora bu süreç içinde; tanıdığı insanlarla vedalaştı, zaten azıcık yer kaplayan kişisel eşyalarını topladı ve iyi bir çocuk olması için nasihat etti.
Beklenen sabah geldiğinde ise artık on beş yaşında bir delikanlı olan Daisuke heyecandan yerinde duramıyordu. Birkaç dakika içinde dışarıya ilk adımlarını atacaktı. Evini özlemişti, ailesini özlemişti, odasını ve yatağını da özlemişti ve en çok da lezzetli yemekler yemeyi özlemişti.
Aynı sabah yirmi yaşında ve yedi yıllık ıslah evi geçmişi olan Kazutora ise huzursuzdu. Cezaevine gideceği için geriliyordu. Burası onun ilkokul bahçesi gibiydi ama gideceği yer yetişkin insanlarla doluydu ve ne yapacağını bilmiyordu. Ve dışarı çıkması için beş yılı daha vardı. Her şeyden o kadar uzak kalmıştı ki dışarıda neler olduğunu merak ediyordu.
Daisuke hücreden elini kolunu sallayarak çıkarken Kazutora'ya kelepçe ve prangalar takıldı. Ayrıca iki gardiyan ona eşlik ettiler. Yol ayrımına geldiklerinde eğilip, çocuğun kara saçlarını öptü. "Görüşürüz, Daisuke! Sakın buraya geri dönecek bir şey yapma! Yoksa ömür boyu pişmanlık duyabilirsin."
Artık gözyaşlarını tutamayan Daisuke, Kazutora'nın boynuna sarıldı. "Yaptığın her şey için teşekkür ederim, ağabey! Sana mektup yazacağım ve ziyaretine geleceğim." Acı acı güldü. "Dışarıda seni bekleyen bir kardeşin daha olduğunu unutma! Bu bir veda değil; görüşürüz!"
Kazutora direnmiş olsa da birkaç damla gözyaşı döktü. "Görüşürüz, Daisuke! Kardeşim olduğun için teşekkür ederim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Days Are Numbered 卍 Kazutora Hanemiya
FanfictionPolisler etrafını çevrelediğinde, Kazutora sorun çıkarmak istemediğini ima edercesine ellerini kaldırdı ve sakince teslim oldu. Gözleri donuk bakarken ilk kez itiraf etti. "Onu ben öldürdüm... İsmi Keisuke Baji." BAŞLANGIÇ TARİHİ: 02.12.2021 FİNAL T...