7| Ateş Viskisi

669 63 9
                                    

Bölüm öncesi not köşesi: Bu bölümde cinsel yakınlaşma olacağını, ancak bir cinsel birliktelik olmayacağını belirtmek isterim. Rahatsız olunacak bir şey olduğunu düşünmüyorum ancak yinede uyarayım dedim.

İyi okumalar!

***

Takvimin yaprakları bir bir düşüyordu zemine. Bir çığ gibi büyüyordu takvim yapraklarının yarattığı zelzele. Zaman, altında hapsolan ebedi ruhların üzerine tünüyordu. Geçmişe saplanan insanların vicdanına üç günlük ömrü kalan kelebek gibi konarak bağrılarını çarmıha geriyor, vicdanlarını ateşe veriyordu.

Kış ayının yakıcı soğuğu takvim yapraklarına tutunarak şimdiki zamanı terk etmiş, tekrar geleceğini ima ederek ilkbahar ayına hoşçakal demişti.

Artık takvimler nisan ayının ikinci haftasını işaret ediyor, Paskalya Bayramı'na az bir süre kaldığını fısıldıyordu.

Okuldaki Hristiyan öğrenci sayısı, kış ayında soğuğu ile Londra'yı yerle yeksan eden kar tanelerinin yerle buluşması kadar fazlaydı. Bu yüzden birçok kişi Kutsal Hafta dedikleri o haftaya girmiş, yaklaşan bayram sevincini şimdiden kutlamaya başlamışlardı.

Hogwarts'ı saran tatlı telaş dinlerine ne kadar bağlı olduklarını gösteriyordu. Yüzlerce öğrenci Hogsmeade gezilerinden aldıkları mumları Tanrı'nın biricik oğlu İsa için yakacaklardı. Güzel dileklerde bulunacak ve dua ederek Tanrı ile aralarındaki bağı kuvvetlendireceklerdi.

Mutfak cinleri harıl harıl çalışıyor, Hogwarts'ın gizli mutfağında yumurtaları boyuyorlardı. Rengârenk yumurtalar sanki bu bayramın getireceği mutluluğu temsil eder gibiydi.

Evan Rosier, boynuna kollarını dolamış kız arkadaşı Eleanora'dan ruhen uzaklaşmıştı. Her ne kadar fiziksel olarak dip dibe olsalar da aklı çok başka yerlerdeydi.

"Dalgınsın." Zihnini yarıp geçen naif sesle gözlerini kırpıştırarak kendine geldi Evan. Orman kadar koyu olan yeşil gözleri, Eleanora'nın mavi gözkerine değdi.

İçini kavruk bir ateşle tutuşturan düşünceleri, başını iki yana sallamasıyla bulanık bir duvarın arkasına geçti; ama düşünceler hâlâ oradaydı. "Sadece son birkaç günü düşünüyorum. İki ayım kaldı."

Eleanora yüzünü asarak gözlerini kaçırdı. Evan parmaklarını sarışın cadının çenesine yaslayarak başını kendine çevirdi. "Hey, bunu surat as diye söylemedim. Toparla kendini." Evan elini Eleanora'nın yanağına yerleştirerek diğer yanağına aniden sert bir öpücük kondurdu.

Eleanora yerinden aniden sıçrayarak alık alık Evan'a baktı. Bir eli öptüğü yanağına gitmişti. "Ne yaptın sen?" Diye mırıldandı. Evan'ın pembe dudakları yanağına değdiği an yanan bir kibrit tutulmuş gibi irkildiğinde, gözlerindeki okyanus kalbindeki yangını söndürmeye yetmemişti.

Evan omuz silkti kayıtsızca. Eleanora'nın elini iri avucunun arasına alıp peşinden Büyük Salon'a sürükledi. "Akşam yemeğini kaçırmak istemiyorsan bazı şeyleri sorgulamayı bırakmalısın."

Eleanora, bir şey demeden onu Büyük Salon'a götürmesine izin verdi. İçeriye girdiklerinde yüzlerine vuran sıcak hava, ve her bir ağızdan kaçan yüksek sesli sohbetler kulaklarını doldurdu. "Bugünde mi sizin masaya geliyorum?" Evan sorusuna yanıt vermeden Slytherin masasına doğru ilerlediğinde cevabını almış oldu.

Slytherin masasına yaklaştıklarında Eleanora, mavi gözlerini Chrisa Bletchley'e çevirdi. Soğuk bakışlarını bir süre kızın üstünde tuttuktan sonra Evan ile yan yana tabureye oturdular. "Sırf bu kızı görmemek için asla Slytherin masasına oturmak istemiyorum." Diye mırıldandı.

Blood in the Water | Evan RosierHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin