23| Sinsi Öpücük

362 36 8
                                    

İyi okumalar!

***

Ruhun yansıması bulutlu bir günde yerdeki su birikintisine vurduğu zaman saatler durmayı bırakır, acı için ağlarlardı.

Su birikintisinin üzerine biri bastığı zaman ise ruh parçalara bölünerek etrafa saçılırdı. İşte o zaman acı için ağlayan saatler kan akıtmaya başlardı. Ruhun içindeki kırılgan duygular yerle yeksan edildiğinde geriye yalnızca iki şey kalırdı; öfke ve nefret.

Öfke; bunları ona yaştanaydı. Ruhu parçalayan ve bir su birikintisine yansıyan varlığını yok sayan kişiyeydi öfke. Sınırları zorlamaktı, fokur fokur kaynamaktı, bir şeylerin cezasını vermekti öfke.

Nefret; bunları ona yaşatana beslediği en tehlikeli duyguydu. Ruhu parçalandığında öfkelenirdi ilk önce, sonra öfke yavaş yavaş diner, geriye bir tek nefret kalırdı.

İşte o zaman en can alıcı zamandı.

Eleanora Rhodes o kutlama gecesinden sonra ruhunun yansıdığı su birikintisine basan birinden sonra parçalara ayrılarak ilk önce öfkelenmişti. Sonra da öfkesi yerini nefrete bırakmıştı. Neye öfkelendiğini bilmiyordu, neyden nefret ettiğini bilmiyordu, belki de sadece kendisineydi öfkesi ve nefreti. Saflığınaydı, hiç bir şeyi anlamayan aklınaydı, ipuçlarını bir bir birleştiremeyen zihnineydi belki ama içinde hem öfke vardı, hem de nefret.

Evan Rosier o an tüm kilit noktaydı. Lord Voldemort'un önemli ve değerli müritlerinden, sadist, cinayet makinası ve Lord'una bağlı bir Ölüm Yiyen'di, ama bunlarla sınırlı değildi o adam.

"Bunu ona söylemeye nasıl cesaret edersin aptal kadın?" diye bağırdı boş odada sesi yankı yaparken. İnce asasını hışımla havaya kaldırarak karşısındaki korkudan dizleri titreyen kıza sert bir lanet attı. Chrisa geriye doğru savrulup duvara çarptı ve yere düştü. "Birinin ona söylemesi gerekiyordu." dedi pişkin pişkin sırıtarak.

Evan dişlerini birbirine kenetleyerek art arda lanetleri fırlatırken aynı zamanda kızın üzerine doğru yürüyordu. Chrisa çığlık çığlığa kendisine atılan büyülerden kurtulmaya çalıştı ama ne kaçacak yeri ne de kendisini savunacak bir asası vardı.

"Senin yüzünden ellerimden kayıp gitti!" Bu kez affedilmez lanet olan işkence lanetini ona attı. Bir anda odaya birilerinin girmesiyle Chrisa'nın odayı çınlatacak haykırışları daha da arttı.

"Evan, Evan dur!" Lucius koluna yapışarak onu sarsdığında Evan laneti yapmayı kesip kolunu Lucius'un ellerinden çekti. "Bırak," dedi öfkeyle harmanlaşmış sesiyle. "Cezasını çekecek, Lord bunu duyduğunda öfkeden köpürecek. İşte o zaman bana kalmadan tamamen ortadan kalkacak."

Chrisa inleyerek ağlamaya başladığında Narcissa odaya girerek kızın yanına hızlı adımlarla gitti ve önünde diz çökerek durumuna baktı.

"Bu iş burada bitmedi." dedi Evan asasını indirerek. "Elimden kurtuluşun yok." Lucius'un omzuna sertçe çarparak odadan çıktı.

Eleanora'yı bulma ümidiyle cisimlendiğinde her yere bakacak ve ne pahasına olursa olsun onu bulup her şeyi anlatacaktı. Fakat Eleanora çok çabuk ortalardan kaybolmuştu.

* * *

Sahipsiz günlerin kaybolmuş dakikları bir akarsu gibi akıp geçiyordu. Hayal kırıklıkları o gün iliklere kadar hissedilmiş, gözyaşları yanaklarda kuruyup bir mumun izlerini bırakmıştı.

Blood in the Water | Evan RosierHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin