25| Avada Kedavra

396 34 7
                                    

İyi okumalar!

***

Yıllar yıllar öncesine dayanan tek taraflı aşkın meyvesini uzun bir süre sonra kucağına aldığında ondan mutlusunun olmadığını düşünüyordu James Potter. Sevdiği kadınla evlenip hayallerine kavuştuğunda üstüne üstlük oğlunu da sonunda kucağına almıştı.

Bir süre Fidelius büyüsü ile evlerinde gizlendikten sonra gizlice karargâha gelerek sevdikleriyle buluşmuşlardı. Küçük bir kutlama partisiyle küçük Harry'i ilk defa görenler kucaklarından düşürmüyorlardı.

"Bak, bak bana Harry!" Sirius Harry'i havaya kaldırarak incecik sesiyle kıkırtısını dinledi. "Bu yakışıklı adam senin vaftiz baban." Harry'i kendine yaklaştırarak alınlarını birbirine bastırdı. "Ben Sirius yakışıklı Black. Ve senin vaftiz babanım."

Harry küçük gözlerini kırpıştırarak Sirius'a tuhafça baktı. Gözündeki küçük gözlükleri onu o kadar tatlı gösteriyordu ki Sirius kafayı yemek üzereydi. "Senden çok bana gülümsüyor, James!"

Sirius ile James tatlı bir tartışmaya girdiklerinde Eleanora göğsünde birleştirdiği kollarını çözerek ayağı kalktı ve penyesini düzelterek salondan çıktı, hole yaklaşarak onu bekleyen adama yaklaştı. "Artık ona söylemen gerekiyor." dedi sessizce karşısında durur durmaz. "Çok bile durdun aptal. O çocuğun en yakın zamanda ölmesi gerekiyor!"

Peter titreyen dudaklarını birbirine bastırarak terleyen avuç içlerini pantolonuna sürttü. "Sen söylesen?" diye sordu tedirgin bir ifadeyle. "Biliyorsun, ondan çok korkuyorum!"

"Ben sanki korkmuyorum!" Eleanora'nın tıslarmış gibi yüzüne eğilip söylediği bu cümleyle Peter ürpererek geriye doğru bir adım attı. "Sır Tutucuları sensin ve evin yerini gönlünce söyleyecek olan da sensin! En yakın toplantı gününde, yani akşama doğru artık söyleyeceksin yoksa neler yapacağımı biliyorsun."

"Peki, peki!" dedi en sonunda. Eleanora'nın dudaklarında tatminkâr bir gülüş belirdiğinde yavaşça sırtını dikleştirdi. Son kez Peter'ın gözlerine bakıp arkasını döndü ve karanlık holden çıktı.

"Bon sonko korkmoyorum." Peter arkasından onun taklidini yaptığı sırada bir anda pantolonunun aşağı inmesiyle gözlerini dehşetle araladı. Tam bu sırada içerideki kutlama alanında Eleanora'nın kahkaha sesi yükseldi. Peter dudaklarını sinirle birbirine bastırarak düşmüş pantolonun iki yanından tutarak geri yukarıya çekti.

"Harry!" dedi Eleanora sevecen sesiyle Sirius'un kollarındaki bebeğe bakarak. "Biraz da ver bana canım." dedi Harry'i Sirius'un kucağından alırken.

Sirius sırıtarak Eleanora'nın kucağındaki bebeği almasına izin verdikten sonra elini kızın beline yasladı. "Seni pek seviyor gibi görünmüyor ama."  dediğinde Eleanora onu küçük bir bakış atarak "Hıh," dedi alıngan bir ifadeyle. "Hiçte bile."

Eleanora delice parıldayan mavi gözlerini Harry'e çevirdiğinde yüzündeki minicik gülümseme kaybolmuş, kucağında olduğu kadına durgunca bakmıştı. "Seni sevimli küçük..." diye mırıldandı yüzünü buruşturmamak için kendini zor tutarken. "Sevmiyor musun bakayım beni?"

Eleanora ona beceriksizce gülümseyerek baktığında Harry ilk önce boş boş yüzüne baktı. Sonra bir anda deli gibi kollarını çırparak ağlamaya başladı. İncecik sesi tüm odayı doldurduğunda herkes onlara bakmıştı. "Ağlama!" dedi kaşlarını çatarak. Bir anda ne dediğinin farkına varıp gülümsemeye çalıştı. "Ağlama Harry, ağlama. Ayh, ne oldu da ağlıyorsun?"

Lily evladının ağladığını duyunca Remus ile olan sohbetini bölerek hızlı adımlarla Eleanora'ya ilerledi. "Acıkmıştır o." dedi Lily kibar bir gülümseme ile Eleanora'nın kucağından Harry'i alırken. Eleanora'ya son kez gülümseyerek arkasını döndü ve üst kattaki odalardan birinde bebeğini emzirmek için merdivenlerden çıkmaya başladı.

Blood in the Water | Evan RosierHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin