Chanyeol yine uykusuz bir şekilde kapının yanında bekliyordu. Elinde ıslak bir havlu, ilaçlar, merhemler ve abur cuburlarla hazır ola geçmişti.
Baekhyun dönüşeli yaklaşık iki hafta oluyordu ama Chanyeol hayatında bu kadar zor iki hafta geçirdiğini hatırlamıyordu. Baekhyun her gece bağırarak uyanıyor, ateşler içinde kusmaya başlıyor veya saatlerce ağlayıp sonra da bayılıyordu. Bazen Chanyeol'un üzerine atlayıp hiçbir yere gitmesine izin vermiyor ve henüz dönüşümünü kontrol edemediği tırnaklarıyla her yerini çiziyordu. Chanyeol en son ne zaman uyuduğunu bile hatırlamıyordu. Ne zaman odadan bile çıksa Baekhyun kendini kaybediyor, yakınında ne varsa her şeyi kırıp döküyor ve çığlıklar atıyordu.
Chanyeol neden çoğu sürünün safkanlardan oluştuğunu daha iyi anlamıştı. Kimse bu çileyi çekmek istemezdi. Zorluğundan değildi gerçi, ne olursa olsun Chanyeol onun için her şeyi yapardı. Sadece bu kadar acı çektiğini görüp elinden bir şey gelmemesi onu sinirlendiriyordu. Gerçekten çok acı çekiyordu. Kendisinin yorgunluğu Baekhyun'a kıyasla hiçbir şeydi. Baekhyun'un genlerinde avcılık olduğu için vücudu bu dönüşümü reddediyor, her geçen gün vücudu soluyordu. Kolları, boynu, göğsü... Her tarafı kabarmış ve yara içinde kalmıştı. Vücudu kendisini imha etmeye çalışıyor gibiydi.
Bu iki hafta boyunca Baekhyun'un daha fazla çığlık atacak sesi ve dökecek göz yaşı kalmamışken Chanyeol'un elinden gelen tek şey vücudunda oluşan alerjilere merhem sürmekti. Kendini işe yaramaz hissediyordu. Ne zaman Baekhyun'un birkaç dakikalığına sesi kesilse acaba avcı genleri onu tamamen öldürdü mü diye düşünüp duruyordu.
Baekhyun tekrar inleyerek uyandığında hemen yanına koştu. Gözleri yine masmavi olmuştu ve gece karanlığında oldukça belirgin görünüyordu. "Baekhyun? Kendinde misin?" Elini alnına götürdü. Yine ateşi vardı.
Hemen ilaçların arasından ateş düşürücüyü bulup zor da olsa yutmasını sağladı. "Yiyecek bir şeyler ister misin? Bak, şu sevdiğin keklerden aldım..."
Baekhyun'un gözleri tekrar kahverengine döndü. "Chanyeol..." Uzanıp ona sıkıca sarıldı. "Özür dilerim."
"Ne için?"
"Ne zaman uyansam ayaktasın... Beni bekliyorsun."
"Lafı bile olmaz."
"Ama sınavların var... Hiç uyumuyorsun."
Chanyeol uzanıp alnını öptü. "Hiçbiri senden önemli değil. Ayrıca, demin ne yaptığını gördüm! Gözlerini kontrol edebiliyorsun! Koku ve duyma ne durumda?"
"Çok fazla koku alıyorum... Midemi bulandırıyor... Ve komşuların nefes alma sesini duyuyorum..." Sinirle kulaklarını kapadı. "Delirecek gibiyim."
"Koku ve sesleri seçerek duymayı öğreneceksin. Zor olduğunu biliyorum ama çok iyi gidiyorsun."
"Hiç de iyi gitmiyorum! Çok yoruldum." Bıkmış bir şekilde arkasına yaslandı ve Chanyeol'un elindeki keklerden birini aldı. "Çok ama çok yoruldum." Ellerini kaldırıp kendini inceledi. Yavaşça yanağına dokundu. Tüm derisi pütür pütürdü. "Çok çirkinim."
"Hayır, değilsin. Junmyeon bir haftaya kendine geleceğini söyledi. Eskisinden de iyi olacaksın."
"Buna hiç inanmıyorum."
"Çok zor hasta olacaksın. Bağışıklık sistemimiz çok kuvvetlidir."
Baekhyun'un gözleri tekrar maviye döndü. Chanyeol'a doğru uzandı ve sıkıca boynuna uzandı. "Bu arada..."
"Hmm?"
"Çocuğumuz olmasını istiyorum."
Chanyeol ışık görmüş bir tavşan gibi öylece kalırken Baekhyun ona biraz daha sıkı sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
When The Night Falls || ChanBaek
FanfictionDolunay parlıyor yukarıda, Ve kaçsan iyi olur, Kurtlar oynamaya çıktığında.