Sehun ve Junmyeon yorgun bir şekilde koltuklarda yatan arkadaşlarına bakıyorlardı.
"Sehun. Ben Moonbyul ve Luhan'a bakacağım. Sen Kyungsoo'nun yanında bekle.""Neden?"
"Kyungsoo'nun yarası yok. Uyanır kısa sürede."
Sehun odadaki yoğun kan kokusundan dolayı burnunu tuttu ve Kyungsoo'nun yattığı yere doğru koştu.
Junmyeon hangisinin yarasının daha ciddi olduğunu anlamak için bir an durakladı. Luhan'ın durumu çok kötüydü. Nefes almıyordu ve göğsünün tam altı tamamen paramparça olmuştu. Junmyeon açık yaraya bir sürü kuru bitki doldurdu ve bildiği tüm duaları okumaya başladı. İşe yaramıyordu, Luhan hiçbir tepki vermiyordu.
Sehun Kyungsoo'nun yanından ayrılıp ona yaklaştı. "Luhan nasıl?"
"Özür dilerim... Çok üzgünüm." Junmyeon'un elleri titriyordu.
"Ah, hayır..." Sehun yatağın kenarında dizlerinin üzerine çöktü ve Luhan'a eğildi. "Ölmediğini söyle."
"Ruhunu almışlar."
Sehun sakince dursa da bir anda bağırdı ve yumruğunu yere vurdu. "Hayır!" Ellerini Luhan'ın omuzlarına götürdü ve deli gibi sarsmaya başladı. "Hey! Uyan!"
"Sehun..."
"Uyanırsan bana istediğin kadar sulanmana izin vereceğim! Uyan!"
"Onu sarsma." Junmyeon uzanıp Sehun'u geri çekmeye çalışsa da başaramadı.
Junmyeon onu uzaklaştırmanın bir yolunu bulmalıydı. Luhan'ı böyle sarsmaya devam edemezdi, ölüye saygısızlıktı. Uzanıp büyü yapmak için Sehun'un alnına dokunsa da Sehun onu itti. "Sakın beni bayıltmaya çalışma!"
"Ama Sehun..."
"Yalnız bırak bizi!"
Belki de yalnız bırakmak iyi bir fikirdi. Sehun ona içindekileri söyleyebilirse rahatlardı. Luhan'ın üzerini bir battaniyeyle örttü ve Moonbyul'a yöneldi.
Salonda duran küçük kaktüsü aldı ve bitkinin içindeki tüm ruhu Moonbyul'a yöneltti. Chanyeol'un ameliyatından kalan iğne ve ipliği temizleye fırsatı bile olmadan Moonbyul'ün karnındaki deliği dikmeye başladı.
Junmyeon dikişi bitirdikten sonra Moonbyul'ün nabzını kontrol etti ve birkaç dua daha okudu. "Lütfen, Moonbyul, lütfen..." Alnını onun alnına yasladı ve gözyaşlarının onun yüzüne düşmesine izin verdi.
Koruyucuların yüz karasıydı. Tek başına o kadar avcıya kafa tutamayacağını biliyordu ama yine de kendine kızıyordu. Luhan'dan sonra kimseyi kaybetmek istemiyordu. "Lütfen ölme."
Birkaç dakika sonra Moonbyul'ün boynunda bir hareketlilik hissetti. Damarlarının hareketini görebiliyordu. Sevinçten gözyaşları çoğalırken Moonbyul gözlerini araladı. "Hiçbir şey demeye çalışma. Derin nefesler al, tamam mı?"
Kız anladığını belirtmek için kafasını salladı ve tekrar gözlerini kapattı. Junmyeon yönünü Baekhyun'a ve Jongin'e çevirdi. Jongin hırıltılı bir şekilde nefes alıyordu. Boğazında derin bir kesik vardı ama büyük bir sorun değildi. Birkaç kuru ot ve duadan sonra yara kendi kendine kapanmaya başlamıştı.
Baekhyun'a yaklaştığında durumu biraz daha kötüydü ama yine de Moonbyul'dan iyiydi. Birkaç kurşun yarası dışında iyi gibi görünüyordu. En azından düzgün bir şekilde nefes alıyordu.
Hızla mutfaktan iki bıçak aldı ve yanına döndü. "Baekhyun. Sesimi duyuyorsun değil mi?" Baekhyun'un bilinci açıktı, göz hareketlerinden anladığı kadarıyla onu duyuyordu ama cevap vermek için çok yorgundu.
"Çok kan kaybetmişsin. Halledeceğim, yaşayacaksın. Tamam mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
When The Night Falls || ChanBaek
FanfictionDolunay parlıyor yukarıda, Ve kaçsan iyi olur, Kurtlar oynamaya çıktığında.