"Geldiğiniz için teşekkür ederim." Junmyeon gülerek Moonbyul ve Baekhyun'a baktı. "Tek dolaşmayı hiç sevmiyorum."
"Eh, ben de seninle saçma bitkileri incelemeyi sevmiyorum ama maalesef arkadaşımsın." Baekhyun gözlerini devirip Moonbyul'a baktı. "Geçireceğin en sıkıcı güne hazır ol."
"Öyle deme, eminim eğleniriz."
"Hmm..." Baekhyun başındaki şapkayı düzeltti ve Junmyeon'un arkasına takıldı.
Arkadaşı gördüğü her bitkiyi not alıyor, Baekhyun da hızlıca resmini çiziyordu. "Junmyeon, bazen sırf resim çizebildiğim için benimle takıldığını düşünüyorum."
"Sanırım ilk arkadaş olma nedenimiz buydu."
Moonbyul ikisinin atışmalarına güldü. "Cidden güzel çiziyorsun Baekhyun."
Baekhyun utangaç bir şekilde başını salladı ve çizimine döndü. İltifat almak onu hep utandırmıştı.
"Baekhyun!" Junmyeon mutlu bir şekilde ilerideki bir bitkiyi işaret etti. "Bunlar hydrangea hortensis!""Kim dedin?" Baekhyun ve Moonbyul karşılarındaki masmavi çiçeğe baktılar.
"Yani, ortanca çiçeği." Junmyeon gülerek not defterini çıkardı. "Amerika'da ve Çin'de bulunurlar. Buralarda gördüğüme şaşırdım."
Moonbyul etkilenmiş bir şekilde başını salladı. "Çok güzel bir çiçek."
"Öyle. Çok da narindir." Junmyeon sanki yavru bir köpeği seviyormuş gibi elini uzattı ve çiçeğin yapraklarını okşadı.
Baekhyun'un gözü bu sırada bir ağacın dibinde çıkmış bir bitkiye takıldı. Tabağa benzeyen siyah bir dalın üzerinde bir sürü küçük kırmızı meyvesi vardı. Kuşburnunu andırıyordu ve oldukça da lezzetli duruyordu.
Onlar konuşurken uzanıp birkaç tanesini avcuna aldı. Temiz olduklarını fark edince eliyle hafifçe sildi ve iki tanesini ağzına attı.
Tadı beklediği kadar güzel değildi.
Junmyeon ve Moonbyul mavi çiçeği incelemeyi bırakmış, onun yanına gelmişlerdi. "Çocuklar, garip bir kuşburnu buldum. Tadı pek güzel değil ama isterseniz diye size de toplad-" Bir an midesinden gelen sesle durakladı. Midesinin ve genzinin yanmaya balşadığını hissediyordu.
"Baekhyun?"
"Ben..." Birden dengesini kaybetti ve dizlerinin üstüne düşüp kusmaya başladı. Moonbyul eğilip onu düşmemesi için tutarken Junmyeon da kuşburnu diye onlara verdiği bitkiye baktı.
"Lanet olsun Baekhyun, bu kuşburnu falan değil."
Moonbyul Baekhyun'un kan kusmaya başladığını fark edince küçük bir çığlık attı. "Junmyeon! Ne yapacağız? Ne yemiş?"
"Yanılmıyorsam bu abrus precatorius." Junmyeon biraz daha yakından inceledi. "İçinde abrin maddesi bulunur. Zehirli."
Baekhyun'un kusması yavaşlamış olsa da ağzının kenarından kan akmaya devam ediyordu. Kansızlıktan güçsüzleştiğinde Moonbyul'un omzuna yığılıp kaldı.
"Junmyeon!"Junmyeon onlara birkaç adım yaklaşsa da durakladı. "Kan görmek beni bayıltıyor..."
"Şu an bayılmanın sırası mı acaba?" Moonbyul sinirle ona bakarken Baekhyun tekrar kusmaya başladı.
"Ona iyi gelecek birkaç bitki bulabilirim ama..."
"Git bul o zaman!"
Junmyeon elindeki defteri karıştırarak notlarına göz attı. "Biraz ileride olacağım. Onu tutmaya devam et." Aradığı bitkiyi bulmuş olmalıydı, belli bir yere doğru koşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
When The Night Falls || ChanBaek
FanfictionDolunay parlıyor yukarıda, Ve kaçsan iyi olur, Kurtlar oynamaya çıktığında.