Nefes nefese uyandığımda yatağımdaydım. Karanlık odaya göz gezdirerek nefeslerimi düzenlemeye çalıştım.
Rüya mıydı?
Elimi kalbimin üzerine koyarak sakinleşmeye çalıştım. Rüyamda intihar etmiştim ama çok gerçek gibi hissettirmişti. Sanki bir an gerçekten ölmüştüm.
Ellerimi saçlarıma koyarak başımı öne eğdim.
"Ölecek kadar şanslı değilim. Olsaydım ne güzel olurdu."
Sırıtarak ayaklarımı yataktan aşşağı sarkıttım. Krizim uçup giden bir kuş gibi gerisinde sadece onu gören, duyan başka insanları bırakmıştı.
Ellerimi dudaklarıma götürerek salya olduğunu düşündüğüm sıvıyı sildim. Odaya vuran ay ışığı ile elime baktım.
Kan?
Hızla ayağı kalktım ve odamın ışığını yaktım. Elim ve kıyafetlerim kan içindeydi. Hızla odamdan çıkarak tuvalete koştum ve aynaya baktım. Kıyafetlerim gibi suratımın bir kısmındada kan vardı.
Bunlar benim kanım mı?
Kıyafetlerimi hızla çıkararak boxerimle duşa girdim. Delirmişcesine vücudumu liflerken giden suya karışan kırmızılığa baktım. Kandan deli gibi korkardım, bu yüzden ölümümün acısız ve olabilecek an az sürede olması içim tanrıya dua ederdim.
İşim bittiğinde boxerimi çıkardım ve belime bir havlu geçirerek kıyafetlerimi yıkamaya attım.
Odaya girmeden önce holün ışığını açarak odamınkini kapattım. Kıyafet dolabımın yanında gördüğüm siyah silüet ile gözlerimi devirdim.
"Yine mi sen? Artık gelmemeni söylemiştim."
Gülerek önüme döndüm ve işime odaklammaya başladım.
"Ne zaman?"
Duyduğum kalın sesle irkilip çığlık atarken silüete baktım. Bir çift kırmızı göz ay ışığı ile parlıyordu.
"Ne zaman söyledin?"
Bununda bir halisülasyon olduğunu düşünerek rahatladım.
"Demek o kadar delirmişsin Uzumaki. Artık halisülasyon görmüyor ses de duyuyorsun, ve kırmızı gözler mi? Çok film mi izliyorum acaba?"
Kendi kendime söylenmem kesilirken doğruldum ve kıyafetlerimi giyinmeye başladım. Şortumu ayağıma geçirirken boynumda hissettiğim sıcak nefes ile ciyakladım.
Hızla arkamı döndüm. Karşımda duran manzara ile küçük dilimi yutacaktım neredeyse.
Soluk bir ten ve kan kırmızısı gözler.
Nefesim titrekleşirken titremeye başladım. Ne tür bir halisülasyon böyle korkuturdu insanı?
Elini dolabıma yaslayarak iyice bana eğildi. "Hala halisülasyon olduğuma mı inanıyorsun?"
Sıcak nefesi suratımı okşarken gözlerini kıstı "Ben olsam o kadar emin olmazdım ufaklık."
Konuşamıyordum, vücudum buna izin vermiyordu. Resmen şoka girmiştim. Vücudum deli gibi titriyor ve gözlerim sadece onunkilere bakıyordu. Sanki bedenimi ele geçirmiş gibi gözlerimi kaçıramıyor ve tam gözlerine, göz bebeklerinin içine bakıyordum.
Kafasını yana yatırarak gülümsedi. Ardından doğrularak bana baktı. Suratında oluşan belli belirsiz sırıtışla bana baktı "Berbat görünüyorsun, daha 17 yaşında olmana rağmen."
Titrek nefesimi dışarı verirken gözlerim kapanmaya başladı. Bunu fark edince gözleri açıldı ve beni tutmak için bir hamle yaptı. Belime koyduğu eli ile beni kendine sabitlerken gözleri kırmızılığını yitirdi. Siyahın en karanlık ve korkutucu tonuna dönüşen gözleri benimkiler bulurken titremem durdu, gözlerimi onunkilerden çekerek göğsüne baktım.
Giymiş olduğu şey her neyse eski zamanlardan kalma olduğu belliydi. Boynunun hemen üzerinde ince bir fiyonk vardı. Gömleği andırsada düğmesizdi. Kollarına inen kısımlara göz gezdirdim. Bileğine kadar salaş iniyor ve oradaki lastikli kısım ile sabitleniyordu. Lastikli kısımdan sonrası ince parmaklarının başlangıç noktasına kadar geliyor ve bir elbisenin eteğini andırıyordu.
Üzerindeki pelerin benzeri şeyin içi kumaş ve kırmızı. Dışı ise kadifeye benziyordu ve siyahtı.
"Beni daha ne kadar süzeceksin?"
Aniden irkilerek kafamı yukarı kaldırdım. Bana bakan gözler beni korkuttuğu için alt dudağım titreyerek konuştum.
"B-ben...ö-özür dilerim."
Belimdeki eli sıklaşırken kafasını yana yatırdı. "Benden korkuyor musun?"
Sorusuna afallayarak bir kaç saniye şaşkın gözlerle ona baktım ve ardından kafamı onaylarcasına salladım.
Gülmeye benzer mırıltılar çıkararak kafasını kaldırdı "Ama ölümden korkmuyordun?"
Gözlerimi kırpıştırarak ona baktım "Anlamadım?"
Derin nefesini sertçe bırakarak elini belimden çekti ve beni doğrulttu. Yere düşen üstümü hızla elime tutuşturdu.
"Giy şunu."
Kafamı sallayarak üzerime geçirdim. Yatağıma doğru ilerleyerek oturdu. Gördüğüm manzaranın eşsizliğini görmezden gelerej ciyakladım "Evime ayakkabı ile mi girdin sen!?"
Şaşırarak bana baksada bir kaç saniye sonra yüzü yeniden okunmaz bir ifade aldı. "Çok da temiz sayılmaz zaten."
Ellerimi göğsümde birleştirdim "Temizliyorum ben evimi!"
"Evet, ayda bir. O da mani krizi geçirirsen."
Şaşırarak alt dudağımı üstün altına gömdüm ve ısırdım. Gözlerim yaşarmıştı çünkü bu psikolojik hastalık resmen hayatımı yönlendiriyordu. Göz yaşım yanağıma inerken elimi ona götürdüm ve sildim.
"Ne ağlaksın sende ya. Bütün insanlar neden böyle?"
Kafamı kaldırarak ona baktım gözlerini kuşkuyla kısmış ve ince parmaklarını birbirine geçirmişti.
"Hayır." Ağzımdan sadece bu çıkmıştı ki midemde iğrenç bir ağrıyla dizlerimin üstüne çöktüm. Gözlerim ağrıdan yaşarırken acıyla inledim.
"Hey sen! Sen iyi misin?"
Aldığım nefesler sıklaşırken mideme daha sert bir acı saplandı. Attığım çığlık sonucu yanıma gelmiş ve o da dizlerinin üzerine çökmüştü.
İnce elleri eğilmiş başımı buldu ve çenemi tutarak kafamı yukarı kaldırdı. Yaşarmış gözlerim ve ısırdığım dudaklarım ile onun gözlerini kilitledim gözlerimi.
"Canım...c-canım yanıyor."
Kafasını salladı "Biliyorum, ama dayan olur mu? Seni sert tutmuş olmalıyım. Belki kemiğin midene felan saplanmıştır."
"Bu...b-bu nasıl mümkün olabilir?"
Elleri acıyan yerimi benim ellerimden alırken oraya yaptığı anlık baskıyla derinden çığlığımı dışarı bıraktım. Ne yaptığını bilmiyordum ama acım dinmişti.
Derin nefesler alarak ona baktım. Bana ciddi ve duygudan ırak suratıyla bakarken elini karnımdan çekti. "Şimdi iyi olacaksın."
Doğruldum "Ne yaptın bana?"
Arkasını dönerek odamın camına ilerledi ve açtı.
Merakla açtığım gözlerimle ne yaptığına baktım. Cama çıktı ve atlayacakmış gibi durdu.
"D-dur! Ne yapıyorsun! Düşeceksin!"
Uyarılarımı dinlemiş gibi durdu. Ardından arkasını döndü.
Gördüğüm kırmızı gözler karşısında korkuyla ciyakladım ve titremeye başlayan vücudumla yere kapaklandım. Anında yok olan silüeti beni aşırı derecede şaşırtmıştı.
Onun ne olduğunu bilmiyordum.
Ama insan olmadığı barizdi.
~Toma
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sharp theets [✓]
Vampir-sasunaru- ölmek, her zaman acı verici olmaz. bazen ruhunuz uçar gider, anlayamazsınız.