Yaklaşık yarım saat içimde verdiğim kavga sonucu ona gitmem gerektiğini kararlaştırmıştı yargıç olan duygularım. Bu sefer giymiş olduğum normal kıyafetler bana garip gelsede, artık 1700'lü yıllarda olmadığımız için diğer 'insanlara' garip gelmez diye umuyordum.
Ayaklarımdaki spor ayakkabılara alışamamıştım hâlâ, bu yüzden bastığım zemin garip geliyor ve gözlerim sürekli ayaklarıma kayıyordu.
Evinin önüne geldiğimde bahçe kapısında durdum, içeriyi süzmeye ve herhangi bir hareket yakalamaya çalıştım ama aniden kulaklarıma gelen öksürük sesi zaten evde olduğunun kanıtıydı. Hasta olduğundan beri odasının hep açık olan camını kapatıyor ve girmem için tek seçenek evin kapısı oluyordu.
Bu yüzden geceleri o uyurken yanına gidemiyor ve onu izleyip kâbus görmesini engelleyemiyordum. Hafif hafif giden heyecanım yerini endişeye bırakırken kapıya giderek zile bastım.
Önce yataktan kalkmadan önce geçen seferki gibi "Evde yokuz" dedi. Cılız sesinin ardından hafifçe kıkırdadı ve geçen seferkinden daha hızlı bir şekilde kapıyı açtı. Gözlerim onunkilerle buluştuğunda küçük dilimi yutuyordum neredeyse.
Suratına dağılmış sarı saçlarının ardındaki kırmızı gözleri hafifçe maviyi kaplamış, öylece bana bakıyordu. Bir şey demeden onu yakaladım ve kapanan kapının arkasına yaslayarak gözlerine baktım, yüzü sadece duygudan ırak gözüküyordu.
Elimi yavaşça dudağına götürerek dişlerinin gözükmesiçin hafifçe aşşağı gerdim. Azı dişleri diğerkilerine göre büyümüş ve oldukça sivrileşmişti.
Eğer diline batıp kendi kanının tadını alırsa öldürürdü kendini. Hızla onu omzuma atarak evden çıktım. Şuan insan tarafını resesif hale getirmek için kana ihtiyacımız vardı.
Çünkü melez bir vampirde ilk defa baskın kan görüyordum ben, büyük ihtimalle olması en imkansız şeydi bu...
O ise dünyadan soyutlanmış gibi sadece nefes alıyor, kıpırdamıyor veya nefes alışverişi hızlanıp yavaşlamıyordu.
Hızla onu omzumdan indirerek suratına baktım, bana anlamamış gibi bakan gözleri hâlâ kırmızı iken bir şeyler yapmalıydım. İlk seferinin insan kanı olması, dominant bir vampir tarafının olması için yeterdi.
Ama melez vampirlere insan kanı içirmek yasaktı, onlar kendi türlerini öldürmüş kabul ediliyor ve yakılıyordu. Bu yüzden onu evimizin yakınındaki ormana götürecek ve orada bulunan canlılardan beslenmesini sağlayacaktım. Bunun için hızlı olmalı ve ani ruh değişimi yaşamadan başarmalıydım.
Sonra durdum, o istemeden bunu yapamazdım. Sonuçta kendi hayatı ve kararlarıydı. İnsan olmayıda vampir olmayıda seçse ölümsüzdü nede olsa.
Ona döndüm ve sakince gözlerine baktım. Bu zamana kadar tek kelime etmemiş sadece sakince bana ayak uydurmuştu.
Derin bir nefes alarak omzuna dokundum "Sen iyi misin?"
Gülümsedi "Şuan ki halimi mi soruyorsun?"
Bu kadar sakin olması beni korkutmaya başlamıştı artık, yavaşça kafamı sallayarak onu onayladım.
Yüzü bir anda düştü ve gözleri keskinleşti, ani hareketi beni korkutsada gözlerinin içine baktım.
"Mükemmel hissediyorum...özellikle anneme yaptıklarını öğrendiğimden beri."
Bir anda gelen kal bütün vücudumu sararken konuşamadım, ya da herhangi bir şey yapamadım. Açıklamak için kudursamda yapamıyordum.
Ona "Bunu yapmasam zaten ölecekti" ya da "Yapmak zorundaydım, çünkü onları öldürmeseydim bütün soyumuzu tüketeceklerdi, sen de dahil." Diyemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sharp theets [✓]
Vampire-sasunaru- ölmek, her zaman acı verici olmaz. bazen ruhunuz uçar gider, anlayamazsınız.