Başımı ellerimin arasına aldım.
"Yapamıyorum, dayanamıyorum."
Saçlarımı çekiştirerek dizlerimin arasına kafamı koydum. Bipolar krizimin tam ortasındaydım, tek düşündüğüm ölüm ve özlemdi.
Ailemi kaybedeli 2,5 sene oluyordu. Uzun süre hastanede kalmış ve ardından gördüğüm psikolojik tedavi sonucu "Manik-Depresif" tehşisi konulmuştu bana.
Çok ağır psikolojik sorunlarım vardı. Her gece rüyama giren annemin ve babamın kaza anı terler içinde uyanmamı ve geceyi kırmızının en koyu tonuna bürünmüş gözlerim ile tamamlamamı sağlıyordu.
Uyuyamıyordum, delirmiştim zaten.
"Lütfen anne, ne zaman bana yeniden sarılacaksın?"
Göz yaşlarımı dizlerime sildim "Ne zaman bana sarılacaksın?"
Sesim gittikçe cılızlaşırken kendime acımıştım. O kadar kötü bir durumdaydım ki, görseniz beni evsiz bir adam sanırdınız.
Okulu çoktan bırakmıştım. 17 yaşında olmayan akli dengesi ile yalnız başıma yaşıyordum. Kollarımı kaplayan ince yara izleri, morun en koyu tonu olan göz altlarım, mavisi sönmüş gözlerim ve dağınık saçlarım ile psikolojik sorunlarım 'ben buradayım!' Diye bağırıyordu.
Mani krizlerim hariç dışarı çıkmazdım. Harcayamayacağım kadar çok param vardı ama ben onun 1 kuruşuna bile dokunmamıştım.
Arkadaşım yoktu, ya da güvenebileceğim herhangi bir kişi. Yalnızdım ve bu kötüydü. Krizlerimde beni durduracak kimse yoktu. Karanlık evin bir köşesinde oturarak atlattığım sayısız kriz vardı.
Ben ölmek istiyordum.
İçime dolan ölüm isteğiyle doğruldum. Evet, ölürsem her şey biterdi. Belki aileme kavuşurdum?
Merdivenleri atlayarak indim ve ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Bir daha dönmeyeceğim eve son bir kez bakarak koşmaya başladım. Ölebileceğim en iyi şekilde ölecektim; hızlı ve acısız.
Nefesim kesilirken durdum ve etrafıma baktım. Bana uzaylıymışım gibi bakan insanlar hariç düzgüngü sokak.
Hızla ana caddeyi geçerek bir ara sokağa girdim. Etrafıma o kadar hızlı bakıyordum ki gözlerim acıyordu.
İstediğimi bulduğumda gülümsedim. Boş ve neredeyse kabataslağı bitmiş bir inşaat.
Ona doğru hızla koştum havanın karanlığı yerinin sokak lambalarının ışıklarına bırakırken zifiri karanlık merdivenlere doğru koştum. Gördüğüm halisülasyonlardan dolayı zaten korkmuyordum artık karanlıktan.
Hızla merdivenleri tırmandım, mutluluğum psikopatmışım gibi artarken bir kaç dakika sonra kurtulacağımı düşünüyordum.
İnşaatın en üst katına çıktım ve ellerimi dizlerime koyarak soluklandım. Birazdan bitecekti.
Gördüğüm halisülasyonlar, içimdeki üzgünlük, acı, keder, hissettiğim kendime zarar verme duygusu, kendime verdiğim zararlar, ani ruh değişimlerim ve nicesi.
Bitecekti artık.
Çatının ucuna doğru yaklaşarak aşşağı baktım, oldukça yüksekti. Yani atladığım an acı çekmeden ölmem gerektiği için oldukça yüksek olmalıydı.
İyice uca yaklaşarak parmak uçlarımın bir kısmına açıkta bıraktım boşluğa doğru. Gözlerimi karşıya dikerek yüzümü yalayan rüzgara izin verdim. Son kez bir şey hissedecektim.
Gözlerimi kapatıp bana bu acıları çektiren dünyaya acı bir şekilde gülümsedim.
"Gidiyorum artık, beni hiç sevmedin. Üzülmezsin."
Derin bir nefes aldım. "Artık sona yaklaşıyorum."
Gözlerimi aşşağı diktim ve biraz daha ilerledim.
Ve kendimi boşluğa bıraktım.
Havada süzülürken gözlerimi kapattım. Kaybolan bilincim bana hayatımın son saniyelerini gösterirken bir şey oldu.
Biri beni tuttu?
~Toma
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sharp theets [✓]
Vampire-sasunaru- ölmek, her zaman acı verici olmaz. bazen ruhunuz uçar gider, anlayamazsınız.