Bir eve bir de ona baktım. Ardından arkamı döndüm "Ben gelmem, gidiyorum."
Gülerek bileğimi yakaladı "Korkma, sadece insanların 'lanetli' veya 'ürkütücü' diye düşünmesi için tasarlandı. İçi böyle değil."
Kafamı yana yatırıp arkamı döndüm "Vampirlerle dolu bir şatonun ürkütücü olmadığını mı söylüyorsun?"
Bunun yeni aklıma gelmesi ile kendimden utanmıştım.
Gözlerini devirdi "Korkma bu kadar, ben yanında olacağım."
Uzattığı eline baktım. Bilmediğim bir yerde bilmediğim bir şatoya girmek mi?
Varım.
Elini tutarak onu takip ettim. Şatoya ilerlerken birinin bizi izlediğine adım gibi emindim ama sustum. Ben biliyorsam o tabii ki de biliyordu. Büyük yosunlu taştan yapılmış kapının önüne geldiğimizde durduk, beni hafifçe geriye ittirerek hızla omuz attığı kapı açılırken üzerini sirkeledi ardından bana dönerek gelmemi işaret etti.
Şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak onu takip ettim. Dışarının aksine içerisi çok güzeldi. Minik bir bahçesi vardı ve envai çeşit bitki vardı. Ardından başka bir kapıya geldik, onuda açında uzun bir koridora açılmıştı kapı. Kırmızı duvar kağıtları ile ürkütücü görünen koridordan geçerek merdivenlere ulaştık. Aşırı garip mimarisi olan şatovari yapının merdivenlerinden tırmanırken renkli camdan içeri giren ay ışığı duvara mükemmel bir şölen sunuyordu.
Üst kata ulaştığımızda karşımıza 3 yol çıktı, 2. Sine girerek ilerledik. O önden ben arkadan ilerliyorduk. Büyük salon gibi bir yere gelmiştik ki boynumda hissettiğim nefes ile olduğum yere çivilendim. İnce eller omzuma değerken yutkundum.
"Hm~ yemek."
Duyduğum boğuk ses ile titremelerim artarken Sasuke beni hızla çekerek göğsüne yapıştırdı.
"Geride dur Obito, o benimle."
Elleri omzumu sararken nefeslerimi düzenlemeye çalıştım.
"Şakaysa komik değil."
Elleri sıklaşırken tırnaklarının çıktığını gördüm. Gözlerimi kapatıp dudağımı ısırırken bunların rüya olmasını diledim.
"Sana ne dediysem onu yap."
Adının Obito olduğunu öğrendiğim vampir mırıldanarak önümüzden geçip gitti ve uzun siyah koltuklardan birine oturdu.
"Kaliteli şarap gibi kokan çocuğu buraya getirip bir de ısıramayacağımı mı söylüyorsun?"
Beni tutarak arkasına aldı "Sana söylediğimi yap sadece, İblise karşı kötü duruma düşmek istemezsin değil mi?"
Adamın histerik kahkahası odayı doldururken "O kadın gözünün önünü bile göremiyordur o uzun saçlarından." Dedi.
"Bunu sen mi söylüyorsun Obito? Yaşın benimkini 100'e katlar."
Konuşmalarını anlamaya çalışarak kafamı biraz dışarı çıkardım kafamı onun yapılı vücudundan.
"Ben yaşlı gösteriyor muyum? Ona bak birde."
"Lanetlendiği için öyle, son kurtadamı öldürdüğü ve soylarını tükettiği için tanrı tarafından lanetlendi."
Elindeki şarabı açarak kadehe doldurdu "Evet, resmen albino gibi. Beyaz olmayan yeri yok."
"Hala onu hafife alıyorsun ama konuştuğun kişi ilk vampir kadınlardan Kaguya. Biliyorsun değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sharp theets [✓]
Vampire-sasunaru- ölmek, her zaman acı verici olmaz. bazen ruhunuz uçar gider, anlayamazsınız.