0.2

3.8K 151 41
                                    

Beğenirseniz çok sevinirim,
keyifli okumalar...



"Aden!"

Duyduğum sesle birden irkildim ve seslenen kişiye döndüm. "Efendim Korhan." Kaşlarını çatmış bana bakıyordu. "Kaç kere seslendim duymadın. İyi misin sen bir şey mi oldu?" Ona çaktırmamak adına gülümsedim. "İyiyim Korhan. Uykum var sadece. Siz gittikten sonra uyuyamadım." Bir süre yanındaki Arel'le birlikte bana baksa da ardından konuşmalarına devam ettiler. 

Dün gece gelen mesajdan sonra diğer gelen doğum günü mesajları umrumda olmamıştı. Bir süre şaşkınca ekrana baksam da sonrasında 'Kimsiniz?' yazmıştım ama mesaj iletilmemişti. Her kimse beni engellemediğini umuyordum. Çünkü kim olduğunu delicesine merak etmiştim. Mesajdan sonra kalp atışlarımı normal haline sokmam epey zaman almıştı.                                   
Kabul, etkilenmiştim. Ben şarkıyı 5. defa dinlerken Korhan'ın balkona yanıma gelmesiyle bu son bulmuştu. Yağmurda dışarıda oturduğum için azarlamış sonra da beni yatağa yatırıp Arel'le evden gitmişlerdi. Bense onlar gittiği gibi şarkıyı tekrardan açmış ve dinlemeye devam etmiştim. Sabah uyandığımda telefonu yastığımın yanında ve şarjı bitmiş bir şekilde bulmuştum. Okula geç kaldığım için de telefonu şarja takıp evden çıkmıştım. 

Mesaj atan kişinin okuldan olduğunu düşünüyordum. Dışarıdan biri numaramı bulamazdı. Kantinde gözlerimi gezdirdim. Herkes kendi halinde oturuyordu ve bizden tarafa bakan yoktu. Sıkıntıyla üfledim. Nasıl bulacaktım ben bu kişiyi. Korhan'la Arel'e de anlatamazdım. Büyük ihtimalle anonim kişinin kötü bir amaçla yazdığını veya işletmek için yazdığını düşüneceklerdi. Olay çıksın istemiyordum. İçimden bir his bu kişinin hiçbir kötü niyetinin olmadığını söylüyordu. O mesajları atan kişinin kötü biri çıkmasını istemiyordum sanırım. 

Kantindeki insanları taramamı bitirdim ve bizimkilere döndüm. "Ne konuşuyorsunuz siz?" İkisi de önce bir süre birbirlerine baktılar ardından şaşkınca bana döndüler. "Güzelim sen sadece uykunun olduğuna emin misin?" dedi Arel sessizliği bozup. Bir süre ona baksam da başımı salladım cevap olarak. Hala aynı şekilde baktıklarını görünce konuyu değiştirmek için ilk sorduğum soruyu tekrarladım. "Ee ne konuştuğunuzu söylemediniz." Tekrar birbirlerine baktılar ve Korhan konuştu. "Dün yaptığımız maç hakkında konuşuyorduk." Alayla başımı salladım. "Hani şu beni yine, yeniden unuttuğunuz maç mı?" Arel mahçup bir şekilde masaya bakmaya başladı. Korhan ise Arel'in yanında oturduğu sandalyesinden kalkıp benim yanımdaki sandalyeyi çekti ve yanıma oturdu ardından kolunu omzuma atarak beni kendine çekti. Başım göğsüne gelirken kollarımı beline sarmıştım. "Özür dileriz güzelim. Biliyorsun bizi. Biraz kendimizi kaybediyoruz." Şaşkınca başımı göğsünden kaldırdım ve kollarının arasından çıkıp ona baktım. "Biraz mı?" Bana cevap verecekken kahkaha atarak kantine giren grupla üçümüzün de bakışları oraya dönmüştü.

Onlara bakarken Alin'le göz göze gelmiştim. Bana kocaman gülümseyip yanındakilere bir şeyler söyleyip hızla oturduğumuz masaya doğru yürümeye başladı. Diğerleri de arkasından geliyordu. Masamıza geldiğinde kollarını açtı ve bana bakmaya başladı. Gülerek ayağa kalktım ve ona sarıldım. "Doğum günün kutlu olsun Aden. İyi ki doğdun."

İyi ki doğdun, gün ışığım...

Aklıma gelenlerle duraksasam da hemen toparlandım ve ben de kocaman gülümseyerek cevap verdim. "Çok teşekkür ederim Alin." Bora'nın sesini duyduğumuzda ayrıldık. "İyi ki doğdun Prenses Aden." Bunu alayla söylemişti. Hep alaycıydı o. Aşırı kibar olduğumu düşündüğü için bana 'Prenses Aden' derdi. Onun taktığı lakap bir süre sonra tüm okula yayılmıştı. Yüzüme söylemeseler de arkamdan konuşurken dalga geçmek için kullanıyorlardı.

Onun konuşması biter bitmez Cem de neşeyle kutlamıştı. O hep neşeliydi zaten. Herkesin gözü karşımdaki gruptan konuşmayan tek kişiye döndü ama o kimseyi takmadan etrafta göz gezdirdi ardından çenesiyle duvar kenarında bir masayı gösterdi. "Gelin şuraya oturalım." Konuşması biter bitmez arkadaşlarına baktı ve bize gözünü bile değdirmeden işaret ettiği masaya ilerledi ve oturdu. Bu kabalığı karşısında başta kaşlarım çatılsa da sonrasında hep böyle olduğunu hatırladım ve omuz silktim.

Kamer. Adı buydu. Fazlasıyla tuhaf biriydi. Başına geçirdiği kapüşonu asla çıkarmaz hep onunla gezerdi. Soğuk, dünya yansa umurunda olmayacak değişik bi tipti. İçinde olduğu arkadaş grubunun aksine.

Alin. Çok neşeli ve iyi kalpli bir kızdı. Okuldaki çoğu kızın aksine bana karşı hep samimiydi. Aynı sınıftaydık ve çok yakın olmasak da sınıfta düzgünce iletişim kurabildiğim 2 3 kişiden biriydi.

Bora. Okulun popüler ve aynı zamanda fazlasıyla çapkın kişisiydi. Yani badboy diye tabir edilen bir tipti kısacası. Okulda asılmadığı nadir kişilerdendim. Bunda Korhan ve Arel'in etkisi de olabilirdi.

Ve son olarak Cem. Ne zaman görsem gülen Cem. Aşırı pozitif biriydi. Somurttuğunu görmemiştim. Kendisi pozitif olduğu gibi çevresine de yayıyordu bu enerjiyi.

Bu ekiple tanışmamız Arel ve Alin sayesinde olmuştu. Biz Korhanla eşit ağırlık sınıfındaydık. Alin de bizim sınıftaydı. Cem, Kamer ve Arel sayısal sınıftaydı. Bora ise sözel. Birbirimizin yanına giderken ister istemez muhabbetimiz olmuştu. Çok yakın olmasak da karşılaştığımızda samimi bir şekilde konuşabiliyorduk.

Alin bana mahçup bir şekilde bakarken Bora asker selamı verip Kamer'in oturduğu masaya doğru ilerledi. Onun ardından Cem de gülümseyerek baş selamı verdi ve gitti. Alin tam konuşmak için ağzını açtığında kötü hissetmesini istemeyerek anlayışla konuştum. "Sorun değil Alin. Gerçekten. Hem onun normal hali bu, yargılamak bana düşmez." Alin bir süre yüzümü taradı. Kelimelerimin samimi olduğunu fark ettiğinde başını salladı ve gülümseyerek konuştu ardından diğerlerinin yanına gitti. "Tamam o zaman. Görüşürüz sonra."

Yalnız kaldığımızda tekrar eski yerlerimize oturduk. Korhan beni tekrar kolunun altına çekmişti. Arel'le ikisi yine benim ilgilenmediğim konulardan konuşmaya başlamıştı. Sıkılmıştım. Korhan'ın kolunun altından çıktımda ikisinin de gözleri bana döndü. "Sıkıldım ben. Sınıfa çıkıyorum." Ayağa kalktığımda Korhan da kalkmak istemişti ama elimi omzuna koyarak onu durdurdum. "Giderim ben kendim. Siz sıkıcı sohbetlerinize devam edin." dedim göz devirerek. Söylediklerim onları güldürmüştü. Yanlarından ayrıldığımda ben de güldüm. Onlara sataşmak hoşuma gidiyordu. Beni yanlış anlamadıklarını bilmek ise bunu daha çok yapmama sebep oluyordu.

Sınıfa girdim ve Korhan'la oturduğum en arkadaki sıraya ilerledim. Sırama oturdum ve bu sene sınava gireceğim için nadiren de olsa ortaya çıkan ders çalışma perilerine uyarak çantamı test kitabı almak için açtım. Çanta tamamen açıldığında gördüğüm paketle gözlerim kocaman oldu.

Hızla başımı kaldırıp sınıfı taradım ama sırasında oturup test çözen Derya dışında kimse yoktu. Belki birini görmüş olabileceğini düşünerek ona seslendim. "Derya!" Kafasını kitaptan kaldırdı ve bana baktı.
"Efendim Aden."
"Sınıfa giren yabancı birini gördün mü?" Bir süre düşündü ardından başını olumsuzca salladı. "Ben sınıfa geleli 10 dakika falan oldu. Öncesinde geldiyse bilmiyorum. Bir sorun yok değil mi?" Gülümsedim. "Hayır, yok. Teşekkür ederim yine de." Karşılık olarak gülümsedi ve önüne döndü.

Derin bir nefes alıp pakete baktım. Korhan ya da Arel hediye almazdı. Onlarla bir anlaşmamız vardı. Birbirimizin doğum gününde pasta dışında bir şey almıyorduk. Onlar alsa bile çantama gizlice koymazlardı. Direkt olarak bana verirlerdi.

Paketi yavaşça çantadan çıkarttım ve sıranın üzerine koydum. Sınıfta bir kez daha göz gezdirdim ama gelen giden yoktu. Düz siyah bir paketti. Paketi açtım ve içindeki yine siyah olan bir kutu ve siyah kağıdın üzerine beyaz kalemle yazılmış bir not buldum. Merakla kutuyu kenara bıraktım ve elime notu alarak okudum.

'Karanlık kutu ben. Kutunun içindeki sen. Tıpkı karanlıkta kalan ben ve kalbimdeki sen gibi. İyi ki doğdun, gün ışığım...'

Notun sonunda istemsizce gözlerim dolmuştu. Ne hissedeceğimi bilmiyordum. Tek bildiğim kötü bir şey hissetmediğimdi. Önce parmaklarımla gözlerimi temizledim ardından kutuyu açtım ve gördüğüm şeyle daha az önce sildiğim gözlerimden bir yaş akarken buna tezat olarak dudaklarımda bir gülümseme belirdi.

Çünkü kutunun içinde güneş şeklinde bir kolye vardı.

Gölgemdeki Güneş || Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin