"İçimde bir şey kanıyor
Keskin bir vedanın yarası sızlıyor
Yüzümde bir şey soluyor
Aynı değil, umudun rengi kayboluyorKalbimde bir yerde bir orman yanıyor
Bıraktığın şarkılar sahipsiz susuyor
Şiirler hep dargın, dualar şifasız
Ömrüme mıhlanmış bir cümle..."🎼~Kül~🎼
°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°
Kalp atışlarım hiç bu kadar yavaş atmamıştı. Kalbim, göğüs kafesimin içinde uyuyor gibiydi. Öylesine sakindi ki, öylesine durgundu ki. Oturduğum yerden kalkıp kesik kesik nefes aldım. Burnumun ucu soğuk havanın yüzünden kızarmıştı. İçime aldığım soluklar beni azda olsa dizginlerken ayaklandım. Gecenin soğuk ayazı yüzüme vurup geçerken aldırmadım. Keşke tek sorun şu soğuk hava olsaydı. Ama değildi. İhanetti. Gözüm istemsizce dolarken burnumu çektim. Böyle olmamalıydı, bu şekilde olmamalıydı. Adımlarım da tıpkı kalbim gibi sakindi. Canım yanıyordu, dışım ise hiçbir şey yaşamamış gibiydi. Çamurlu yollara basıp geçerken sokak lambalarına benzeyen orta boylu, aydınlatan direklerde yanan ışıklar hızla söndü. Durdum. Korktum. Bakışlarım karanlık olan ormanda gezinirken dolan gözlerimi serbest bıraktım. Yalnız kaldığımı fark edip daha fazla ağladım. Ağacın gövdesine tutunup, dengemi korumaya çalıştım. Haykırışlarım ve çığlıklarım sessiz ormanda yankılandı. Sadece benim ağlayışlarım vardı. Sadece ben vardım. Ağlarken elimin tersi ile yüzümü sildim.
Yapmamalıydım. Kendimi bu kadar çabuk bırakmazdım. Sadece bu olay ile yıkılmazdım. Kalbim bir kor gibi yansa bile ben pes etmemeliydim. Ben kendimden vazgeçmezdim...
Yutkunarak, ağacın gövdesine dayadığım elimi çektim. Nefes alışverişlerim ile ciğerlerime hava girerken gerçeklerin farkına vardım.Ben değer verdiğim insanlardan ihanette uğramıştım...
Kalbim, bu gerçeği kabul etmezken beynim bu gerçeği haykırıyordu. Susmak bilmiyordu. Ellerim ile kulaklarımı kapatıp içimde ki haykırışları, gerçeklerin ilan edildiği sözleri duymak istemez bir şekilde kulağımı tıkadım.
Neden bunu yapıyorlardı? Neden? Neden değer verdiğimiz için üzülüyorduk? Bu muydu karşılığı? Bunu mu hak ettik? Benim kalbim onlar için var oluşunu sürdürürken, onların bunu yapması ne kadar doğruydu?
Sakin adımlarımla öylesine ilerlerken üzerimde bulunan siyah kazağın kolunu avucumun içine alıp ıslak yanğımı sildim. Soğuk hava bedenimi titretirken, kalbim de gerçekler karşısında titriyordu. Burnumu çekip yavaş adımlarımı hızlandırdım. Kendimle baş başa kalınca; kalbime yeniliyor, üzülüyordum. Buz gibi soğuk ormandan çıkıp eve doğru yürümeye başladım. Evde bir tek ben yaşıyordum. Yanlızlık, beni kendine çoktan çekmişti. Bu zamana kadar hep yalnızlık denen bataklığa saplanmıştım lakin kör gibi bunu görememiştim. Etrafımda sadece
o insanlar vardı. Beni altüst eden insanlar.Yolun yarısını içimden konuşup, düşünerek geçirmiştim. Diğer yarısını da nasıl bu kadar aptal, nasıl bu kadar kör olduğumu çözemeyerek geçirmiştim. Kafamın bulanıklığını başımı iki yana sallayıp gidermeye başladım. Elimde ki anahtarı yerine sokup sağ tarafa çevirip kapıyı açtım.
İçeriden gelen tanıdık kokuyu içime çektiğim an burukluk hissettim.Artık o koku olmayacaktı.
O kokunun sahipleri olmayacaktı.
Onlar, benden çoktan gitmişlerdi...Durgun ruh halime ile koridorun solunda ki odaya girdim. Burayı oturma odası olarak kullanıyordum. Pek fazla eşyam yoktu. Televizyon, koltuk ve karanfil...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH KARANFİL[Askıya Alındı/Devam Edecek]
FantasyDuyduklarım ile kaşlarım usulca çatıldı. Gerçekleri kavramak istemeyip kulaklarımı tıkamak istedim. "S-sen miydin?" Titrek nefesim cümlem ile dışarıya uğlaştı. "Bendim." Kendi ağzı ile yaptıklarını söyleyince hayrete düştüm. Bunu onu ağzından duymak...