○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●
Özlüyorum. Bana kötü gelen şehrimi özlüyorum. Kalbim, buraya ait değilsin, diye kulağıma doğru fısıldıyordu.
Bunu biliyordum. Farkındaydım ama bir şey yapamıyordum. Elimden gelen hiç bir şey yoktu. Sadece zaman vardı. Zaman gösterecekti bana olanı.İçimde bir yılan tıslıyıp göğüs kafesime baskı uyguluyordu. Canımı yakmaya çalışıyordu ve başarıyordu.
Uzandığım koltuktan kalkmak için haraketlendiğimde yaramın sızlaması bir oldu. Dudağımdan dökülen acılı inleme ile kafamı geriye atıp soluklarımı dışarıya verdim. Kalbim teklemeye başladığında dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi kapattım.
"Kendini sıkarsan canın daha çok yanar." Kumral adamın sesi odada yankılanırken gözlerimi açma gereksinimine bile girmedim. Onun dün gece söylediği sözler aklımın her kısmında yankılanıyor, kalbimin her bir odacağından dolaşıyordu.
"Umrunda bile olmayan şeyleri nasıl oluyorda umrundaymış gibi gösteriyorsun?" Yutkunup başımı dikleştirdiğimde yavaşça gözlerimi açtım. Her zaman ki gibi takım elbisesini giymiş hiç bir şey yokmuş gibi yüzüme bakıyordu. Bakışları o kadar donuktuki bir buzdan bile soğuk görünüyordu.
"Giz senin için sıcak bir şeyler yaptı. Birazdan getirir." Sözünü bitirip noktayı koyduğunda odadan çıkmak için kapıyı açtığında onu cümlemle durdurdum.
"Eğer sen affedersen ateş ve barut olup yanarız, demiştin ya, ben seni affetmeden yakacağım, Ales. Yaz bunu bir kenara. Sinem Erva Ulak artık senin en büyük düşmanın olacak."
Sert adımları cümlem ile durduğunda birkaç saniye bekledi. Bir şey demesini bekledim. Gerçekten bir şey diyip bana meydan okumasını bekledim ama konuşmadı. Sustu. Bana vereceği tek cevap suskunluğu oldu.
Bir kaç saniye sonra kapı sertçe kapandığında irkilip gözlerimi kapattıp açtım.Gidişi bile ürkmem sebep olan adama düşmanım olduğunu dile getirmiştim. Bunu söylerken bile kalbim bir bebeğin kalbinden farksızdı ama söylemiştim. Artık ne olacaktı bilmiyordum. Artık kimin ne olduğu bilmiyordum.
Bir tek ben vardım ama ben kendimi bile tanımıyordum. Ben, sadece yaralı bir kalpten ibarettim. Daha fazlası yoktu. Sadece yaralı bir kalp vardı.Tam karşımda ki kapının gıcırdamasıyla bakışlarımı önüme çevirip düşüncelerimden usulca sıyrıldım.
Üzerinde ki kısa bej rengindeki Kruvaze yaka askılı elbisesiye, abartmadan yaptığı hoş makyaj eşlik ediyordu.
Giz, elinde ki tepsi dikkatle tutup yanım yavaşça oturduğunda bakışlarını benden kaçırdı ve yaptığı çorbayı işaret etti. Gerçi bu evrende buna çorba mı deniyor bilmiyordum ama bizim ülkemizde ki mercimek çorbasına çok benziyordu."Bu ne?" Tepsiye bakarak konuştuğumda bir şey demeyip yan tarafa baktı.
Konuşamadığı yeni yeni aklıma gelirken kendime lanetler okuyup boğazımı temizledim.
"Sen mi yaptın?" Başını aşağıya ve yukarıya salladığında evet demek istediğini anlayıp ufak bir tebessüm ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH KARANFİL[Askıya Alındı/Devam Edecek]
FantasíaDuyduklarım ile kaşlarım usulca çatıldı. Gerçekleri kavramak istemeyip kulaklarımı tıkamak istedim. "S-sen miydin?" Titrek nefesim cümlem ile dışarıya uğlaştı. "Bendim." Kendi ağzı ile yaptıklarını söyleyince hayrete düştüm. Bunu onu ağzından duymak...