Episode | 20th

708 67 17
                                    

(TXT - Loser&Lover)

[#unfaithful]

Derin bir sessizlikle dalgaları hırçınlaşmış sulara bakarken sıkkın bir nefes çektim ciğerlerime doğru.

Vapur kıyıya yanaşacağı esnada uyarı geçildi. Oturduğu yerden ayaklanan insanlara bakarken ben de peşlerinden kalktım ve ön tarafa doğru adımlayarak arada az bir mesafe kalmış iskeleye bakındım.

Dönüp dolaşıp aynı yere gelmişim gibi hissetsem de karşı tarafa geçtiğimi biliyordum, gözlerim Namjoon'u aramaktan vazgeçti.

Vapurdan inerek bileti çöpe attım, ardından istasyona doğru adımlayarak çıkış kapısından beri valizimi almak üzere ana holde beklemeye başladım. Dakikalar sonunda nihayet getirildiğinde aldığım gibi istasyondan çıktım ve arayola bakındım. Gelen turistleri karşılamak için son dakikada yetişen taksilerden birini durdurup bindim ve valizimi yerleştirdikten sonra sürücü koltuğuna geçen şoföre seslendim. "Havalimanına, lütfen."

Vakit kaybetmeden hareketlendiğimizde hızla istasyondan ayrıldık ve anayola çıkarak havalimanına doğru yol almaya başladık. Çantamdan çıkardığım telefonumun kilidini açıp gelen bildirimlere baktığımda Taehyung'un aramış olduğunu görmemle bildirimi temizledim ve telefonumu kapatarak şehir gökdelenlerinin muazzam görüntüsünü izlemeye başladım. Köprüden geçerken oldukça güzel görünüyorlardı.

Geliyorum Taehyung, yanına.

'Bir aşk dolarla yazılınca 'Kaybeden' olur.' -Loser/Lover

'Az bir zaman kaldı, sabret sevgili eşim. Yangınlarda yanarak can vermene çok az kaldı.'

Elimdeki kepçeyi kenara koyarken tencerenin kapağını kapatarak yemek koyduğum tabağımı masaya yerleştirdim, ardından yerime oturarak karşımda beni bekleyen Taehyung ile bakıştım. Ona bakarak gülümsediğimde bakışlarını önündeki yemeğine çevirdi ve yemeye başladı. Bakışlarımı düşürürken yüzümdeki tebessümün solduğunu fark ederek zoraki gülümsemeye devam ettim. Yemeğimi yemeye başladım ben de.

Aramızda her zamanki gibi yine uçurumlar vardı ve sert soğuk rüzgarlar esiyordu. Uçurumun dibinde olduğumu görüyordu, düşeceğimi de görüyordu. Hiçbir şey yapmıyordu, sanki düşmeme imkan yokmuşcasına öyle inanıyordu.

"Günün nasıldı?" Diye soru sorarak muhabbet başlattığımda kısa bir şekilde cevapladı. "İyi, aynı."

"Değişiklik yok sanırım." Dedim zoraki gülerek. Başıyla reddederken sessizce yemeğini yemeye devam etti.

"Ben de evdeydim, her günüm nasıl geçiyorsa öyle."

Başıyla onaylayarak muhabbeti kestiğinde bakışlarımı düşürdüm. Kırıldığımı anlamamalıydı...

"Yemek güzel olmuş, eline sağlık."

Bakışlarımı kaldırıp afallayarak kendisine baktığımda her ne kadar soğuk ve mesafeli bir tonda söylemiş de olsa dudaklarından dökülen o 5 kelimelik cümleyi duyduğuma inanamadım bir an.

Sanki bana dünyanın en güzel kadını olduğumu söylemiş gibi hissetmem normal miydi?

Bir sıcaklık hissettim sol yanımda, fiziksel olarak bedenimde saniyeler içinde büyük bir yangına dönüştü.

"A-Afiyet olsun." Deyip utanarak başımı önüme eğdiğimde bakışları üzerime çevrildi. Mimiklerini oynatmadan yemeğini yemeye devam ederek beni izliyordu: Bir anlığına iştahım kapandı ve yemek istemediğimde o yemeğini çoktan bitirmiş masadan kalkmaya hazırlanıyordu bile.

Tabağını kaldırdıktan sonra hızlıca mutfaktan çıktığında bakışlarımı kaldırıp arkasından baktım.

Bana ilk kez içten bir cümle kurmuştu.

Kulaklarım hala duyduğu cümleyi algılamaya çalışıyordu, istesem de inanamıyordum ondan böyle bir cümle duyduğuma.

Garipti.

Algılarım açıldığında kendi kendime içten bir gülümseme sunduğumu fark edip dudaklarımı birbirine bastırdım ve kendime gelerek ayaklandım. Masanın üzerindeki tabakları toplayıp tezgaha kaldırırken içim içime sığmıyordu.

O kadar mutlu hissediyordum ki başından beri berbat geçen günüm sanki dünyanın en güzel günüymüş gibi geçiyordu o dakikadan itibaren.

O günden sonra onunla yediğim her akşam yemeği güzel geçti. O ağzını bile açmadan sessizce yemeğini yese bile. Sanki içinden diliyormuş gibi hissedip afiyet olsun diyordum.

Yemek yapmayı bilmiyordum, ancak o sözü duymak için bütün yemeklerin tariflerini ezberlemiştim. En güzel ve kusursuz şekilde yapıyordum yemekleri. İşten geldiğinde resmi konuşmak yerine sanki gerçekten severek evlenmişim gibi güzel sözler söylüyor, sürekli başında dolanarak tadım yaptırıyordum.

Ve beğeniyordu da.

Sonra ise suratımda 32 diş sırıtışıyla mutfağa geri dönüyordum.

Garip olansa, bu hareketlerime hiçbir şekilde laf etmiyordu.

Eskiyi hatırlamamla yüzümde ufak bir tebessüm oluştu. Kırık bir tebessüm. Yola çıkalı 35 dakika olmuştu, gelmemize az kalmıştı.

Yaklaşık 2 dakika sonra taksi arayola girip yokuştan aşağı indiğinde havalimanının giriş kapısının önünde durdu. Ben arabadan inerken şoför arabanın arkasından valizimi çıkarıp elime teslim ederek çoktan oradan ayrılmıştı.

Bakışlarım havalimanının kapısında dolanırken başımı kaldırıp kafamın üzerinden geçen uçağa baktım.

Keşke seni özleyerek yanına gelseydim, zira eşim olmana hiçbir saygısızlığım yoktu. İtirazımın olmadığı gibi...

(Bölüm Sonu)

unfaithful® | #dark-romanceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin