Episode | 16th

775 68 9
                                    

[#unfaithful]

Yarım saatin sonunda nihayet bulunduğumuz bölgeden çıkmıştık. Namjoon acıktığı için bir şeyler atıştırıyordu.

Ve ben de elimdeki telefondan konumlara bakıyordum.

"1 saate yakın Seul'den çıkmış oluruz." Dedi Namjoon ekmeğin son lokmasını ağzına tıkıştırıp ortalıktaki çöpleri bir poşete doldururken. Çatık kaşlarımla telefon ekranına bakarken mırıldandım. "Şu anda Busan'a mı gidiyoruz?"

"Evet."

"Oradan nereye geçeceğiz?"

"Vapurla karşı kıyıya geçeceğiz Bayan Kim. Ardından da bir taksiyle havalimanına gideceğiz. Yol uzun." Diyerek kısa bir açıklama yaptı Namjoon. Başımla onayladım. "Ne kadar uzak o kadar iyi."

Elimdeki telefonu bıkkınlıkla koltuğa bırakıp oflarken Namjoon koltuğun alt kısmındaki buzluk bölümünden bir su şişesi alıp uzattı. "Buyrun."

"Sağ ol." Su şişesini alıp içerken camın ardından dışarıya bakındım. "Hava iyi gibi. Normal bir gün olsaydı mutlaka dışarı çıkar alışveriş yapardım."

"Gayet normal bir günmüş gibi düşünebilirsiniz Bayan Kim." Dediğinde güldüm. "Hiç de öyle gelmiyor ama sen bilirsin."

O da güldüğünde suyun kapağını kapatıp kenara koydum ve arkaya yaslanarak koltuğa bıraktığım telefonu elime aldım.

"Nerede olduğunu mu bulmaya çalışıyorsunuz?"

Bakışlarımı kaldırıp yüzüne baktığımda ifadesizlikle karşılık verdi. Araya giren sessizliği bozdum. "Niye sordun?"

"Sizi ektiği için onu umursamadan evi sattınız-"

"Sadece onun yaptığı hata için olsaydı evi satacak kadar bencil davranmazdım."

"Sizin de hatanız olduğu için." Dedi acımasızca. Fısıldadı. "Birinin canını alacak kadar ketum ve gaddar olduğunuz için bunun üzerini örtmeye çalışıyorsunuz ki insanlar tarafından görülmesin."

"Sus, Namjoon." Dedim sert bir tonla. Başıyla onayladı.

"İnsanların ne düşündüğü umurumda bile değil."

"Şanslısınız ki henüz kimsenin haberi yok."

"Ve olmayacak da, mobeseleri değiştirdim." Dudaklarımı birbirine bastırdım. Namjoon şüpheyle baktı. "Sizi tanıyorsam eski mobeseleri müteahhitin eline bırakmamışsınızdır, Bayan Kim."

Kendisine bakıp yan gülüş atarak bacak bacak üzerine atıp ayağımın arkasıyla koltuğun altındaki bölmeye vurdum. Gülümsedi. "Zekisiniz."

Kaşlarımı kaldırarak 'Olacak o kadar' ifadesi takındım.

"Peki ne yapmayı düşünüyorsunuz? Tamamen ortadan kaldırmanız gerekecek, yakalanmamanız için."

"Hallederiz." Dedim sakin bir tonla. "Arabanın arkasına koydun değil mi çekici?" Diye sorduğumda başıyla onayladı.

"Parçalayacağım, iç belleğini ve SD kartla Harddiski kırıp denizin dibine göndereceğim. Sonuçta mobeselerin parçaları suya karşı dayanıksız öyle değil mi?" Kıkırdadığımda Namjoon hiçbir şey demeden beni izlemeyi sürdürdü.

"Canınız yanıyor mu?" Diye sorduğunda ifadesizlikle baktım kendisine. Sessizce, hiçbir şey demeden...

Anladığını belirtircesine başını salladı hafifçe. Alaylı bir gülüş attım ortaya. "Ne değişecek ki?"

"Nasıl yani?" Sorusuna yanıt verdim. "Bunun cevabı neyi değiştirecek? Acı çeksem de çekmesem de beni aldattığı gerçeği değişmeyecek."

"Haklısınız ancak bu sizin istediğiniz şeyin ne olduğunu da değiştirecektir."

"Hayır, değiştirmeyecek." Dedim beklemeden. "Yaptığının cezasını çekecek, yanına kalmasını beklemeyeceğim. Hayatımın geri kalanında bunu düşünüp içimin yağlarının erimesini beklerken bir ömür çürütemem. Olacaksa yakın vakitte olacak, bizzat benim tarafımdan hazırlanan güzel bir planla hem de."

İfadesizce bakmaya devam etti.

"Güvendiği herkesin ona olan ihanetini göstereceğim. Elindeki tüm mal varlığının nasıl bir anda yok olduğunu, hayatta tek başına vereceği savaşta elinde hiçbir şey olmadığını ve bana karşı yenileceğini. Hiçbir zaman kazanamadığını göstereceğim ona. Gözünü öyle bir açacağım ki bir daha hata yapamayacak."

"Sonra ne olacak?"

Sorusu kafamda yankılandı.

Sonra...

"Sonra," dedim fısıldar gibi. Bakışlarım sahil kenarında yürüyen insanlara takıldı. "Yalnızlığın ağır yükünü omuzlarına bırakıp hayatından çekip gideceğim. Tıpkı onun bana yaptığı gibi, ömrümün yarısında bana hissettirdiği en ağır duyguyu o da hissedecek."

Mırıldandım kendi kendime. "Canı yanacak."

'Gözlerine bakıp güldüğü kadının yok oluşuna tanıklık edecek. Şahitlik edecek, öfkemin ne denli tehlikeli olduğunu anlatacağım ona.

Tıpkı bir masal okurmuş gibi, güzellikle başlayan ancak acı sonla biten bir masalı dinleyen ve yalanlarla büyüyen küçük çocuğun gerçeklerle sarsılması gibi.

Onu gerçeklerimle sarsacağım.'

(Bölüm Sonu)

"An itibariyle Jennie'den korkmaya başlayanlar birliği üyesiyim."

unfaithful® | #dark-romanceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin