Episode | 21th

693 70 14
                                    

(Kubilay Karça - Üzerime Kalır)

[#unfaithful]

"Geç şöyle." Belimdeki elini daha da sıkılaştırarak bedenimi ayakta tutmaya çalışıp yatağa oturturken öksürdüm. Ciğerlerim kötü acıyordu, üşütmüştüm ve burnum akıyordu. Temizlemekten kızarmıştı, aynı zamanda deli gibi üşüyordum ateşim olduğu için.

Sırtım hızla yatağın şifon kumaşına yaslanırken bileklerimden tutup doğrulttu. Hiçbir şey demeden kendisini izlediğimde önümde dizleri üzerine düşerek üzerimdeki kazağın eteklerinden tuttu. Bakışları bakışlarımla kesiştiğinde kısık tonla konuştu.

"Zorunda olmasam şu anda burada sana bakıcılık yapıyor olmam, Jennie." Dediğinde bakışlarım zemine düştü. İtiraz etmeden üzerimi soymasına izin verirken çıkardığı kazağı ve eşofmanı kapının dibindeki kirli sepetine fırlattı. Ayağa kalkıp dolaba ilerledi, raftan aldığı tişörtlerinden birini üzerime geçirdi. Yanımdan uzaklaşırken kendimi yatağa doğru bıraktım ve çift katlı kalın battaniyenin içine girdim hemen.

Tir tir titriyordum. Tam da Taehyung'un evde olduğu güne denk gelmişti hasta oluşum: Pazar gününe. O yüzden işe gitmemiş, evde çalışacağını söylemişti. Lakin benim bu sıcak havada burnumun akması ve üşüyor olmam pek alışılmış bir durum olmadığından hemen şüphelenmişti.

Odaya girdiğinde yatağa çevirdiği bakışları direkt olarak üzerime kitlendi. Sıkıntıyla yanıma gelerek tek hareketle üzerimdeki battaniyeyi fırlatırcasına üzerimden çekip aldığında hissettiğim soğuk esintiyle tüylerim diken diken oldu. Yüzümü buruştururken titredim.

"Battaniyeyi alırsan duşa girersin." Dedi keskin bir tonla. Elinde tuttuğu portakal suyunu komodinin üzerine koyduktan sonra yatağa oturdu. Bakışlarım anlık olarak üzerindeki lacivert tişörte ve bol koyu gri eşofmanına çevrildiğinde gözlerimi yumup arkamı döndüm. Bir yandan öksürürken yumduğum gözlerimi açtım ve tülü çekilmiş perdeden aydınlık havaya baktım.

Hiçbir kıpırtı yoktu, hala oturuyor olmalıydı.

Bacaklarımda bir ürperti hissettim o an.

Gözlerimi hışımla açtığımda yerimde sıçradım. Başım direkt olarak yan tarafıma çevrildiğinde buğulu gözlerim yan koltukta oturan yaşlı adamın kucağına aldığı valiz çantaya dikildiğinde başımla özür dileyerek oturduğum koltukta doğruldum.

Kaç saattir uyuyordum ben? Yaklaşık 2 saat olmuş olmalıydı.

Başımı pencereye çevirip ucağın kanadının üzerinden gökyüzünün güzelliğini izleyeceğim sırada bir bağırış işitildi.

"BIRAK, DOKUNMA!"

Herkes sesin geldiği yöne doğru dikkat kesilirken çatık kaşlarımla sesin kime ait olduğunu anlamak için etrafa bakındım koltuğun tepesinden. Koltukların arasındaki koridorda bir adam ve bir kadın vardı. Adam kadının bileğinden tutmaya çalışıyor, o ise sinirini belli ederek bileğini kendisine doğru çekiyordu.

"Paria, geç şuraya otur." Dedi adam geldikleri yeri göstererek. Kadın bağırdı. "O KADININ YANINA MI OTURTACAKSIN BENİ? CİDDEN Mİ LEO!?"

Neler olduğunu anlayamıyordum.

"NUMARASINI NEREDEN BULDUĞUNU BİLE BİLMEDİĞİN HALDE FLÖRTLEŞEREK KONUŞTUĞUN KADININ YANINA MI OTURMAMI İSTİYORSUN!?"

Uçaktaki herkes şaşkınlık ve şok nidaları dökerek kadının bahsettiği şahısı bulmak için bakınırken yüzümdeki şaşkınlıkla yutkunarak adama baktım.

Gerçekten bunu yapmış mıydı?

"Bak, sadece bir yanlış anlaşılm-"

"CANIN CEHENNEME!"

Kadın bütün sinirini elinde toplamış gibi sert bir tokat attığında adamın başı yana doğru düştü. Hostes kadın yanlarına gidip gitmemekte tereddüt yaşıyor olmalıydı.

"Benim eşim olacak adam bana ihanet etmez diye düşünüp kanan benim," Dedi kadın başıyla reddederken. "Beni sever diye düşünüp evliliğini kabul ettiğim ve bu yüzüğü tereddüt bile etmeden taktığım adam..."

Sinirden ve hayal kırıklığından gözleri dolan genç kadın, parmağındaki alyans yüzüğü çıkarıp yere atarken titreyen bir ses tonuyla mırıldandı.

"Hayatımın en büyük pişmanlığıymış meğer."

Zorlukla yutkundu. "Sevgi böyle olmaz. Sevgi ona kıyamamak, doyamamaktır. Başka kadınlarda aramak değildir, aradığın her şey tek bir kadında var olur. İnsanı sevdiğine bağlayan şey budur, sadakatli olmasını sağlayan budur." Başını salladı sonra. "Ama sende yokmuş, ve ben sana ayırdığım zamanımı boşa harcamışım."

Arkasını dönüp arkalara doğru uzaklaşırken adam yediği tokadı sindirmeye çalışırcasına kafasını kaldırdı ve arkasından baktı. Bakışları ayaklarının dibindeki alyans yüzüğe çevrilirken çevredeki insanlar dikkatlerini adamdan ayırdı. Başımı önüme çevirdiğimde durgunlaştım ansızın.

'Sevgi ona kıyamamak, doyamamaktır. Başka kadınlarda aramak değildir, aradığın her şey tek bir kadında var olur. İnsanı sevdiğine bağlayan şey budur, sadakatli olmasını sağlayan budur.'

Kadının söyledikleri zihnimde yankılanıyordu. Acı çektiğini anlayabiliyordum. Bakışlarımı gökyüzüne çevirdiğimde dolan gözlerimi saklamak için başımı eğdim.

Taehyung'un derin bakışları gözümün önüne geliyordu.

Madem beni aldatmıştı ve ben ölesiye acı çekiyordum, intikam ateşiyle tutuşuyordum... O halde neydi içimde bir yerlerde onun bana dair hislerinde sevgi kırıntısı olduğunu söyleyen ses?

Yalancıydı belki de...

(Bölüm Sonu)

"Sizce kadın haklı mı?"

unfaithful® | #dark-romanceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin