Episode | 27th

681 64 22
                                    

(The Kid LAROI, Miley Cyrus - Without You)

[#unfaithful]

Gözlerimi araladığımda göz kapaklarım ve tüm yüzüm ağrıdan, sızıdan ölüyordu. Canım fazlasıyla acıyordu ve sızlamaktan sanki yanıyormuş gibi hissediyordum.

O esnada odanın kapısı açılıp içeri Doktor Shaon ve yardımcısı girdiğinde zamanlamalarına şaşırdım.

"Merhaba Bayan Kim, yeni yüzünüzle yeni bir sabaha uyandınız. Nasılsınız?" Diye soran Doktor Shaon yanıma gelerek yattığım yatakta doğrulmam için yardım ettiğinde yardımcısına bakarak işaret verdi.

"Kaç gündür uyuyorum?" Diye sordum sargı bezinin altından zorlukla. Doktor Shaon yanıtladı. "2 gün oldu, yüzünüz yerine oturmuştur. Aradan 48 saat süre seçmesi gerekiyor."

Ensemdeki sargı ucunu bulduktan sonra başını eğip bana baktı. O sırada yardımcısı ise yatağın altına sürülmüş yüz aynasını ayarlayıp tam karşıma getirdi.

"Hazırsanız, Bayan Kim..."

Başımı hafifçe salladığımda yavaşça sargıyı çözen Doktor Shaon, komple çıkarmayı başarıp sargıyı elinde tutarak geriye doğru çekildiğinde gözlerimi açtım ve aynadaki yansımama baktım.

Bambaşka birisi duruyordu karşımda. Bana benzemeyen, alakası bile olmayan bambaşka biri...

O anda içimi büyük bir hüzün kaplasa da belli etmedim.

Ellerim yüzüme gittiğinde yanaklarıma dokundum. Garipti, bunca sene başka biriymişim de şu anda özüme dönmüşüm gibi hissediyordum.

Tanrı aşkına...

Doktor Shaon ve yardımısı gülümseyerek bakarlarken benim gözlerim dolmak üzereydi.

Hiç bu kadar kötü hissetmemiştim.

Değişmiştim, hem de biri yüzünden.

Biri için değişmek zorunda kalmıştım, kendimden vazgeçmiştim.

Ve artık geri dönüş yoktu.

Saatler sonra toparlanıp klinikten çıktığımda sokağa indim. Derin bir nefes alarak esen rüzgarın yüzüme vurmasına izin verirken bir taksi çağırdım ve sonraki işimi halletmek üzere yola koyulduk. Telefonumu çıkararak kilidini açtım, ardından sosyal medya uygulamalarından birine girerek paylaşılan etkinliğe baktım.

'Lozarest Gecesi Kazananlar Kutlaması; 03 Şubat 2022 günü akşam saat 19:00'da, Beyaz Saray yalısında kokteylli şekilde olacaktır. Gelecek olan davetlilerimizin dağıtılan davetiyeden getirmesi rica olunur.'

Telefonun ekranını kilitleyerek çantama attıktan birkaç dakika sonra taksiden indim ve kaldırıma çıkarak lüks görünen ahşap kapıyı aralayıp kuaföre giriş yaptım. İçerideki çalışanlar beni fark ettiğinde görevlilerden biri beni karşıladı. "Merhaba, hoşgeldiniz."

"Hoşbuldum." Dedim çantamı siyah deri koltuğa bırakırken. Kabanımı da çıkardım ve yanına koydum. "Akşam gitmem gereken bir parti var, hazırlayabilecek misiniz?"

"Tabii." Dedi genç kız tebessüm ederek. "Aklınızda bir şeyler var mı?"

"Evet; Saçlarımın kahverengilerini aldırmak istiyorum ilk olarak. Sonra manikür ve pedikür, tüy aldırma, makyaj." Dedim boş bir koltuğa yerleşirken. Oturduğum sandalyede pozisyonumu düzelttim ve aynadan beri arkamdaki genç kızla bakıştım. "Saçların modelini seçmedim henüz, elinizde katolog var mı?"

Genç kız hemen masanın üzerindeki katologları getirdiğinde en üsttekini açarak sayfaları çevirmeye başladım.

"Saçlarınızın modeli kat kat görünüyor, hem de uzun saçlarınız var. Koyu kahve..." Saçlarımı incelerken katologdan kendisine bir model gösterdim. "Bunu sevdim."

"Kahküllü, koyu griler arasına sarı tutamlar... Pekala, öncelikle saçlarınızı halledelim o zaman." Dedi genç kız, daha sonra içeriye doğru seslendi. Katoloğu kapatarak aynadaki yansımama baktım.

Ben bile kendimi tanıyamıyordum. Tuhaftı.

Bir kadın bir adam için bu kadar değişir miydi? Ben değişiyordum...

Başımı arkaya yaslayarak gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım.

Aynadaki yansımama bakarken elimdeki tarakla saçlarımı tarıyordum. Dolaşıklardı, duştan yeni çıkmıştım ve ıslak taramayı sevmediğim için kuruttuktan sonra tarıyordum.

Kapı hafiften aralandığında bakışlarımı sol çapraza çevirdim ve kapıdan beri bana bakan Taehyung ile bakıştım. Şaşkınlığımı gizleyemeden elimdeki tarağı yavaşça indirirken hiçbir şey demeden bakışlarını yüzümde ve saçlarımda gezdirdi. Bir süre baktı, duraksayarak. Farkında olmadan aralanan dudaklarımı birbirine bastırdığımda yutkundum. Elimdeki tarağı makyaj masasına yavaşça bırakırken bakışlarımı kaçırdım.

Ne düşünüyordu? Tavırları ve bakışları bile öyle yargılayıcıydı ki oldukça çirkin olduğumu biliyordum. Makyaj yapmadığım sürece yüzüme bakacağını sanmazdım.

Yeniden kendisine baktığımda hızla oradan çıktı gitti. Bakışlarımı indirerek dolan gözlerimi gizledim.

Bu kadar kırıcı olmak zorunda mıydı?

Beni güzel bulmuyordu, farkındaydım.

Ve bu fazlasıyla acıtıyordu.

(Bölüm Sonu)

"Bu basit gibi görünebilir ama duygusal açıdan empati yaptığımızda bir kadının eşi tarafından umursanmaması çok kötü hissettirir. O yüzden Jennie'ye üzülüyorum bu konuda."

unfaithful® | #dark-romanceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin