Episode | 25th

641 56 6
                                    

(Alper Atakan, İrem Derici - Affeder Mi Aşk Bizi?)

"Bu aralar bu şarkı çok hoşuma gider oldu."

[#unfaithful]

Eve geldiğimde kapıyı açtım ve peşimden kapıyı ayağımla kapatarak salona geçtim. Karton çantaları, kol çantamı ve gözlüğümü koltuğun üzerine bıraktıktan sonra soluklanmak için bir bardak su içmek üzere mutfağa doğru ilerledim.

Aradan henüz 2.5 saat geçmiş olmasına rağmen nasıl olmuştu da bu denli yorgun düşmüştüm? Bedensel işlevim gitgide zayıflamış mıydı?

Keçileri kaçırmadan önce spora başlasam iyi olabilirdi.

Mutfakta işimi hallettikten sonra yeniden salona geçtim. O esnada çalan telefonumun sesini işitmemle kol çantama uzanıp fermuarını açtım ve içinden çıkardığım telefonun aramasını kim olduğuna bakmadan direkt yanıtlayıp kulağıma götürdüm. "Alo?"

"Jennie?"

Sesini işitmemle gözlerimin dehşetle büyümesi bir oldu. Hiçbir şey yokmuşcasına rahat bir tavıra büründüm. Zira ses tonumdan bile anlayabilirdi neler döndüğünü, zeki adamdı.

"Taehyung?"

"Yurtdışı işi nereden çıktı?"

Ah elbette, günler öncesinden kendisine uçaktayken mesaj attığımı şu anda hatırlıyordum. Ne güzel.

"Evde yoksun, birkaç gün evde tek başıma geçirmeyeyim diye değişiklik yapmak istedim."

Yalan mıydı? Yoo. Sonuçta değişiklik yapmış mıydım? Evet. Birini öldürüp suçu örtbas edip şehirden kaçıp giderek. Bunu yaparken de evi satmış mıydım? Tabii ki.

"Yarın akşam eve dönüyorum, haber vermek için aradım."

Dehşetle gözlerimi büyültürken gelen kahkahayı tutmaya çalıştım. "Ne- Ah, tabii. Anladım."

İşte şimdi bitmiştik.

"Daegu'dayım. Japonya'dan gelen misafirlerimiz vardı, anlaşma yaptık. Önemli olmasaydı evde tek bırakmazdım seni."

"Yoo, yoo. Hiç sorun değil. Anlaşmayı aldığınıza sevindim." Dedim tebessüm ederek. Evet, belki göremezdi lakin mutlu bir ses tonu ile onu kandırmayı deneyebilirdim.

"Uçakta mısın? Neredesin şu anda?"

Düşün Jennie, düşün...

"Bahçede." Dedim hemen. Ses tonumun hararetli ve telaşlı çıkmamasına özen göstermiştim, anlamamış olması için dualar ediyordum içimden. "Çiçek suluyorum, baya kurumuşlar."

Tch tch, ne yazık. Bunca şey arasından dert yandığım tek şey çiçeklerimin kurumasıydı, değil mi?

"Henüz çıkmadın yani?"

"Hayır, henüz çıkmadım."

"Ne zaman çıkıyorsun, kaçta uçağın?"

"Akşam 7'de."

"Evde önemli evraklarım vardı, evden çıkana kadar onları çalışma odasına bırakır mısın? Masanın üstüne."

"Tabii." Gülümsedim.

Evinin de işinin de satıldığını öğrendiğinde yüz ifadeni öyle merak ediyorum ki Taehyung...

"Tamam."

"Tamam."

Aramayı kapattığında telefonu indirerek hemen son aramalara girip ikinci sıradaki numarayı tuşladım ve açılır açılmaz telefonu kulağıma götürdüm. "Namjoon bir sorunumuz var."

"Sorun nedir Bayan Kim?"

"Taehyung..." dedim nefes nefese. Garipti, saniyeler içerisinde gerim gerim gerilmiştim. "Yarın akşam uçakla eve döneceğini söyledi."

"Tamam, gerilmeyin Bayan Kim. Hallederiz."

"Nasıl halledeceğiz Namjoon? Uçağı mı düşüreceksin?" Bir elimle telaşımı söndürmek için sabır dilercesine alnıma dokunurken gözlerimi yumdum sıkıntıyla nefes verirken. "Lanet olsun..."

"Lanet okumayın, hallederiz bir şekilde. En kötü uçağı uçuran pilotun gecikmesini sağlarım. Adam tutmam gerekecek."

Söylediği şeyle anlık olarak ciddiyetime son verdiğimde gülmeye başladım. O da gülüyordu.

"Çaresiz değiliz Bayan Kim. Değilsiniz. Şimdi yeni evinizde oturup kahvenizi içmeye bakın."

"Nasıl halledeceksin?"

"Bana bırakın yeterli." Deyip aramayı kapattığında dudaklarımı birbirine bastırdım. Telefonu kulağımdan çekerken mırıldandım. "Pekala, sanırım bıraktım gibi."

Sinirlerim bozulmuştu. Gülerek telefonu arka cebime koydum ve mutfağa doğru ilerledim.

Umarım Taehyung olan biteni erkenden öğrenmezdi. Namjoon planını uygulardı ve eve gitmesini engellerdi. Bütün planım suya düşerse, işte o vakit cehennemin kapıları ardına dek açılacaktı yüzüme doğru.

(Bölüm Sonu)

unfaithful® | #dark-romanceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin