12.BÖLÜM

443 13 2
                                    


Merhabaa!

Nasılsınız?

Yorum yapmayı ve yıldıza tıklamayı unutmayınnn

İyi okumalar 🖤😗



Yaklaşık on dakika sonra karakola gelmiştik. Kaan bir yere park ettikten sonra arabadan indik ve Kaan'ın odasına gittik.

Salih Atamacı'yı bugün patlatıyorduk ve yüzümde saklamadığım bir gülümseme vardı. O adamdan şu an gerçekten nefret ediyorum.

Ona hiçbir şey yapmadığım halde sırf kendi intikamları için beni öldürmeye çalıştı. Üstelik bir kere de değildi.

"Ne düşünüyorsun?" Kaanla da baya samimileşmiştik. Biz birbirimizden nefret etmiyor muyduk ya?

Yüzümü kendi masasındaki koltukta oturan Kaan'a çevirdim ve "Sana ne?" dedim ciddiyetle.

Kaan da göz devirdi ve bir şey demeden yüzünü bilgisayar ekranına çevirdi. Ekrandan gelen ışık kemikli yüzünü aydınlatıyordu.

Çağrı ve Zifri de masanın önündeki karşılıklı iki sandalyeye geçmişlerdi. Bense odada bulunan uzun masanın onların oturduğu masaya yakın olan köşesine oturmuş sandalyemi onlara çevirmiştim.

Kapının tıklatılma sesiyle Kaan kapıya bakmadan "Gel." dedi ve kapı açıldı.

İçeri giren kişiyi tanıyordum. Geçen gün arşivde gördüğüm çocuktu. İçeri elinde birkaç zımbalanmış kağıtla girdi ve gözlerini Kaan'dan ayırmayarak kağıtları masasına bıraktı.

"Teşekkür ederim Ege, çıkabilirsin." Ege arkasını döndükten sonra göz göze geldik.

"Rüzgâr?" dedi kaşlarını çatarak. Sanki bir şeylere anlam vermeye çalılıyor gibiydi. Ancak şu an beni burada görmesi sanırım güzel bir şey değildi. Herkesin önünde adımı söylediğinde hepsinin gözleri bize dönmüştü. Allah kahretsin!

"Ege?" dedim ben de aynı şekilde. Ne diyeceğini veya ne yapacağını bilmiyordum bu yüzden hızlıca devamını getirdim. "Hani sana bir dosya getirecektim ya arşivden. Onu alırken tanıştık." dedim Kaan'a bakarak. Kaan tek kaşını kaldırdı.

Kaan lütfen o dosyayı sana getirmediğimi belli etme.

Kafasını aşağı yukarı salladı. "Tamam." dedi ve Ege odadan ayrıldı.

"Sen bana ne zaman dosya getirdin Rüzgâr? Hemde arşivden?"

"Yani o biraz şöyle oldu... Şimdi ben bu Ege'yi koridorda gördüm. İçimden dedim 'Doğal taş müzesi burası değil ki gülüm.' Sonra arşive girerken gördüm. Bir anlık özgüvenle kendimi arşivde buldum. Yani şimdi hiçbiriniz şu çocuğun tipsiz olduğunu söyleyemezsiniz herhalde." Gözlerimle kapıyı gösterdim ve dudaklarımı büzdüm.

Zifri, "Yalan değil, Ege yakışıklı biri." diyerek bana katıldı.

"Yani evet ama daha yakışıklılarda vardır bence." Çağrı elini ensesine götürerek kaşıdı.

Kaan hiçbir şey dememişti. İnandı mı şimdi? Bu inandı demek mi oluyor?

***

Acıktığımız için yine öğle yemeği yemeye karakolun yanındaki restorana gelmiştik.

Kaan, ben ve Zifri spagetti yerken Çağrı hamburger yiyordu.

Zifri, Ege'ye de bizimle gelmeyi teklif etmişti ancak Ege başkalarıyla yiyeceğini söyleyip reddetmişti.

Söylediğim yalandan sonra Ege'ye bir alıcı gözüyle bakmadım desem yalan olur. Ama Ege benlik bir tip değil. Yani çok çekici gelmedi gözüme. Ben Ege'ye kıyasla sanırım daha olgun kişileri seviyorum ve aslında Ege benden bir iki yaş küçük duruyor.

3. mahalleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin