24 bu çocuktu. Rüyalarımda, halüsinasyonlarımda gördüğüm çocuktu. Karşımda kanlı canlı durması biraz ürpertmişti açıkçası ama olduğum yere ve kişiye bakıldığında fazla tuhaf kaçmıyordu. Şu an kapıdan içeri tek boynuzlu, kanatlı bir at girse de şaşırmazdım.
"İyi sen?" dedim normal bir şekilde ve yanına gidip oturdum. "Görüşmeyeli çok zaman oldu."
"Öyle oldu." Dürüst olalım, en son ne zaman görüştüğümüzü bile hatırlamıyoruz. Tek hatırladığımız küçük olduğumuz.
"Güzelleşmişsin."
Beni hatırlıyor muydu? Yani ben de onu hatırlıyorum aslında ama her şey çok silik, tipi bile zor aklımda kalmış.
"Sağ ol. Sen de yakışıklı olmuşsun." Karşılıklı ve epey garip kaçan övgü merasimimiz bittiyse şu an yaşanan olaylara dönmek istiyorum. Ayrıca, yakışıklı olmuşsun mu? Türkçe ağlıyor."Neler olduğundan haberin var mı?" dedim.
"Biraz. Yüksek ihtimalle sen ne biliyorsan o kadarını biliyorumdur." Elinde zıplayan bir top vardı. Topu karşıdaki duvara attı ve top sekip tekrar ona geldi.
"Nasıl kurtulacağız buradan?" gelmeyi de istememiştim zaten. Sadece sevdiklerimi korumak içindi.
"Bilemiyorum."
"Deneyeceğiz ama değil mi?" 24 o kadar sakin duruyordu ki buradan çıkmak istemez diye korkuyorum.
"Denemeyeceğiz 55, buradan çıkacağız."
Gözünde daha önce kimsede görmediğim bir şey vardı. Bakarken bile çok emindi kendinden.
"Seni nasıl geri gelmeye ikna ettiler?" dedim.
"Onlar için zor olmadı. Yeni denekler bulmaya başlamışlar, buraya gelmeseydim çok fazla çocuk ölecekti 55. Ben her şey olabilirim herkes olabilirim ama yüzlerce çocuğun ölümüne göz yumacak ya da izin verecek bir şerefsiz değilim."
Kendisi istemişti buraya gelmeyi. Küçük çocuklar ölmesin diye kendini feda ediyordu.
Kapı birden açıldığında ikimizde oraya döndük.
"En sevdiğim ikili!" diyerek elinde iki tane çantayla içeri girdi Kudret.
"Böyle güzel anlaşmanız gerçekten gözlerimi yaşartıyor."
İki tane çantadan ikisinide üzerimize attıktan sonra kapıya döndü. "Giyecek eşyalarınız." dedikten sonrada kapıyı kapatıp dışarı çıktı.
"Sanırım burada sandığımızdan uzun zaman geçireceğiz." dedi 24 ve kendi çantasını alarak benden uzağa ilerledi. Ben de arkamı döndüm rahat giyinebilmesi için.2 3 dakika sonra "Giyindim." dedi ve tekrar ona döndüm. Üstüne beyaz bir tişört altına ise gri bir eşofman giyinmişti.
Ben de kendi çantamı alıp az önce giyindiği yere gittim. Üstüm çok kirliydi doğal olarak.Çantayı biraz karıştırdıktan sonra rahat bir şeyler giyinmeye karar verdim ve ben de siyah bir taytla beyaz geniş bir tişört giyindim.
Kapı tıklatıldıktan sonra açıldı. Gelen tanımadığım bir güvenlikti.
"Sıraya girin." Aşı sırası. 24'ün çığlığı. 24 aşıdan korkuyor.
Ona baktığımda sakin kalmaya çalıştığını fark ettim. Beraber ikili sıraya girdik ve sıra yavaş yavaş ilerlemeye başladı. Yine o sarı ışıklı loş koridordaydık. Koridorun tavanı demirdendi ve borular geçiyordu.
"Hey, aşıdan korktuğunu biliyorum." dedim. Her ne kadar birbirimizi tanımadığımızı düşünsekte sanki yıllardır tanışıyormuş gibi bir his vardı içimde.
Kendimi aşarak elini tuttum. "Sakin kalmaya çalış, acıyabilir ama öldürmez." Umarım.
24 gözlerime baktı. Onun da benimkiler gibi yeşil gözleri vardı. Ama onun yeşilleri çimen yeşiliydi, benimkiler ise nane yeşili.
"Biliyorum. Sakin kalmaya çalışacağım senin için." Elimi sıktı. Gülümsedim. Elinde bir kardeş sıcaklığı vardı. Kuzey gibiydi ama onun yerini tutamazdı.
Sıra bize geldi. İlk 24'ü aldılar aşı alanına. Omzunu dezenfekte ettikten sonra 2 tane aşı yaptılar üst üste. 24 sadece gözlerini sıkıca kapatmıştı.
Bittiğinde bana gülümsedi. Sanki "bu muydu?" der gibi bir havası vardı.
"55!" Bana seslendiklerinde aşı alanına gittim. Bir sandalyeye oturttular ve ellerimi bağladılar. Ardından omzumu dezenfekte edip bana da aynı şekilde 2 aşı yaptılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3. mahalle
Teen Fiction"Beni bırakıp gittiğin gün öldüm ben. Sen beni bıraktın ama kalbimi kendine aldın. Kalbim seninle beraber uzaklaştı benden ve o gün son kez aldım nefes, o gün son kez yaşadım, o gün son kez hissettim. Ama en acısı da ne oldu biliyor musun? O gün son...