Selaam!!
Nasılsınız?
Yorum yapmayı ve yıldıza tıklamayı unutmayınn.
İyi okumalar...
Daha fazla beklemeyerek kapıyı sonuna kadar açtım ve içeri girdim. Kaan'ın cevap vermesini istememiştim çünkü şu an düşünebileceğim son şey falandı sanırım tekrar çalışmak. Evet, bunu sevmiştim ancak kafam allak bullaktı doğru düzgün bir karar veremezdim bile.
Elimdeki kahvelerden birini Kaan'ın önüne bıraktım ve bir diğerinden yudum alıp onu da masaya bıraktım.
Çağrı ve Zifri gelmişti. "Hoş geldiniz."
Az önce olanları duymamış gibi yapacaktım. Salağa yatacaktım yani."Merhaba Rüzgâr!" dedi Zifri de enerji dolu bir sesle.
"Günaydın." Çağrı, Zifri'ye göre daha sakin konuşmuştu.
Benim buraya gelmemin iki amacı vardı: ilki peşimdeki kişiyi bulmaktı ve sanırım onu hallettim, ikincisi ise babam ve Kuzey'in dosyalarını bulmaktı.
Kolay olmayacaktı tabii ki ama sonuçta artık karakola girmiştim ve eğer arşive bakarsam çok göze batmazdım.
Kahvemden bir büyük yudum daha aldım ve "Ben iki dakikaya geliyorum." diyerek odadan ayrıldım.
Bakalım şu arşiv neredeymiş...
Birkaç kapıyı geçtim etrafa dikkatlice bakıyordum ve sanırım biraz dikkat çekiyorum.
Tuvaletlerin olduğu yere geldim ve yanındaki kapılara da baktıktan sonra oradan da ayrıldım.
Bir arşiv olsam nerede olurdum?
Biraz daha durup düşündükten sonra gözüm bir yere takıldı. Uzun koridorun sonunda kapısında ışık olan bir oda vardı!
Herhalde göze batmamsı için daha gizli bir yere koydular.
Hızlı adımlarla arşivin kapısının önüne geldim ve kapıyı açmaya çalıştım. Kahretsin kapı kilitli!
Allah bilir anahtar nerede!
Birkaç saniye tırnaklarımı yiyerek ne yapacağımı düşündükten sonra kapının önüne dizlerimi kırarak çöktüm ve saçımdaki bir tel tokatı çıkartarak kapıyı zorladım. Çok geçmeden kapı açılmıştı.
İçeriye girdim.
Oda çok büyüktü ve her yerde dolaplar vardı. Her dolapta da yüzlerce hatta binlerce dosya...
Bir yerden başlamak lazım sanırım. İlk dolaba gidil hızlı hızlı dosyaları çevirdim ama orada ikisinin de ismini görememiştim. Bir başka dolaba gittim ve aynı işlemi orada da yaptım. Ama yoktu yine.
Kaçıncı dolapta olduğumu bilmiyorum ama gerçekten yorulmuştum ve bulamayacağımı düşünüyorum artık.
Yere umutsuzca oturdum ve bacaklarımı öne uzattım.
"Merhaba?" Tanımadığım bir ses bana bakarak konuştuğunda irkildim. Yakalandım mı ben şimdi ya? Öyle düpdüz yakalandım yani?
Bıkkınlıkla ayağa kalktım ve karşımdaki erkeğe döndüm. "Merhaba!" Çocuk beni baştan aşağı süzdükten sonra, "Çıkartamadım?" dedi soru sorar gibi.
"Bir süreliğine buradayım ve sizinle hiç tanışmamıştım sanırım. Dolayısıyla beni çıkartamamanız doğal." Çocuğun yanına giderek elimi uzattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3. mahalle
Dla nastolatków"Beni bırakıp gittiğin gün öldüm ben. Sen beni bıraktın ama kalbimi kendine aldın. Kalbim seninle beraber uzaklaştı benden ve o gün son kez aldım nefes, o gün son kez yaşadım, o gün son kez hissettim. Ama en acısı da ne oldu biliyor musun? O gün son...